Körling oyununu bilir misiniz? Aslında ben de pek fazla bilmem. Ama televizyonlarda gösterilirken denk gelirse mutlaka seyrederim. Esasen buz üzerinde çizilmiş içi çe geçmiş halkaların merkezindeki “ev” diye tanımlanan noktanın, karşı takımın attığından daha yakına taş atarak kazanılır. Ama kazanmak için ortaya konan stratejinin karmaşıklığı bu oyunun “buz üzerinde satranç” olarak tanımlanmasına yol açmıştır. Her şey taşı atarken ve onu yönlendirirken ki beceriyle başlar. Ama yeterli değildir. Devamında taktikler, oyunu okuma, ekip çalışması, doğru idare ve yönlendirme gibi unsurlar devreye girer. Bazı taşlar feda edilir, bazı taşlar taktik gereği yol kesme ve engelleme amaçlı kullanılır. Ve bilmediğim bir dolu taktikler ve kurallar… Ama bir kural var ki çok ilgimi çekiyor. Taş atıldıktan sonra o taşa hiç değmeden özel fırçalarla(süpürge) yön verilmesi gerekiyor. Burada fırçacıların beceri ve performansları çok önemlidir.
Toplumsal olaylarla bu Körling oyunun ilginç bir benzerliği olduğunu düşünüyorum. Gerek Dünya çapında, gerekse bölgesel ve ülke çapındaki gelişmelerin de Körling’te olduğu gibi, usta fırçacılar tarafından taşın kendi “ev”ine yakın veya uzak kalmasını sağlamak üzere yönlendirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Tabii yaşamın içinde saklanan sürprizleri yadsımadan… Elbette gerçek yaşamda taşlar piste çoğu kez kendiliğinden düşer ya da aksi durumda bile taşı oyunda olduğu gibi, o kadar da denetimli atamazsın. Tabii en temel fark da tüm oyunların gerçek yaşamdan olan değişmez farkı; “gerçek yaşamda kuralları güçlüler koyar” olmasıdır. Örneğin Körling’te belki taşa atıldıktan sonra fırça ile dokunamazsın ama bu kural gerçek hayatta güçler dengesine göre değişir.
Taksim olayları başladıktan bir süre sonra bu Körling stratejisinin izlerini kendimce aramaya başladım. Bir kere taşın piste kendiliğinden düştüğünü ve hesaplanamayan hızla yol aldığını düşünüyorum. Açıkçası kimse fırçasını falan hazırlayamadan kendi hızında ve yönünde hareket etti. Sanırım bundan sonra “fırçasını” kapan ortaya çıkacaktır. Herkes taşın önünü kendi “ev” ine doğru süpürecektir. Ama her şeye karşın o taşın içindeki dinamiğin yani taşın kendi iradesinin kendi yönünü belirleyeceğini düşünüyorum.
Ben kendi adıma süpürme hakkımın çoğunu taşın gittiği yönde kullanmaya niyetliyim. Ama itiraf etmeliyim, bu direnişin temek dinamiği olan gençlerden, özellikle de İzmirli olanlarından bir beklentim var. İzmir için sürekli biber gazı anlamına gelen ve kendi sağlıkları üzerinde yaşamsal etkisi olan Termik Santrallara karşı duyarlı olmaya çağırıyorum onları.
Onun haricinde de 80 öncesinin, adım başı provokatörle karşılaşılan sisli yıllarında solculuk yapmış, 1 Mayıs 77’nin kanlı provokasyonunu görmüş, sol içi şiddetin o anlamsız ateşinde epeyi kavrulmuş, nihayet 12 Eylül döneminde Polisin sistematik şiddetine maruz kalmış biri olarak önünüzü süpürmeye çalışan yeni model provokatörlere dikkat etmenizi öneriyorum. Öneriyorum çünkü nasihat verme hakkımı kendimde görmüyorum. Öneriyorum çünkü bu işte ben sizin arkanızdayım, önderlik siz de.
Nadi Öztüfekçi
6 Haziran 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.