Bir önceki yazımda (1); zırvanın içinde geçen "Derin Devlet" kavramının sığ ve belli bir amaca yönelik çarpıtmalar içeren kullanımlarını irdelemiştim.
Bu yazıda Derin Devlet kavramının daha nesnel tanımı üzerine tartışmayı amaçlıyorum.
Derin Devlet siyasi literatüre; Kontrgerilla, JİTEM, Özel Harp Dairesi gibi kavramların bir kombinasyonu olarak girdi.
Ama hemen hepsinin kökeninde Gladyo vardır.
Gladyo, soğuk savaş döneminde NATO tarafından, Varşova Paktının olası bir işgaline karşı kurulmuş, bir cephe gerisi örgütlenmesinin(!), İtalyancadan türeyen adıdır.
Ülkemize özgü kavramlar olarak yukarıda saydığım tüm yapılanmaların asıl bağlantılı olduğu, türediği, esinlendiği yapılanmadır.
Özellikle Varşova Paktının olası bir işgaline karşı kurulmuş olma iddiası taşıdığı için, ülkelerin ırkçı şoven yapılanmalarıyla kolayca ilişki kurar. Onlara göre; ülkenin tüm komünist, solcu ve demokrat kişi ve siyasi yapılanmaları potansiyel bir Varşova Paktı casusudurlar ve etkisiz hale getirilmeleri gerekir.
Yasaların ve devletin meşru kurumları yetersiz kaldığı durumda devreye girerler.
Gladyo, temelde NATO'cu ve Amerikancı olsa da "devletin ve milletin yüce menfaatleri" adına çalıştıklarını iddia ettiği için zamanla Derin Devlet adıyla anılmayı başarmıştır. Oysa "Devletin ve milletin yüce menfaatleri" adına çalıştıkları iddiası nasıl sinsi bir algısal tuzaksa, Derin Devlet diye adlandırılması da aynı şekilde bir algı yönlendirmesidir.
Bugün de aşağıda tartışacağımız üzere, -literatüre o şekilde girdiği için- Derin Devlet diye söz ettiğimiz şey, aslında NATO'cu Gladyonun kendisidir.
Bir önceki yazıda değinmiştim. Derin Devletin genel geçer tanımı;"Devleti ve rejimi koruduğunu öne sürerek, devlete ve rejime karşı saydığı gelişimleri önlemek için her türlü eylemi yapabilen bir tür gizli örgüt..." şeklindedir.
Bu tanımı Google'ın sözlüğünden aldım.
Özellikle öyle yaptım, çünkü genel geçer ve bir iki cümlelik, kompakt bir tanımla başlamak istiyordum.
Bunun için kendimdeki ve İnternetteki kaynakları araştırdım bunu buldum.
Yoksa bu tanımı benimsediğimden değil, kompakt tanımların yetersizliğini tartışarak göstermek istedim.
Eğer kompakt bir tanım arıyorsanız diğerleri de pek farklı değil.
Doğal olarak böylesi tanımlar, o şeyi -tanımlanmak istenen kavram, nesne, olgu, olay, vs.- tam tanımlamıyor.
Örneğin Baskın Oran'ın; "Derin Devlet, şiddet kullanımı durumunda Devletin tanımından ‘meşru’ kavramının düşmesi sonucu meydana gelen oluşumdur."(2) şeklindeki "ultra kompakt" tanım da tanımlayamıyor bence.
O da ilk tanımda yer almayan "şiddet kullanımında ‘meşru’ kavramının düşmesi" durumu ile yetinerek eksik bir tanım yapmış oluyor.
Google'ın tanımı, meşru olmayan eylemlere özel bir vurgu yapmaksızın "her türlü eylem" demekle yetiniyor.
Baskın Oran'ın tanımı ise; bu meşru olmayan eylemin "devleti ve rejimi korumak adına" yapıldığına, şiddet içermeyen ama gayrı meşru olan diğer yöntemlerin de "devlet adına kullanılan şiddet" sayılabileceğine yeterli vurguyu yapmamış oluyor.
Ama çok daha önemlisi, birinci tanımda var olan "Gizli örgüt" kavramına hiç değinmiyor. Hatta bu tanımın yer aldığı yazısını okuduğumuzda bunu özellikle yaptığını görüyoruz.
Şöyle diyor Baskın Oran, "Bu kavramın illa belli bir örgüt şemasının bulunması gerekmez."
Böylece belki de Derin Devletin en önemli özelliğini önemsizleştirmiş oluyor.
Ben; her iki tanımdaki kendimce tespit ettiğim eksikliklerin, kompakt hale getirmenin teknik zorluğundan da kaynaklanabileceğini kabul etmekle beraber, önemli olduğunu düşünüyorum.
Üstelik her iki tanımdan bir kombinasyon yapılsa da eksiklik giderilmiş sayılmıyor.
Örneğin; Derin Devletin dayandığı sınıfın da bu tanımın içinde belirtilmesi gerekir.
