Propolis diye bir şey duydunuz mu?
Son zamanlarda internet reklamlarında, Başbakan'ın adı ile
birlikte çok sık söz ediliyor.
Propolis hakkında Vikipedi'den aldığımız bilgi şöyle;
Genel de yandaş medyada yer alan reklam haberler kuşkuları arttırıyor |
Güya Başbakan bu maddeyi tedavi amaçlı kullanmış ve
kendisine iyi gelmiş.
Haber Türk'ün bir programında Ankara Arı Birliği Başkanı
Selçuk Solmaz Başbakan'a Propolis ikram ettiğini falan söylüyor. Başbakan'ın
bunu kullandığını, "tüm dünya liderleri performansını hayranlıkla
karşılıyor ve sırrını merak ediyor" gibi laflar ediyor.
Yine bir reklamda, Erdoğan’ın bir resmi olan TIME dergisinin
kapağı, üzerinde başka ünlülerin bulunduğu diğer dergi kapakları ile birlikte yer
alıyor. Reklam sayfasına baktığınızda kafalarda uyanan imaj; TIME Erdoğan’ın Propolis kullanarak nasıl
iyileştiği haberini kapak yaptığı şeklinde…
Oysa TIME dergisi o sayısında Erdoğan'ın son “Gezi” olayları ile Arap coğrafyasındaki Erdoğan
algısını eleştiriyor. Aynı şekilde, Atv ve Ülke tv de yayınlanan haberde de
"Kansere Çare olarak" sunuldu. Haber, iğrenç bir şekilde samimiyetsiz
ve kendi içerisinde çelişkili ve yanıltıcı olarak hazırlanmıştı.
TIME kapağı sanki propolisle ilgiliymiş gibi | sunuluyor |
Nereden bakarsanız iler tutar yanı olmayan bir durum söz
konusu. Öncelikle ülkenin Başbakanının
ismi bir reklama alet ediliyor. Başbakanı seversiniz ya da sevmezsiniz. Ama
herkesin kafasında uyanacak olan algı şöyle olacaktır: “O kadar tıbbi imkanlara
sahip olan bir kişi bile bunu kullanıyorsa bir bildiği vardır.” İşin kötüsü
Başbakan’ın bu konuda bir tepkisi yok, belki de “bir vesile ile benden söz
ediyorlar.” diye düşünüyordur. Ya da
daha kötüsü, bu piyasadan nemalanılmasına bilinçli bir şekilde göz yumuyor.
Reklam yoğunluğuna da bakarsanız bayağı büyük bir piyasa… Yakın bir süre önce Başbakanın ilaçların
süpermarketlerde satılması söylemi ve Emine Hanımın alternatif tıp ilaçları konusunda
adeta “modern aktarlık” gibi yatırım girişimleri söz konusu olunca, bu konunun
ekonomik arka planını incelemek gerekir diye düşünüyorum.
Konunun başka yönleri de var. Sadece çıkar ve haksız kazanç
kapsamında değil. Örneğin sağlık yönü... Pek fazla gündeme gelmiyor
belki ama bu tür yanıltıcı reklamlar yüzünden kaç kişi tedavilerini yarım bırakıyor
bilseniz. Ben kendi tedavi sürecimden en az beş on vaka biliyorum. Zorlu ve
pahallı bir süreç olan bilimsel tedaviyi yarım bırakıp, daha ucuz olan ve hiçbir bilimsellik
kaygısı duyulmadan umudun pompalandığı bu tür tedavi ve ilaçlara yönlenilmesi sonucu yaşanan
trajedilere tanık oldum. Pişmanlık ve şaşkınlıkla daha zorlaşan ve başarı şansı
artık düşmüş olarak yeniden tedavi için başvuruyorlardı.
Propolis ile ilgili reklam içeriklerini dikkatle incelerseniz henüz ilaç olarak piyasaya sürülebilecek düzeyde kanıtlanmış bir durum yok. O yüzden ilaç olarak değil de gıda olarak piyasa sürülüyor. Ama olağan üstü bir ilaçmış gibi sunuluyor. Yukarıda anlattığım trajedilere neden olabilecekleri kaygısını taşımıyorlar. Ve Başbakanın adının kullanılmasına izin verilerek devlet de bu etik dışı duruma zemin hazırlıyor.
Propolis ile ilgili reklam içeriklerini dikkatle incelerseniz henüz ilaç olarak piyasaya sürülebilecek düzeyde kanıtlanmış bir durum yok. O yüzden ilaç olarak değil de gıda olarak piyasa sürülüyor. Ama olağan üstü bir ilaçmış gibi sunuluyor. Yukarıda anlattığım trajedilere neden olabilecekleri kaygısını taşımıyorlar. Ve Başbakanın adının kullanılmasına izin verilerek devlet de bu etik dışı duruma zemin hazırlıyor.
