27 Temmuz 2014 Pazar

CEHALETİN DAYATMALARINA İNAT ŞEKER BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN


Hatırlıyor musunuz? RTE Şeker Bayramına takmıştı.
Ekim 2008'de:
"Bu dört dörtlük bir Ramazan Bayramı, ne şeker bayramı... İlginç şeyler oluyor, bu erozyondur aslında. Yani buna bir kültürel erozyon denir. Bunlara fırsat veremeyiz, vermemeliyiz. Ve olması gereken ne ise bunu yerinde aynı şekilde değerlendirmemiz lazım. Ve bu değerler erozyona uğrarsa işte o güç dengelerini sarsarız ve yavaş yavaş onlardaki kayıp geleceğimizi de ne yapar? İnkıraza götürür. Burada anneler babalar hep birlikte yavrularımıza bu telkinleri bu nasihatleri yapmamız gerekir." gibi veciz laflarla herkese diskur çekmişti.
O günden bu yana "Şeker Bayramı" tanımlaması afaroz edildi.

Her fırsatta "milletin takdiri", "millet iradesinin tecellisi" gibi lafları kullanmaktan büyük zevk alan RTE, bu sözlerle; uzun yıllar önce bu bayrama "Şeker Bayramı" demeyi tercih etmiş "milletin takdirine" saygısızlık yaptığını görmüyordu.
Şimdi olduğu gibi o zamanlar da; kendini Başbakanın hapşırığından abı hayat damlaları arayıp bulmaya adamış medyaşörler olayı 1930’lara bağlamış, mağdur mütedeyyinler külliyatına yeni katkılar yapmak üzere fırsat yaratmışlardır.

Oysa Şeker Bayramı adlandırması 18. Yüzyılın ortalarından beri kullanılmaktadır. Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, “19 yüzyıl başı, hatta 18. yüzyıl ortalarından beri öyle zannediyorum ki halk arasında Şeker Bayramı deniyor.” diyor. Üstelik o zamana kadar da “Ramazan Bayramı'nın hadislerde geçen asıl adı, "İydü'I-fıtr" yani “Fıtır bayramı”dır. “Fıtr” aynı zamanda fitre yani sadaka kelimesinin de kökenidir. Sadaka Bayramı oradan “Şükür Bayramı” nihayet Şeker Bayramına dönüşmesi RTE’nin kullanmaktan çok hoşlandığı deyimle “milletin takdiri”dir.
Üstelik etimoloji uzmanlarına göre "Ramazan kelimesi Sanskritçenin Brahmi dalından Arapçaya geçmiş bir sözcüktür. "rama" sözcüğü "lütfedeni keyifle dolduran, zevke-tat almaya sebep olan" demektir. Yani aslına bakarsanız; “Ramazan Bayramı” adlandırmasının kökeni de “Şeker Bayramı”na dayanmaktadır.

Yukarıda anlattıklarım öyle derin araştırmalara dayanmamayan, kısa bir google taraması sonucu herkesin bulabileceği bilgilerdir. “Bakınız ben neler biliyorum” amaçlı bir bilgi aktarımı için değil nasıl bir topluma dönüştüğümüzün anlatımı için bu satırlara taşınmıştır.
Cehaletin nasıl dayatılabildiğinin tipik bir göstergesidir.
RTE’nin 6 yıl önce sergilediği cehaletin nasıl bilgiye(!) dönüşebileceğinin ve yerleşebileceğinin bir kanıtıdır.

Bu çok basit konuda bile kolayca formatlanabilen bir toplum, şimdi Cumhurbaşkanlığı Seçimine gidiyor.
Cehaletin ve despotluğun katışıksız bir iktidarına razı olup olmayacağımız konusunda karar vereceğiz.
Keşke tüm formatlanma süreci “Şeker Bayramı”, “Ramazan Bayramı” dönüşümleri ile sınırlı olsa...
Katışıksız bir despotluğa çeyrek kalındığı şu günlerde daha ne gibi dayatmalara boyun eğmek zorunda kalacağımızı bir daha düşünelim.
Söylemlerimizde, tercihlerimiz konusundaki atışmalarda bu katışıksız, homojen, çatlaksız bir despotluğun iktidarına su taşımadan doğru bir üslup geliştirebilir miyiz bir araştıralım.
Cehaletin, kaprisin, kendini beğenmişliğin dayatmalarına inat ŞEKER BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.

Nadi Öztüfekçi
27 Temmuz 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.