"Menemen İGD yönetim kurulu toplantısı sonrası..
Gecenin geç vakitleri. Toplantı bitmiş, sohbet ediyoruz. Yönetim kurulu odasının kapısı açılıyor,"Müsjade var mı?" diye sendeleyerek içeri biri giriyor.
Hacı Dayı... Genelde olduğu gibi, kafası oldukça iyi.
Veli Aydın; -başkan- "Müsade senin Hacı Dayı gel" diyor ama Hacı Dayı çoktan girmiş, bir sandalyeye oturmuştu bile.
Gecenin geç vakitleri. Toplantı bitmiş, sohbet ediyoruz. Yönetim kurulu odasının kapısı açılıyor,"Müsjade var mı?" diye sendeleyerek içeri biri giriyor.
Hacı Dayı... Genelde olduğu gibi, kafası oldukça iyi.
Veli Aydın; -başkan- "Müsade senin Hacı Dayı gel" diyor ama Hacı Dayı çoktan girmiş, bir sandalyeye oturmuştu bile.
Hacı Dayı Derneğin civarında oturan, bizleri seven, kendisini bize yakın gören bir dostumuzdu. Akşamın belli saatinden sonra genelde çakırkeyif gezerdi.
Hacılıkla ilişkisi, yalnızca isim yada lakabından dolayı idi. Başka bir ismi var mıydı bilmiyorum ama ben onu Hacı Dayı diye bilirdim.
Hacılıkla ilişkisi, yalnızca isim yada lakabından dolayı idi. Başka bir ismi var mıydı bilmiyorum ama ben onu Hacı Dayı diye bilirdim.
Aslında Menemen'de Hacı Dayı gibi dostlarımız çoktu. Yaşantılarını öyle çok ilkeli falan sürdürmüyorlardı.
Ama içlerinde bizden bir tarafları vardı ki bizim dostumuz olmaları için yeterdi. Onlar bizi severdi, biz de onları olduğu gibi kabul ederdik. Zaman zaman da işte böyle çat diye toplantıya girerlerdi.
Ama içlerinde bizden bir tarafları vardı ki bizim dostumuz olmaları için yeterdi. Onlar bizi severdi, biz de onları olduğu gibi kabul ederdik. Zaman zaman da işte böyle çat diye toplantıya girerlerdi.
Burası Menemendi ve bizde Menemenli idik.
Olurdu böyle şeyler.
Ya bir derdi vardı, ya da söylemek istediği bir şeyler. Ama bu defa hiç biri değildi sanırım. Oturur oturmaz kafasını öne doğru düşürüp, uyuklama pozisyonunu aldı.
Veli, başıyla devam işareti yaptı. Bizde kaldığımız yerden sohpete tekrar başladık. Kafamıza takılan teorik konularda sürdürdüğümüz bir sohbetti sanırım.
Olurdu böyle şeyler.
Ya bir derdi vardı, ya da söylemek istediği bir şeyler. Ama bu defa hiç biri değildi sanırım. Oturur oturmaz kafasını öne doğru düşürüp, uyuklama pozisyonunu aldı.
Veli, başıyla devam işareti yaptı. Bizde kaldığımız yerden sohpete tekrar başladık. Kafamıza takılan teorik konularda sürdürdüğümüz bir sohbetti sanırım.
Hacı Dayı kafası önünde, yarı uyukluyor, zaman zaman da konuşulanları onaylıyormuş gibi başını sallıyordu. Bir ara konuşma arasında revizyonizm kelimesi geçti. O zamana kadar başı önünde bizi dinleyen - ya da dinliyormuş gibi yapan- Hacı Dayı;
"Bir Dakka" dedi. "Şu revizzvizyonizim ne demek şimdi." Ramazan(Öztütüncü);
" Hacı Dayı Revizyonizm, Marksizmin temel ilkelerinden taviz vermek demek..." diye söze girdi.
Hacı Dayı yanıtı beğenmediği ya da anlamadığını belirtircesine başını yukarı doğru kaldırıp salladı. Arkasından herkes bildiğince bir şeyler anlatmaya çalışsa da Hacı Dayı'ya bir türlü beğendiremedik
Başını yukarı doğru kaldırmış, suratını ekşitmiş vaziyette "şunu adam gibi anlatsanıza" der gibi duruyordu.