Sanırım, Derin Devletin kompakt bir tanımını yapmak yerine, -kendimizce tespit ettiğimiz diğer eksikliği de tamamlayarak- zamanla gelişen duruma göre eklenip çıkarılabilecek maddeler halinde yapmak daha doğru olacak gibi duruyor.
Bu durumda, Derin Devleti şöyle tanımlayabiliriz;
- Devleti ve rejimi koruma adına
- Devlete ve rejime karşı saydığı gelişimleri önlemek iddiasıyla ama gerçekte egemen sınıfın (günümüz koşullarında Küresel Sermaye) çıkarlarını korumak amacıyla
- Devletin meşru kurumları, mekanizma ve araçlarını, (Emniyet, Ordu ve yargı, silah, otomobil, bina gibi) hemen bütün olanaklarını kullanarak,
- Her türlü eylem ve yöntemi, - şiddet, komplo ve yargı tuzakları dahil- hukuka, hakkaniyete ve aleniyete (açıklığa) uyma kaygısı taşımaksızın yapıp kullanabilen
- Devlet yapılanması içerisinde ama kendi hiyerarşik yapısına sahip bir gizli örgüt.
Gizli örgüt kavramının, Baskın Oran'dan aldığım ikinci tanımda olmamasını, tanımın bir eksikliği olarak görmüyorum.
Çünkü bu bir eksiklik değil, bir bakış açısı farkı...
Baskın Oran; bu farklı bakış açısını 2006 yılında bir yazıyla ortaya koyuyor. Sonraki süreçte de 2010 Anayasa Referandumu tartışmalarında 'Baskın' rol alarak ve Ergenekon Davalarını hilafsız destekleyerek farklı bakış açısını sürdürüyor.
Bu konu, üzerine biraz daha ayrıntılı konuşmayı gerektirir.
Zira bu fark, "Erdoğan'ı Derin Devlet Ele Geçirdi" zırvasının üretilmesine kadar varan temel, mantıksal bir bakış açısının farkı.
Baskın Oran, Derin Devleti tanımlarken aslında devletin ıslah olmaz bir hastalığını tanımlamaya çalışıyor.
Kendisi; Devletin şiddet kullanımında gayrı meşruya düşmesinin Derin Devletin oluşmasına yettiğini söylüyor.
Bunun için, -verdiğim linkten(2)yazının tamamını okursanız görebilirsiniz- bir örgüt şemasına gerek olmadığını, hatta bu gayrı meşru şiddet uygulaması -örneğin işkence- belli bir plan dahilinde ise, bir kişi tarafından bile yapılıyorsa Derin Devlet kapsamına gireceğini söylüyor.
Böyle bir tanımla, kendisinin de yazısının başında sözünü ettiği(3) NATO'cu Gladyo'yu es geçmiş ötesi, aklamış oluyor.
Baskın Oran'ın tanımına göre Derin Devlet, Devletin içinden sökülüp atılması gereken habis bir ur değil de aslında 'Devletin bir hali', yani devletin bizzat kendisi oluyor.
Bu durumda, "o 'habis urun' sökülüp atılmasının imkanı yok, devletin bizzat kaldırılması gerekir" algısı ortaya çıkıyor.
İşte tam da bu noktada akla bir soru geliyor; Devlet, Kim tarafından, kimin adına ve nasıl bizzat kaldırılmalı?
Bu sorunun yanıtı pek tartışılmıyor olsa da bu 'yanıtsızlık' üzerinden akıl yürüttüğünüzde "kim ve ne adına olursa olsun" sonucuna varıyorsunuz.
Bu algı Baskın Oran'ın yazısında bizzat dile getirilmiyor ama bulunduğu çevrede herhangi bir sınıf adına olma şartı olmadan Devlet'in ortadan kalkması gerektiği bolca dillendiriliyor.
Elbette bu algı o çevrede salt Baskın Oran'ın ilgili yazısıyla oluşmuyor.
Devletin "kim ve ne adına olursa olsun" kaldırılması gerektiği algısı, Küresel Hegemonyanın deneyim, finans, teknoloji desteğiyle yaratılıyor. Ustaca üretilen uygun argümanların bombardımanıyla yönlendirilen zihinler, bu 'gereklilik' kanısına bir çıkarsama sonucu varıyorlar.
Küresel çapta bir 'rıza üretimi' bu... Daha doğrusu henüz yeterlilik kazanmasa da hızla yürütülen bir "Rıza Üretim Süreci"...
Bu sürecin ülkemizde ve dünyada bir çok süreci ve bir çok kavramı bu arada 'Devlet' ve 'Derin Devlet' kavramlarını da etkileyen Küreselleşme süreciyle yakın ilgisi var.
Yukarıda Gladyo'un, literatüre Derin Devlet olarak girdiğini, aslında doğru tanımının "Anerikancı Gladyo" olduğunu ve bunu tartışacağımızı, altını çizerek belirtmiştim.
Şimdi o tartışmaya başlayalım.
