Bu katliamın
bir ucunda AKP Hükümeti var.
Öyle ucunda derken kenarında kıyısında anlamında değil. Bu katliamın taşıyıcı ayaklarından biri...
Üstelik diğer ayaklarıyla da organik bağları var.
Öyle ucunda derken kenarında kıyısında anlamında değil. Bu katliamın taşıyıcı ayaklarından biri...
Üstelik diğer ayaklarıyla da organik bağları var.
Bu tespit
için özel istihbarata gerek yok. Polis teşkilatıyla, MİT’le özel ilişkiye
girmeye de gerek yok.
Bir kamera
görüntüsü, bir tape ya da bir fotoğrafa da gerek yok.
Ve iktidarda
AKP Hükümeti var. AKP’nin polisi, AKP’nin emrindeki istihbarat teşkilatı, AKP
belediyesi denetiminde güvenlik kameraları var.
Ve iktidarda
AKP zihniyeti var. Barış mitingine gidenleri, katılanları korumak gibi bir
görevi olduğunu bilmeyen, daha doğrusu umursamayan bir zihniyet.
Miting için
alınacak güvenlik önlemlerinden anladığı; vitrinleri, AVM’leri, ATM’leri korumak.
Barış için
yürümeye gidenleri değil, yürüyenlere karşı kendi kıymetlisini koruma
kaygısındalar.
Bu katliamın
bir ucunda AKP’nin olduğunu tespit etmek için mevcutlardan başka bir delile
ihtiyaç yok.
3 yıldan
beri sınırlarımızı dünyanın dört bir yanından gelen sapık, gözü dönmüş
katillere, eli kanlı dinci çetelere açan bu hükümet değil mi?
Bu başbakan değil mi IŞİD’i “haklı bir Sünni tepkisi” olarak olumlayan..?
Bu başbakan değil mi IŞİD’i “haklı bir Sünni tepkisi” olarak olumlayan..?
AKP Hükümeti
ve Cumhurbaşkanı yüze yakın cansız bedenin hepsinden akan kanın lekesini
taşıyor paçasında. Hatta zihninde, hayallerinde, amaçlarında…
Ancak bu
tespit beni rahatlatmıyor.
Beynimde
tıpkı Ankara Garı önündeki bombalar gibi patlayan, kim, kimler, neden, nasıl
sorularını yanıtlayamıyor. Çünkü bu katliamın diğer ayakları, AKP'nin gedikli partnerleri ve -bana kalırsa küresel çaptaki- patronları hakkında bir açıklama getirmiyor bu tespit.
100 barış
yürüyüşçüsünün bedenlerinin salt bir takım seçim hesapları uğruna parçalandığı
fikri zihnimi dolduramıyor. Zihnimdeki boşluk merak ve öfke ile o kadar fazla
dolup taşıyor ki Erdoğan ve onun kukla hükümetine akıttığım kin ne kadar fazla
olsa da o taşkını engelleyemiyor.
Bana
dayatılan “Erdoğan ve onun kukla hükümeti yıkıldığında her şey bitecek, ülkeye
barış ve huzur gelecek” formülü öfkeli soruların zihnimi doldurmasını
engellemiyor.
Açıkçası
Erdoğan ve kukla hükümeti ile yapılmak istenenlerin tartışılmasının, açığa
çıkarılmasının sürekli engellendiğini düşünüyorum.
Bundan on
yıl öncesi geliyor aklıma. Vesayet düzeninin taze AKP iktidarı sayesinde
yıkılınca da her şeyin düzeleceği söylenmişti.
AKP iktidarına karşı yapılan her eleştiri darbecilikle suçlanmıştı.
Artarda gelen Ergenekon, Balyoz davalarında adeta demokrasi kahramanı olarak alkışlandı bu iktidarın Cumhurpadişahı…
12 Eylül Anayasa referandumuyla taçlandırılmadı mı -hani yargı vesayetini kaldırırken(!)- kafası rahat olsun diye..?
AKP iktidarına karşı yapılan her eleştiri darbecilikle suçlanmıştı.
