6 Ekim 2010 Çarşamba

Barış Spor

MİGD, Menemen İlerici Gençler Derneği, İstanbul'da İGD Genel Merkezi kurulduktan hemen sonra Menemen'de kurulmuştu. Daha henüz İzmir de faaliyetler İlerici Yurtsever Gençlik Dergisi İzmir Bürosunda sürdürülüyordu. Yasal anlamda İGD'nin şubesi konumun da değildi.
Sonra MİGD kapatılıp yerine İGD Menemen Şubesi kuruldu.

Sanırım 78 başları idi...
MİGD 'nin son yönetim kurulunda ben de vardım. Yani İGD Menemen Şubesi olmadan önce ki yönetim kurulunda.
Veli Aydın Başkandı. Meriç Kaptan sekreter ayrıca Cengiz Özsavaş, Necmittin Turan, Nadi Öztüfekçi (ben), Ramazan Öztütüncü ve  tam emin olmamakla birlikte Levent Taş...

İşte Barış Spor'u kurma kararı bu yönetim kurulunda alınmıştı. Çalışmalarına yardımcı olmak görevi de yönetim kurulu adına bana verilmişti. Aslın da -o zamanlar oldukça sportif bir görünüme sahip olsam da- futboldan hiç anlamıyordum. Ama bir şekilde görev bana kalmıştı. Belki de  başarısız olma korkusundan olsa gerek başlar da pek istemediğim bu görev, sonralarda beni de epey sarmıştı. Zira futboldan gerçekten iyi anlayan dernek üyesi arkadaşlarımız vardı. Bu arkadaşlar Menemen'in sayılı futbolcularından olduğu gibi, aynı zamanda gönülden İGD'li idi.(Fotoğrafa göre Ayakta soldan, 1. Feyyaz Özişçiler 4. Ramazan Kanat, 6. Mehmet Halaç, Oturanlar 1. Tankut Alp Saraçoğlu, 2. Yusuf Tetik 4. Ergun Gencer)
Geniş bir futbolcu çevreleri vardı. Kısa sürede oldukça güçlü bir takım oluşturuldu.
Kısa bir antrenman ve adaptasyon dönemi sonrası başarılı maçlar çıkarmaya başlamıştık.


Benim teknik ve sportif anlam da doğal olarak hiç bir katkım olamazdı. Sadece bir aradalığı sağlamaya çalışıyordum. Asıl başarı o müthiş sinerjiyi oluşturan futbolcu arkadaşlarımızındı.
Takım kendi kendine antrenman yapıyor, teknik yönetimini kendi başına sağlıyordu. Aynı zamanda İGD'nin yoğun eylemliliğinin de ön sıralarında yer alıyorlardı.

"Spor Kardeşliktir" temasını işliyorduk. Köylere maçlara gidiyorduk. Köy gençleri ile oldukça iyi ilişkiler kurmamızı sağlıyordu. Kısa bir zaman içinde oldukça geniş bir sempatizan kitlesi oluşturmaya başladık. Ama Menemen içerisinde de tamamen denetlememize imkan olmayan bir taraftar kitlemiz de oluşmaya başlamıştı.
Açıkçası bazen "spor kardeşliktir" temasının güme gittiği anlar olmuyor değildi hani.

O sıralar, Menemen Kaymakamlığı Kubilay Turnuvası düzenlemişti ve Barış Spor da bu turnuvaya katılmıştı. Aslında Barış Spor'un kurulmasının bir nedeni de buydu sanırım.
Barış Spor o turnuvada Finale kadar yükselmişti. Ancak Final Maçı 1 Mayısa ya da hemen öncesine denk gelmişti. Biz MİGD olarak, takımdaki bir kaç arkadaş da dahil, 1 Mayısa katılmak üzere İstanbul'a gitmiştik.
Final Maçında takımımız hem kadro olarak eksikti, hem de önemli bir taraftar kesimi yoktu.
Sanırım Final Maçı Helvacı Köy ile yapılıyordu. Zengin bir köydü ve bu turnuva için iyi transferler yapmıştı.
1 Mayıs'ta, taksim alanında duyduk ki kaybetmişiz. Hepimiz üzülmüştük.
Ancak 1978  1 Mayısı, 1977 1 Mayısındaki katliamın gölgesine rağmen çok görkemli geçmişti. Bazı şeyler ilk defa seslendirilmişti. Bunun verdiği keyif, Barış Sporun final yenilgisinin üzüntüsünü hafifletmişti.
Barış Spor' la ilgili asıl üzüntüyü daha sonra yaşayacaktık.
Hem de çok acı bir şekilde...