"Bir Dakka" dedi. "Şu revizzvizyonizim ne demek şimdi." Ramazan(Öztütüncü);
" Hacı Dayı Revizyonizm, Marksizmin temel ilkelerinden taviz vermek demek..." diye söze girdi.
Hacı Dayı yanıtı beğenmediği ya da anlamadığını belirtircesine başını yukarı doğru kaldırıp salladı. Arkasından herkes bildiğince bir şeyler anlatmaya çalışsa da Hacı Dayı'ya bir türlü beğendiremedik
Başını yukarı doğru kaldırmış, suratını ekşitmiş vaziyette "şunu adam gibi anlatsanıza" der gibi duruyordu.
Sonunda Veli Aydın;
"Bak Hacı Dayı" dedi." Biz şimdi bu dalgaya girdik mi?"
Hacı Dayı;"Girdik Allahıma" dedi elini göğsüne vurarak...
'Dalga', bizim o zamanlar çok sık kullandığımız, duruma göre anlam kazanan joker bir kelimeydi.
Onun, o anda ne anlama geldiğini ancak biz Menemen İGD'liler bilirdik. Veli, burada "Dava" anlamında kullanmıştı.
Veli devam etti;
" Dalgaya girince de sonuna kadar gidilir değil mi?"
Hacı Dayı;
" Giderim Allahıma!",
Veli;
" İşte dalgaya su kattın mı, revizyonizm oluyo."
Hacı Dayı elini havaya kaldırdı;
"Hah" dedi "İşte bu kadar. Dalgaya su katmayacaksın arkadaş."
Bize doğru, "Bak gördünüz mü neymiş revizyonizm?" der gibi şöyle bir baktı.
Sonra kapıya doğru yürüdü, kapıyı açtı çıkıyordu ki geri döndü. İşaret parmağını şakağına doğru tutup gülümsedi. "Bir kelime öğrensen kârdır icabında." dedi.
Bizler gülmemek için kendimizi zor tutarken, Ramazan kendini hiç zorlamadı, kahkahayı koyverdi.
Biz Hacı Dayının kızmasını beklerken o, gülümsemesini daha da genişleterek; katıla katıla gülen Ramazan'a bakıp; "Yaa..!" diyerek başını salladı ve kapıyı kapattı.
Zaten Ramazan'a kızmak pek mümkün değildi.
Herkes gibi o da biliyordu ki; Ramazan, eğer gülmesi gelmişse (ki sık sık gelirdi) o anki ortama bakmaz gülerdi.
Nadi Öztüfekçi
"Bak Hacı Dayı" dedi." Biz şimdi bu dalgaya girdik mi?"
Hacı Dayı;"Girdik Allahıma" dedi elini göğsüne vurarak...
'Dalga', bizim o zamanlar çok sık kullandığımız, duruma göre anlam kazanan joker bir kelimeydi.
Onun, o anda ne anlama geldiğini ancak biz Menemen İGD'liler bilirdik. Veli, burada "Dava" anlamında kullanmıştı.
Veli devam etti;
" Dalgaya girince de sonuna kadar gidilir değil mi?"
Hacı Dayı;
" Giderim Allahıma!",
Veli;
" İşte dalgaya su kattın mı, revizyonizm oluyo."
Hacı Dayı elini havaya kaldırdı;
"Hah" dedi "İşte bu kadar. Dalgaya su katmayacaksın arkadaş."
Bize doğru, "Bak gördünüz mü neymiş revizyonizm?" der gibi şöyle bir baktı.
Sonra kapıya doğru yürüdü, kapıyı açtı çıkıyordu ki geri döndü. İşaret parmağını şakağına doğru tutup gülümsedi. "Bir kelime öğrensen kârdır icabında." dedi.
Bizler gülmemek için kendimizi zor tutarken, Ramazan kendini hiç zorlamadı, kahkahayı koyverdi.
Biz Hacı Dayının kızmasını beklerken o, gülümsemesini daha da genişleterek; katıla katıla gülen Ramazan'a bakıp; "Yaa..!" diyerek başını salladı ve kapıyı kapattı.
Zaten Ramazan'a kızmak pek mümkün değildi.
Herkes gibi o da biliyordu ki; Ramazan, eğer gülmesi gelmişse (ki sık sık gelirdi) o anki ortama bakmaz gülerdi.
Nadi Öztüfekçi
16 Ekim 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.