Artarda gelen Ergenekon, Balyoz davalarında adeta demokrasi kahramanı olarak alkışlandı bu iktidarın Cumhurpadişahı…
12 Eylül Anayasa referandumuyla taçlandırılmadı mı -hani yargı vesayetini kaldırırken(!)- kafası rahat olsun diye..?
Ardından 30
yıldan beri ağlayan anaların ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerine merhem
diye sunuldu. Çözüm(!) sürecinin mimarı da bu diktatör değil miydi?
Uzun sözün
kısası elbirliği ile cumhurbaşkanı edinceye kadar el üstünde taşınmadı mı bu demokrasi
ucubesi..?
Kimler,
nasıl ve niçin açtı bu yolu Erdoğan ve AKP iktidarına?
AKP'ye karşı zihinlerimizdeki tüm pürüzleri ustaca gideren algı dukalığı hangi küresel güçlere çalışıyordu?
AKP'ye karşı zihinlerimizdeki tüm pürüzleri ustaca gideren algı dukalığı hangi küresel güçlere çalışıyordu?
Bunca
aydının, ana akım medyanın, eski yeni solcunun, dindarın, liberalin basiretini
nasıl bir ustalıkla bağladı bu küresel taşeronlar?
Ve niçin.!? Erdoğan iktidarı ile neyi amaçlıyorlardı? Erdoğan İktidarı neden onlar için bu denli elzemdi?
Bu soruların yanıtları tartışılmadı.
Galiba bu katliamla birlikte zihnimde beliren sorular da tartışılmayacak.
Bu katliamın ardındaki nasıl bir güçtür ki herkesin gözü önünde gizli kalabiliyor?
Nasıl bir gereksinim ve ne kadar güçlü bir çıkar dürtüsü ve istektir ki amacına ulaşmak için ülkemiz ve bölgemizde bunca can kıyımını, kan akıtmayı, vahşeti yaratmaktan geri durmuyor?
Bu soruların yanıtları tartışılmadı.
Galiba bu katliamla birlikte zihnimde beliren sorular da tartışılmayacak.
Bu katliamın ardındaki nasıl bir güçtür ki herkesin gözü önünde gizli kalabiliyor?
Nasıl bir gereksinim ve ne kadar güçlü bir çıkar dürtüsü ve istektir ki amacına ulaşmak için ülkemiz ve bölgemizde bunca can kıyımını, kan akıtmayı, vahşeti yaratmaktan geri durmuyor?
Bu küresel
güç ülkemiz ve bölgemize nasıl bir format çekmek istiyor da bizleri bu formata
razı edebilmek için vahşetin çıtasını sürekli yükseltiyor?
İşte ben
bunca öfke ve üzüntüme karşın bu soruları sormaktan edemiyorum. Aslında öfkemi
ve dehşetimi arttıran zihnimi dolduran bu soruların cevapsız kalması, ötesi; bu
soruların gölgelenmesi, bilmezden gelinmesi…
AKP’ni
yaratıp, yukarıda değindiğim yolculukta ustaca destekleyenler, önünü açanlar,
ona kılavuzluk edip danışmanlık yapanların kendilerini ve amaçlarını Erdoğan ve
AKP’nin iktidar hırsının arkasına ustalıkla gizlediklerini düşünüyorum.
Bir zamanlar AKP ve Erdoğan güzellemesi ile karşımıza çıkanlar da şimdi bütün bu olan
bitenleri Erdoğan’ın başkanlık inadına bağlayarak bu gizlemeye yardımcı
oluyor.
Kitlelerin
Erdoğan ve AKP iktidarına karşı haklı öfkesini pişkince kullanarak yeni algı
saptırmasının aktörü oluyorlar.
AKP
iktidarının ilk gününden bu güne kadar karşısında oldum hala da öyle… Bundan
sonra da öyle olacak.
Ama bu katliamın birkaç puanlık seçim hesabı yüzünden yapıldı iddiasına isyan ediyorum
Ama bu katliamın birkaç puanlık seçim hesabı yüzünden yapıldı iddiasına isyan ediyorum
Algılarımla
alay edilmiş hissediyorum.
Ama daha çok
100’e yakın insanın anısına saygısızlık gibi geliyor.
O yüzden ben
sorularımın peşinden gitmeye devam edeceğim.
Nadi Öztüfekçi
12 Ekim 2015