Ben 1978 Eylülünde Bornova İGD Şubesi'ne geçmiştim. Barış Spor'la ilgili sonraki gelişmeleri bilmiyorum. O konu da Ramazan ve  Mehmet daha fazla bilgi sahibidirler.
Sanırım sıkı yönetimler dönemine girmemiz ve anti-demokratik saldırıların sertleşmesi ile birlikte Barış Spor çalışmaları eski canlılığını yitirmişti.
Ama Barış Spor futbolcuları sonraları Menemen Sporun bel kemiği olmuştu.
Sonra hepimiz üzüntüye boğan o kötü olay gerçekleşti.

Ülkenin sıkıntılı zamanları idi, 12 Eylül Darbesi ya yeni olmuştu ya da olmak üzereydi. Çünkü dernek kapalıydı, Menemen'deki Park Kahvesinin oralarda takılıyorduk. Bir şekilde ben de Menemen' deydim.
Sanırım dini bayramlardan biri idi. Evden Park Kahvesine gidiyordum. Küçük bir çocuk annesine bir kaza haberi veriyordu. "4 kişi ölmüş Ramazan Abi de aralarındaymış" gibi bir şeyler söylüyordu. Sonra Park Kahvesi' ne gittim ki acı haberi aldık. Menemen Spor'un ve Barış Spor'un 4 Futbolcusunun bulunduğu araba Foça ya da Aliğa Otobüsü ile çarpışmış, 4 arkadaşımız da ölmüştü. Ergun Gencer, Yusuf Tetik, Ramazan Dinmez ve Tuncay Özder ...
Yüreklerimiz dağlanmıştı.

Evet... Barış Spor, Menemen de hepimizin gönlün de bir yıldız gibi kayıp gitmişti.
Ancak gönlümüzü hep buruk bir mutlulukla titreten bir anı olarak kalacaktı belleklerimiz de...

Barış Spor'la ilgili bir kaç anım var ki onları sizinle paylaşmadan edemem.

Geren Köy'le Maç;
Geren Köy Menemen'in ilerici köylerinden biri idi. Köy-Koop ve Gençlik çalışmalarını oldukça verimli bir şekilde sürdürdüğümüz bir köydü. Ya dostluk maçı ya da Kubilay Kupası çerçevesinde Menemen'de maç yapıyorduk. Tankut'un tarafında çok cevval bir sol açıkları vardı. Tankut'u epeyi zorluyordu. Tankut'ta baş edebilmek için biraz sert giriyordu. Sahanın o zamanki durumu malum. Çim yoktu düştüğün zaman zımpara gibi dağlıyordu insanı. Geren Köy taraftarları bayağı bozulmuşlar, Tankut'a söylenmeye başlamışlardı.  Bir kaçı "siz Geren Köye gelince görürsünüz" gibi laflar etmişti. Ben o sıralar örgütlenmeden başka bir şey düşünmediğimden Geren Köylülerle kurduğumuz iyi ilişkiler bozulacak diye kendi kendime Tankut'a kızmıştım.

Aslında Tankut da maç sonrasında pişman olmuştu. "Dövseler haklı" diyordu. Nitekim bir süre sonra Geren Köye maça gittik. Bir buket çiçek yaptırmıştık. Tankut maçtan önce bir önceki maçta bol bol faul yaptığı gence bizzat verdi. Bu harekat bütün buzları eritmişti. Epeyi farklı kazandığımız halde Geren Köylüler bizi bol bol alkışlamıştı. Maçtan sonra da bizi çok iyi ağırladılar.
Spor gerçekten kardeşlikti...

