Örneğin;
ABD'de Devletin kepenk kapatmasının bizim için ne anlama geldiğini, arkasındaki tartışmanın (çatışmanın) ne olduğunu, bütçenin onaylanmama gerekçesinin bundan sonraki yaşamımızı kökten etkileyecek olan postmonetarist yeni bir aşamanın başlangıcı olabileceğini düşünüyor muyuz?
IMF'ye olan borçlarımızı tıkır tıkır(!) ödediğimiz, bunu
Başbakanın her vesile ile dile getirmesine karşın hala IMF’nin izlenen ekonomi
politikaya diskur çekmesinin bunun da Merkez Bankasının programına hemen
yansıması ne anlam taşıyor?
Demokrasi Paketinin tartışılma biçiminin, medyaya
yansımasının ve yapılan sözde muhalefetin oluşturduğu mantıksal çıkarsamanın;
"daha güçlü bir AKP iktidarı" şekline bürünmesi bir tesadüf mü yoksa
sofistike bir zihinsel proje mi?
Kıdem tazminatı, işçi memur ayrımı tartışmaları ve Ahilik
Haftası kutlamaları sırasında yapılan konuşmalar sıradan bir propaganda mı
yoksa yeni bir "imtiyazsız sınıfsız kaynaşmış bir kitleyiz" demagojisinin
yenilenmesi mi?
Erdoğan'ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 10. Çalışma
Meclisi Toplantısı'nın açılış programın da; "kendi tarihimizde kendi
kültürümüzde özellikle de bizim ahi teşkilatımızda olduğu gibi biz işçi -
işveren ayrımını patron emekçi ayrımını bir kenara koyacak, yol arkadaşlığı
kavramı üzerinden ilerlemenin mücadelesi içinde olacağız. Ne işverensiz ne
işçisiz böyle bir hayat mümkün değil. Yol arkadaşları bir terazinin iki ayrı
kefesinde bulunan iki ayrı taraf değildir. Yol arkadaşları aynı yolda aynı
istikamette yan yana yürüyen hem meşakkati hem faydayı paylaşan kader
ortaklarıdır." söylemi hangi niyetin yansımasıdır?
Ve daha birçokları...
Kendi açımdan olup biteni anlamak, arkasında yatan
gerçekleri kavramakta geri kalıyorum. Bana göre o kadar hızlı gelişiyor ki her
şey...
Bu yaşadığım sıkıntıyı çekmeyen, yaşanan her gelişmeyi şıp
diye doğru şekilde kavrayıp yorumlayan dostlarımı tebrik ederim.
Ama yine de dostlarıma yaşamdaki gelişmeleri ve arkasında
yatan etmenleri irdelerken alçak gönüllülüğü elden bırakmamalarını tavsiye
ediyorum. Sanırım biraz daha araştırmacı olmamız ve detaylara önem vermemiz
gerekiyor. Ama bunun gerçekleşebilmesinin temel koşullarından biri de
oluşturmamız gereken dayanışma. Evet, bir “anlayabilme dayanışması”, nasıl
desem, belki “Farkındalıklar İmecesi” diyebiliriz.
Bilenlerimiz vardır, İnternette belli bir konuda dayanışma forumları oluyor. Örneğin Excel konusunda kafana takılan şeyleri bu konuda açılmış forum sitelerine girip sorular sorabiliyor veya sorulan soruları cevaplayabiliyorsun.
Bilenlerimiz vardır, İnternette belli bir konuda dayanışma forumları oluyor. Örneğin Excel konusunda kafana takılan şeyleri bu konuda açılmış forum sitelerine girip sorular sorabiliyor veya sorulan soruları cevaplayabiliyorsun.
Bazı birliktelikler, ticaret, kazanç ve günlük ihtiyaçlar
konusunda olduğunda daha kolay oluyor. Ama hiç birimizin toz kondurmadığı
ideallerimiz, sosyal konular söz konusu olduğunda zorlaşıyor. Egolar, yarışma
duygusu, hesaplaşmalar devreye giriyor. Ne yazık ki böylesi tartışma ve
bilgilenme platformlarını oluşturamıyoruz. Oluşturmaya çalışsak bile bu bir
zaman sonra hırlaşma zeminlerine dönüşüyor.
Oysa karşımızda bilgi birikimi, maddi imkanları, örgütlülüğü
ve bütün acımasızlığı ve pragmatistliği ile büyük bir güç Dünyayı kendi
gereksinimleri ve çıkarları doğrultusunda formatlıyor. Bütün gücünü; kültürünü büyük
ustalıkla dayattığı, her açıdan sömürdüğü, zamanla yok edeceği geniş
kitlelerden alıyor. Bunu yaparken de temel yöntem dezenformasyon oluyor. Giderek
daha gelişen, teknolojinin de yardımıyla artık simülasyona dönüşen, büyük bir
kurgusal algı evreninden söz ediyorum.
Baş etmesi giderek güçleşen, bizleri yarattığı sanal gerçeklik evreninin
dijital karakterlerine dönüştüren ve ne yazık ki birçok kez katkıda
bulunduğumuz büyük bir yalan mutabakatı…
Zaman zaman uykumda karabasanlar yaşadığım olmuştur. Hani
rüya olduğunu bilip de bir türlü uyanamadığınız kabuslar olur. Bir gerçekliğe
dokunmak istersiniz. Eliniz duvara ya da başka somut bir şeye dokunduğunda
uyanacağınızı bilirsiniz. Yaşadığımız zamanı işte öylesi bir karabasana benzetiyorum.
Toplum olarak somut gerçekliğe dokunsak bu kurgusal karabasandan
kurtulacağımızı düşünüyorum. O yüzden gerçeklerin, her konuda ki gerçeklerin
bilinmesi çok önemli. Biz farkında olsak da olmasak da var olan ve var olmaya
devam edecek olan, yaşadığımız dünyanın somut gerçeklerinin farkında olmalıyız.
Önce birbirimizin sonra başkalarının, gerçeklerin farkında olmasını
sağlamalıyız.
Kimsenin kimseye nasihat etmediği, herkesin bildiğini
anlatıp, bilmediğini sorduğu bir “Farkındalık İmecesi” organize edilebilir mi?
Oldukça zor gibi olsa da başarılması gerekir. Aslında Simulatif evrenin içinde
dijitalize olmaktan kurtulmak adına bir birimize somut olarak da
dokunabileceğimiz bir ortam ya da ortamlar da gerekli. Ama şimdilik konuyu fazla ilerletmek
istemiyorum.
En azından net ortamında yaratılacak bilgilenme ve
bilgilendirme grupları ve sayfaları olabilir. Daha titiz çalışmaların ve
bilgilenmelerin aktarıldığı, belgelendirme ve kaynaklandırmaların ışığında oluşturulan
paylaşımların olduğu, konuların kategorize edildiği ve kolay ulaşabilinen
listeye sahip sayfalar…
Başarılabilir mi bilmiyorum ama eğer biz yapmazsak kimsenin
bizim adımıza yapmayacağı kesin.
10/10/2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.