MİGD, Menemen İlerici Gençler Derneği, İstanbul'da İGD Genel Merkezi
kurulduktan hemen sonra Menemen'de kurulmuştu. Daha henüz İzmir de
faaliyetler İlerici Yurtsever Gençlik Dergisi İzmir Bürosunda
sürdürülüyordu. Yasal anlamda İGD'nin şubesi konumun da değildi.
Sonra
MİGD kapatılıp yerine İGD Menemen Şubesi kuruldu.
Sanırım
78 başları idi...
MİGD 'nin son yönetim kurulunda ben de vardım. Yani
İGD Menemen Şubesi olmadan önce ki yönetim kurulunda.
Veli Aydın
Başkandı. Meriç Kaptan sekreter ayrıca Cengiz Özsavaş, Necmittin Turan,
Nadi Öztüfekçi (ben), Ramazan Öztütüncü ve tam emin olmamakla birlikte
Levent Taş...
İşte Barış Spor'u kurma kararı bu
yönetim kurulunda alınmıştı. Çalışmalarına yardımcı olmak görevi de
yönetim kurulu adına bana verilmişti. Aslın da -o zamanlar oldukça
sportif bir görünüme sahip olsam da- futboldan hiç anlamıyordum. Ama bir
şekilde görev bana kalmıştı. Belki de başarısız olma korkusundan olsa
gerek başlar da pek istemediğim bu görev, sonralarda beni de epey
sarmıştı. Zira futboldan gerçekten iyi anlayan dernek üyesi
arkadaşlarımız vardı. Bu arkadaşlar Menemen'in sayılı futbolcularından
olduğu gibi, aynı zamanda gönülden İGD'li idi.(Fotoğrafa göre Ayakta
soldan, 1. Feyyaz Özişçiler 4. Ramazan Kanat, 6. Mehmet Halaç, Oturanlar
1. Tankut Alp Saraçoğlu, 2. Yusuf Tetik 4. Ergun Gencer)
Geniş bir
futbolcu çevreleri vardı. Kısa sürede oldukça güçlü bir takım
oluşturuldu.
Kısa bir antrenman ve adaptasyon dönemi sonrası başarılı
maçlar çıkarmaya başlamıştık.
Benim
teknik ve sportif anlam da doğal olarak hiç bir katkım olamazdı. Sadece
bir aradalığı sağlamaya çalışıyordum. Asıl başarı o müthiş sinerjiyi
oluşturan futbolcu arkadaşlarımızındı.
Takım kendi kendine antrenman
yapıyor, teknik yönetimini kendi başına sağlıyordu. Aynı zamanda
İGD'nin yoğun eylemliliğinin de ön sıralarında yer alıyorlardı.
"Spor
Kardeşliktir" temasını işliyorduk. Köylere maçlara gidiyorduk. Köy
gençleri ile oldukça iyi ilişkiler kurmamızı sağlıyordu. Kısa bir zaman
içinde oldukça geniş bir sempatizan kitlesi oluşturmaya başladık. Ama
Menemen içerisinde de tamamen denetlememize imkan olmayan bir taraftar
kitlemiz de oluşmaya başlamıştı.
Açıkçası bazen "spor kardeşliktir" temasının güme gittiği anlar olmuyor değildi hani.
O
sıralar, Menemen Kaymakamlığı Kubilay Turnuvası düzenlemişti ve Barış
Spor da bu turnuvaya katılmıştı. Aslında Barış Spor'un kurulmasının bir
nedeni de buydu sanırım.
Barış Spor o turnuvada Finale kadar
yükselmişti. Ancak Final Maçı 1 Mayısa ya da hemen öncesine denk
gelmişti. Biz MİGD olarak, takımdaki bir kaç arkadaş da dahil, 1 Mayısa
katılmak üzere İstanbul'a gitmiştik.
Final Maçında takımımız hem kadro
olarak eksikti, hem de önemli bir taraftar kesimi yoktu.
Sanırım Final
Maçı Helvacı Köy ile yapılıyordu. Zengin bir köydü ve bu turnuva için
iyi transferler yapmıştı.
1 Mayıs'ta, taksim alanında duyduk ki
kaybetmişiz. Hepimiz üzülmüştük.
