11 Ekim 2015 Pazar

Öfke ve üzüntüye rağmen sormadan edemediklerim...

Bu katliamın bir ucunda AKP Hükümeti var.
Öyle ucunda derken kenarında kıyısında anlamında değil. Bu katliamın taşıyıcı ayaklarından biri...
Üstelik diğer ayaklarıyla da organik bağları var.
Bu tespit için özel istihbarata gerek yok. Polis teşkilatıyla, MİT’le özel ilişkiye girmeye de gerek yok.
Bir kamera görüntüsü, bir tape ya da bir fotoğrafa da gerek yok.

Mitingin yapılacağı yer, mitinge gidiş güzergahı ve saatleri her şey belli.
Ve iktidarda AKP Hükümeti var. AKP’nin polisi, AKP’nin emrindeki istihbarat teşkilatı, AKP belediyesi denetiminde güvenlik kameraları var.
Ve iktidarda AKP zihniyeti var. Barış mitingine gidenleri, katılanları korumak gibi bir görevi olduğunu bilmeyen, daha doğrusu umursamayan bir zihniyet.
Miting için alınacak güvenlik önlemlerinden anladığı; vitrinleri, AVM’leri, ATM’leri korumak.
Barış için yürümeye gidenleri değil, yürüyenlere karşı kendi kıymetlisini koruma kaygısındalar.
Bu katliamın bir ucunda AKP’nin olduğunu tespit etmek için mevcutlardan başka bir delile ihtiyaç yok.
3 yıldan beri sınırlarımızı dünyanın dört bir yanından gelen sapık, gözü dönmüş katillere, eli kanlı dinci çetelere açan bu hükümet değil mi?
Bu başbakan değil mi IŞİD’i “haklı bir Sünni tepkisi” olarak olumlayan..?
AKP Hükümeti ve Cumhurbaşkanı yüze yakın cansız bedenin hepsinden akan kanın lekesini taşıyor paçasında. Hatta zihninde, hayallerinde, amaçlarında…

Ancak bu tespit beni rahatlatmıyor.
Beynimde tıpkı Ankara Garı önündeki bombalar gibi patlayan, kim, kimler, neden, nasıl sorularını yanıtlayamıyor. Çünkü bu katliamın diğer ayakları, AKP'nin gedikli partnerleri ve -bana kalırsa küresel çaptaki- patronları hakkında bir açıklama getirmiyor bu tespit.
100 barış yürüyüşçüsünün bedenlerinin salt bir takım seçim hesapları uğruna parçalandığı fikri zihnimi dolduramıyor. Zihnimdeki boşluk merak ve öfke ile o kadar fazla dolup taşıyor ki Erdoğan ve onun kukla hükümetine akıttığım kin ne kadar fazla olsa da o taşkını engelleyemiyor.
Bana dayatılan “Erdoğan ve onun kukla hükümeti yıkıldığında her şey bitecek, ülkeye barış ve huzur gelecek” formülü öfkeli soruların zihnimi doldurmasını engellemiyor.
Açıkçası Erdoğan ve kukla hükümeti ile yapılmak istenenlerin tartışılmasının, açığa çıkarılmasının sürekli engellendiğini düşünüyorum.
Bundan on yıl öncesi geliyor aklıma. Vesayet düzeninin taze AKP iktidarı sayesinde yıkılınca da her şeyin düzeleceği söylenmişti.
AKP iktidarına karşı yapılan her eleştiri darbecilikle suçlanmıştı.
Artarda gelen Ergenekon, Balyoz davalarında adeta demokrasi kahramanı olarak alkışlandı bu iktidarın Cumhurpadişahı…
12 Eylül Anayasa referandumuyla taçlandırılmadı mı -hani yargı vesayetini kaldırırken(!)- kafası rahat olsun diye..?
Ardından 30 yıldan beri ağlayan anaların ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerine merhem diye sunuldu. Çözüm(!) sürecinin mimarı da bu diktatör değil miydi?
Uzun sözün kısası elbirliği ile cumhurbaşkanı edinceye kadar el üstünde taşınmadı mı bu demokrasi ucubesi..?
Kimler, nasıl ve niçin açtı bu yolu Erdoğan ve AKP iktidarına?
AKP'ye karşı zihinlerimizdeki tüm pürüzleri ustaca gideren algı dukalığı hangi küresel güçlere çalışıyordu?
Bunca aydının, ana akım medyanın, eski yeni solcunun, dindarın, liberalin basiretini nasıl bir ustalıkla bağladı bu küresel taşeronlar?
Ve niçin.!? Erdoğan iktidarı ile neyi amaçlıyorlardı? Erdoğan İktidarı neden onlar için bu denli elzemdi?
Bu soruların yanıtları tartışılmadı.

Galiba bu katliamla birlikte zihnimde beliren  sorular da tartışılmayacak.
Bu katliamın ardındaki nasıl bir güçtür ki herkesin gözü önünde gizli kalabiliyor?
Nasıl bir gereksinim ve ne kadar güçlü bir çıkar dürtüsü ve istektir ki amacına ulaşmak için ülkemiz ve bölgemizde bunca can kıyımını, kan akıtmayı, vahşeti yaratmaktan geri durmuyor?
Bu küresel güç ülkemiz ve bölgemize nasıl bir format çekmek istiyor da bizleri bu formata razı edebilmek için vahşetin çıtasını sürekli yükseltiyor?

İşte ben bunca öfke ve üzüntüme karşın bu soruları sormaktan edemiyorum. Aslında öfkemi ve dehşetimi arttıran zihnimi dolduran bu soruların cevapsız kalması, ötesi; bu soruların gölgelenmesi, bilmezden gelinmesi…
AKP’ni yaratıp, yukarıda değindiğim yolculukta ustaca destekleyenler, önünü açanlar, ona kılavuzluk edip danışmanlık yapanların kendilerini ve amaçlarını Erdoğan ve AKP’nin iktidar hırsının arkasına ustalıkla gizlediklerini düşünüyorum.
Bir zamanlar AKP ve Erdoğan güzellemesi ile karşımıza çıkanlar da şimdi bütün bu olan bitenleri Erdoğan’ın başkanlık inadına bağlayarak bu gizlemeye yardımcı oluyor.
Kitlelerin Erdoğan ve AKP iktidarına karşı haklı öfkesini pişkince kullanarak yeni algı saptırmasının aktörü oluyorlar.

AKP iktidarının ilk gününden bu güne kadar karşısında oldum hala da öyle… Bundan sonra da öyle olacak.
Ama bu katliamın birkaç puanlık seçim hesabı yüzünden yapıldı iddiasına isyan ediyorum
Algılarımla alay edilmiş hissediyorum.
Ama daha çok 100’e yakın insanın anısına saygısızlık gibi geliyor.


O yüzden ben sorularımın peşinden gitmeye devam edeceğim.

Nadi Öztüfekçi
12 Ekim 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.