Gladyo'nun Varşova Paktının olası bir işgaline karşı kurulmuş olma iddiası abartılıydı ama, ülkelerde sosyalist devrimlerin olmasını, onu bırakın Sovyetler Birliği ile ikili ilişkilerin gelişmesini, demokratik ve antiemperyalist dönüşümlerin gerçekleşmesine karşı olduğu bir gerçekti.
70'li yılların sonuna kadar Emperyalizm ulusal devletleri destekledi.
Bunun nedeni hem o ülkelerde kapitalizmin gelişmesine, hem de işbirlikçi hükumetlerin yönetiminde Sovyet Blokunun karşısında güçlü devletlerin varlığına önem vermesiydi.
O dönemlerde Gladyo'nun "devletin ve milletin yüce menfaatleri" adına hareket ettiği iddiası, kısmen de olsa gerçekle uyuşuyordu.
Yani, Gladyo'nun Derin Devlet olarak anılmasının bir mantığı ve temeli vardı.
MHP ve Gladyo ittifakı gün gibi ortadaydı. Ülkü Ocakları bünyesinde yer alan "Komandolar" Devlet desteği ile kamplar kuruyor, işledikleri cinayetler örtbas ediliyordu.
Yetmişli yıllarda özellikle 1973'ten sonra gerek sınıf hareketi, anti-emperyalist, sosyalist hareketlenme ivme kazanmıştı. Bir yandan ilerici devrimci yapılanmalar güçlenirken, diğer yandan İlerici ve devrimcilere yönelik saldırılar da çoğalıyordu.
1980'e doğru yaklaştığımızda ilerici kalkışmayı bastırmak amaçlı yürütülen terör başka nitelik kazanmaya başladı.
Salt "terör amaçlı" şiddet olayları görülmeye başladı. Sivillere, olaylardan uzak duran öğrencilere yönelik şiddet olayları arttı.
Duraklar taranmaya başladı. Aydınlar teker teker cinayete kurban gidiyordu.
Gladyo'nun başka bir hesabı daha vardı; 12 Eylül gibi bir darbenin zeminini hazırlamak..!
12 Eylül Faşist Darbesinin 12 Eylül mahkeme tutanakları bütün o olayların arkasındaki gücü, özellikle Ülkücülerle Gladyo'un arasındaki ilişkiyi aslında ortaya çıkarsa da üzerine gidilemedi. Gidilmedi.
Terörün kökünü kazımak iddiası ile gerçekleştiren 12 Eylül Darbesini gerçekleştiren iradenin asıl amacı bu değildi.
Olamazdı, ortada -bir plan dahilinde yürütülen- amaç birliği vardı.
12 Eylül Faşist darbesi ulusal ve uluslararası bir çok gelişmenin sonucunun maddeleşmiş haliydi.
Yeni süreçlerin başladığı, bir çoğunun bittiği -ya da bitirildiği- bir dönemde gerçekleşti.
Evet, 12 Eylül; biten ya da bitirilen, başlayan ya da başlatılan birçok sürecin neden olduğu bir sonuçtur ama, aynı zamanda kendisi de bir çok süreç başlatmış ve bitirmiştir.
Yarattığı baskı ve zulmun ağırlığı altında görülmeyebilir belki ama aslında Devletin kendini tasfiye etmesi sürecini 12 Eylül Faşist Darbesi başlatmıştır.
Devletin en güçlü konumda olduğu bir aşama ile ilgili böyle bir iddiada bulunmak, okuyucuya abartılı ve çelişkili gelecektir ama bu yazının amacı da -eğer altından kalabilirsek- bu çelişkiyi çözümlemek en azından tartışmaktır.
Bu tartışma; Devlet ve Derin Devletin ne olduğu, birbiriyle ilişkisi ve bu ilişkinin Küreselleşme sonucu vardığı aşama gibi ayrıntılar üzerine olmak zorunda.
Bu konuyu tartışacağız ama bir sonraki yazıda...
Şimdilik devletin bu niteliksel dönüşümünün başlangıcının doğaldır ki Derin Devlet olgusunun dönüşümünün de başlangıcı olduğunu ve her iki dönüşümün de bir birini etkileyerek, birlikte yürüdüğünü hatırlatmak istiyorum.
Elbette bunu da tartışmak gerekiyor ve elbette o da bir sonraki yazıda.
Nadi Öztüfekçi
29 Aralık 2017
(1) http://nadioztufekciyazilari.blogspot.com.tr/2017/10/derin-devlet-erdogani-ele-gecirdi.html
(2) http://baskinoran.com/gazete/312)Derin(09-06-2006).rtf
(3) Baskın Oran ilgili yazısının Derin Devletin NATO tarafından kurulan Gladyo ile direkt ilgisini kabul ediyor. Hatta aynı yazıda "bizim Mülkiye’de çıkardığımız Türk Dış Politikası kitabının (İletişim Yay. 2001) ikinci cildinin 220. sayfasında ayrı bir “kutu” halinde anlatılıyor." diyerek bu konuda yaptığı incelenmelerinin de olduğunu söylüyor. Ama sonraki tanımlarında örneğin 2006 yazdığı bu söz konusu yazıda bunu inkar ediyor.