Ancak 1978 1 Mayısı, 1977 1
Mayısındaki katliamın gölgesine rağmen çok görkemli geçmişti. Bazı
şeyler ilk defa seslendirilmişti. Bunun verdiği keyif, Barış Sporun
final yenilgisinin üzüntüsünü hafifletmişti.
Barış Spor' la ilgili asıl
üzüntüyü daha sonra yaşayacaktık.
Hem de çok acı bir şekilde...
Ben
1978 Eylülünde Bornova İGD Şubesi'ne geçmiştim. Barış Spor'la ilgili
sonraki gelişmeleri bilmiyorum. O konu da Ramazan ve Mehmet daha fazla
bilgi sahibidirler.
Sanırım sıkı yönetimler dönemine girmemiz ve
anti-demokratik saldırıların sertleşmesi ile birlikte Barış Spor
çalışmaları eski canlılığını yitirmişti.
Ama Barış Spor futbolcuları
sonraları Menemen Sporun bel kemiği olmuştu.
Sonra hepimiz üzüntüye
boğan o kötü olay gerçekleşti.
Ülkenin sıkıntılı
zamanları idi, 12 Eylül Darbesi ya yeni olmuştu ya da olmak üzereydi.
Çünkü dernek kapalıydı, Menemen'deki Park Kahvesinin oralarda
takılıyorduk. Bir şekilde ben de Menemen' deydim.
Sanırım dini
bayramlardan biri idi. Evden Park Kahvesine gidiyordum. Küçük bir çocuk
annesine bir kaza haberi veriyordu. "4 kişi ölmüş Ramazan Abi de
aralarındaymış" gibi bir şeyler söylüyordu. Sonra Park Kahvesi' ne
gittim ki acı haberi aldık. Menemen Spor'un ve Barış Spor'un 4
Futbolcusunun bulunduğu araba Foça ya da Aliğa Otobüsü ile çarpışmış, 4
arkadaşımız da ölmüştü. Ergun Gencer, Yusuf Tetik, Ramazan Dinmez ve
Tuncay Özder ...
Yüreklerimiz dağlanmıştı.
Evet...
Barış Spor, Menemen de hepimizin gönlün de bir yıldız gibi kayıp
gitmişti.
Ancak gönlümüzü hep buruk bir mutlulukla titreten bir anı
olarak kalacaktı belleklerimiz de...
Barış Spor'la ilgili bir kaç anım var ki onları sizinle paylaşmadan edemem.
Geren Köy'le Maç;
Geren
Köy Menemen'in ilerici köylerinden biri idi. Köy-Koop ve Gençlik
çalışmalarını oldukça verimli bir şekilde sürdürdüğümüz bir köydü. Ya
dostluk maçı ya da Kubilay Kupası çerçevesinde Menemen'de maç
yapıyorduk. Tankut'un tarafında çok cevval bir sol açıkları vardı.
Tankut'u epeyi zorluyordu. Tankut'ta baş edebilmek için biraz sert
giriyordu. Sahanın o zamanki durumu malum. Çim yoktu düştüğün zaman
zımpara gibi dağlıyordu insanı. Geren Köy taraftarları bayağı
bozulmuşlar, Tankut'a söylenmeye başlamışlardı. Bir kaçı "siz Geren
Köye gelince görürsünüz" gibi laflar etmişti. Ben o sıralar
örgütlenmeden başka bir şey düşünmediğimden Geren Köylülerle kurduğumuz
iyi ilişkiler bozulacak diye kendi kendime Tankut'a kızmıştım.
Aslında
Tankut da maç sonrasında pişman olmuştu. "Dövseler haklı" diyordu.
Nitekim bir süre sonra Geren Köye maça gittik. Bir buket çiçek
yaptırmıştık. Tankut maçtan önce bir önceki maçta bol bol faul yaptığı
gence bizzat verdi. Bu harekat bütün buzları eritmişti. Epeyi farklı
kazandığımız halde Geren Köylüler bizi bol bol alkışlamıştı. Maçtan
sonra da bizi çok iyi ağırladılar.
Spor gerçekten kardeşlikti...
Tamam ama...
Seyrek
Köyle turnuva maçı yapıyoruz. Önce de bahsettiğim gibi denetlemekte
zorlandığımız bir taraftar kitlemiz vardı. Maç esnasında bir kaç faullü
hareket veya itiraz vs. gibi gelişmelerden sonra tribün bayağı
gerilmişti. Bizim taraftarlar arasından küfürler yükselmeye başlamıştı.