Tamam ama...
Seyrek Köyle turnuva maçı yapıyoruz. Önce de bahsettiğim gibi denetlemekte zorlandığımız bir taraftar kitlemiz vardı. Maç esnasında bir kaç faullü hareket veya itiraz vs. gibi gelişmelerden sonra tribün bayağı gerilmişti. Bizim taraftarlar arasından küfürler yükselmeye başlamıştı. Buna Seyrek Köylülerin de karşılık vermesi kaçınılmazdı. Korktuğum oldu.Tribündeki gerginlik, kavgaya doğru gidiyordu. Can havliyle ortaya fırladım. Dilimin döndüğünce, -şu an hatırladığım kadarı ile - sporun kardeşlik olduğunu, spor ve futbolla emekçilerin kardeşliklerini bozmak istediklerini, bizim bunun aksini kanıtlamamız gerektiğini filan anlatmaya çalıştım. Çok da becerdiğim söylenemezdi, konuyu dağıtmaya başlamıştım ki, "şimdi hep birlikte yaşasın Seyrek Köy, Yaşasın Barış Spor diye bağıralım" diyerek kan ter için de sözü bitirdim.
Seyrek Köy grubundan bir genç ayağa kalktı. "Tamam ama... Süğmek yok" dedi. "Tamam" dedim "süğmek yok."
Ucuz yırtmıştık...

Evirdik çevirdik...
Musabey Köyü ile yarı final maçı... Musabey Köyü zengin bir köydü. Kubilay Turnuvası için transferler yapmış, sanırım sağcıların egemen olduğu için de genellikle sağcıların bulunduğu bir takım ortaya çıkmıştı. Şeker Çavuş lakaplı Mesut, Rıfat ve hatırlamadığım bir kaç sağcı daha vardı takımda.  Bu durum Barış Spor'un bizden bağımsız malum taraftar gurubuna, Menemen'deki tüm sol gurupların katılımı ile oldukça kalabalık bir kitlenin stada dolmasına yol açmıştı.
Maça fena başlamamıştık. Kısa bir süre sonra da golü bulduk. Ayrıntıları tam olarak hatırlamayabilirim ama galiba ilk yarı 1-0 bitmişti. İkinci yarıda bir gol daha atsak rahatlayacağız ama, yoğun tezahürata rağmen gol bir türlü gelmiyordu. Korkulan oldu biz bir gol yedik. O golün sonrası Şeker Çavuş tribünlere doğru bir el hareketi yaptı. Büyük bir uğultu halinde öyle bir karşılık aldı ki sanırım pişman olmuştur.
Maçın sonları yaklaşıyordu yoğun çabamıza rağmen galibiyet golünü bulamıyorduk. Bir iki faulumüzün verilmemesi gibi (ya da bize öyle geliyordu) hakem hataları da sinirlerimizi iyice germişti. Derken sağdan gelen bir ortayı çok iyi değerlendiren Recep bekletmeden vurdu. Ve gol(!)... Müthiş bir uğultu koptu. Golun hemen arkasından, saha da bizim Ali'yi (Ali Kuyruklu) gördüm. Elindeki sopayı yere bırakıp futbolcu arkadaşlarından önce Recep'i kucakladı. Sonradan öğrendik ki Ali bize yapılan faulleri vermeyen hakeme kendince  faturayı kesmiş elinde sopa ile hesabı tahsile gidiyormuş. Tam o anda gol gelince sopayı atıp Recep'i kucaklamış. Yine ucuz yırtmışız yani...
Bu golün hemen sonrasın da 3. gol geldi diye hatırlıyorum. Bu golle beraber tribünler bağırmaya başladı. "Evirdik çevirdik k.p.lere geçirdik"
Aslın da bu tezahüratta bizim dahlimiz yoktu ama, yine de Musabey'lilerden şimdi özür dilememiz lazım.
O zamanlar, öyle zamanlardı işte.

İşte böyle, belleğimde kalanlar sınırında, dilimin döndüğünce Barış Spor'u anlatmaya çalıştım. Anlatılmaya değer olduğunu düşündüğüm için anlatmaya çalıştım. Yanıldıklarım veya unuttuklarım olabilir. Onları da o zaman orada olan diğer arkadaşlar tamamlasın veya düzeltsin.
Zaten kolektif hafıza böyle bir şeydir.

Saygılarım ve sevgilerimle
Nadi Öztüfekçi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.