Buna Seyrek Köylülerin de karşılık vermesi kaçınılmazdı. Korktuğum
oldu.Tribündeki gerginlik, kavgaya doğru gidiyordu. Can havliyle ortaya
fırladım. Dilimin döndüğünce, -şu an hatırladığım kadarı ile - sporun
kardeşlik olduğunu, spor ve futbolla emekçilerin kardeşliklerini bozmak
istediklerini, bizim bunun aksini kanıtlamamız gerektiğini filan
anlatmaya çalıştım. Çok da becerdiğim söylenemezdi, konuyu dağıtmaya
başlamıştım ki, "şimdi hep birlikte yaşasın Seyrek Köy, Yaşasın Barış
Spor diye bağıralım" diyerek kan ter için de sözü bitirdim.
Seyrek Köy grubundan bir genç ayağa kalktı. "Tamam ama... Süğmek yok" dedi. "Tamam" dedim "süğmek yok."
Ucuz yırtmıştık...
Evirdik çevirdik...
Musabey
Köyü ile yarı final maçı... Musabey Köyü zengin bir köydü. Kubilay
Turnuvası için transferler yapmış, sanırım sağcıların egemen olduğu için
de genellikle sağcıların bulunduğu bir takım ortaya çıkmıştı. Şeker
Çavuş lakaplı Mesut, Rıfat ve hatırlamadığım bir kaç sağcı daha vardı
takımda. Bu durum Barış Spor'un bizden bağımsız malum taraftar
gurubuna, Menemen'deki tüm sol gurupların katılımı ile oldukça kalabalık
bir kitlenin stada dolmasına yol açmıştı.
Maça fena
başlamamıştık. Kısa bir süre sonra da golü bulduk. Ayrıntıları tam
olarak hatırlamayabilirim ama galiba ilk yarı 1-0 bitmişti. İkinci
yarıda bir gol daha atsak rahatlayacağız ama, yoğun tezahürata rağmen
gol bir türlü gelmiyordu. Korkulan oldu biz bir gol yedik. O golün
sonrası Şeker Çavuş tribünlere doğru bir el hareketi yaptı. Büyük bir
uğultu halinde öyle bir karşılık aldı ki sanırım pişman olmuştur.
Maçın
sonları yaklaşıyordu yoğun çabamıza rağmen galibiyet golünü
bulamıyorduk. Bir iki faulumüzün verilmemesi gibi (ya da bize öyle
geliyordu) hakem hataları da sinirlerimizi iyice germişti. Derken sağdan
gelen bir ortayı çok iyi değerlendiren Recep bekletmeden vurdu. Ve
gol(!)... Müthiş bir uğultu koptu. Golun hemen arkasından, saha da bizim
Ali'yi (Ali Kuyruklu) gördüm. Elindeki sopayı yere bırakıp futbolcu
arkadaşlarından önce Recep'i kucakladı. Sonradan öğrendik ki Ali bize
yapılan faulleri vermeyen hakeme kendince faturayı kesmiş elinde sopa
ile hesabı tahsile gidiyormuş. Tam o anda gol gelince sopayı atıp
Recep'i kucaklamış. Yine ucuz yırtmışız yani...
Bu golün hemen
sonrasın da 3. gol geldi diye hatırlıyorum. Bu golle beraber tribünler
bağırmaya başladı. "Evirdik çevirdik k.p.lere geçirdik"
Aslın da
bu tezahüratta bizim dahlimiz yoktu ama, yine de Musabey'lilerden şimdi
özür dilememiz lazım.
O zamanlar, öyle zamanlardı işte.
İşte
böyle, belleğimde kalanlar sınırında, dilimin döndüğünce Barış Spor'u
anlatmaya çalıştım. Anlatılmaya değer olduğunu düşündüğüm için anlatmaya
çalıştım. Yanıldıklarım veya unuttuklarım olabilir. Onları da o zaman
orada olan diğer arkadaşlar tamamlasın veya düzeltsin.
Zaten kolektif
hafıza böyle bir şeydir.
Saygılarım ve sevgilerimle
Nadi Öztüfekçi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.