İşte bu noktada meselenin bir başka yönü ortaya çıkıyor.
Yine ekonomik, ama bu defa kapitalizmin krizlerine neden veya çözüm olabilecek
boyutta olarak… Sosyal sağlık politikalarının hızla terk edilip yerine konan
piyasacı sağlık uygulamalarının getireceği travma ve olası tepkileri azaltmada
bu tür umutlara ihtiyaç var. Yakında bu tür ilaçların(!) ücretleri SGK
tarafından karşılanılması planlanıyor. İlaçmış gibi sunulan, ama gıda güvenliği
tüzüğü çerçevesinde piyasaya sürülen yani tedavi edici özelliğine değil de yenilebilir
olduğuna dair sertifikalandırılan toplumsal plasebolar… Ucuza üretilip bol
karla satılan bu tür ilaçlar(!) SGK ya da ileride özelleştirilecek olan sağlık
sigortaları tarafından insanlara tedavi oluyormuş hissi veren kandırma
süreçlerinde bol bol kullanılacağa benziyor.
Kendisi modern tıbbın en ileri teknik ve tedavi yöntemleri
ile şifa bulan Başbakan vatandaşının bolca umutla soslanmış “ilacımsılar” ile
kandırılmasına göz yumuyor.
Son olarak; meselenin bir de tükenmek üzere olan
iktidarların sık başvurduğu bir yöntem olarak başarı fetişizmi yanı var. Argümanlarını
sürekli -ne şekilde olursa olsun- ‘başarı’ üzerine kurmuş olan AKP iktidarı,
denizin bitmek üzere olduğu şu günlerde bu işi artık balonlara yüklemiş
durumda.
Neden denizin bittiği, neden tükenmek üzere olan bir AKP
iktidarından söz ediyoruz başka bir yazının konusu olsun. Ama en azından artık
gerici faşist yüzünü eskisi gibi saklayamadığı açık… Ve her gerici iktidar gibi seçmenlerinin gururunu okşayacak flaş başarılara gereksinimi var. Büyük projeler, sportif
başarılar, prestijli organizasyonlar ve mucizevi buluşlar gibi tüketim amaçlı,
günü kurtaracak başarı hikayelerini pompalıyorlar. Bunların hepsinin sonuca
ulaşması da gerekmiyor. Sadece piyasaya sürüldüğü an yarattığı "hükümetten yana
olumlu hava" ve gerçek başarısızlıkları gölgelemesi yeterli. Örneğin İstanbul Olimpiyatları rüyasının
fiyaskoyla sonuçlanması, atletizmde yaşanan doping rezaleti gibi gerçek
başarısızlıkları gölgeleyecek gerçek dışı başarı senaryoları üretiyorlar. Nasılsa kimse takibini yapmıyor. O yüzden bir üniversitede başlatılan bir
araştırma, sanki başarılı bir şekilde sonuçlanmış gibi kamuya sunuluyor.
Basit bir arıcılık ürünü olan “propolis” ile bunca sorunun
birbiriyle ilişkilendirilmesi fazlaca kötümserlik gibi düşünülebilir. Ama 11
yıl gibi bir AKP hükümeti yaşamış bir insan olarak iyimserlik duymak için pek
bir neden göremiyorum.
Üstelik bu tür toplumsal plasebolarla toplumsal hastalıklarımız iyileşmiyor. Aksine ilerliyor. Bildiğiniz gibi plasebonun fiziksel anlamda tedaviye yönelik bir gücü yoktur. Halk dilinde "şeker hapı" olarak bilinir. İlaç benzeri, umutsuz hastalara moral takviyesi olmak üzere etkisiz maddelerdir.
Ben, ülke insanlarının "şeker haplarıyla" oyalanmasını haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Moralden daha çok gerçeklere ihtiyacımız var.
Üstelik bu tür toplumsal plasebolarla toplumsal hastalıklarımız iyileşmiyor. Aksine ilerliyor. Bildiğiniz gibi plasebonun fiziksel anlamda tedaviye yönelik bir gücü yoktur. Halk dilinde "şeker hapı" olarak bilinir. İlaç benzeri, umutsuz hastalara moral takviyesi olmak üzere etkisiz maddelerdir.
Ben, ülke insanlarının "şeker haplarıyla" oyalanmasını haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Moralden daha çok gerçeklere ihtiyacımız var.
Nadi Öztüfekçi
20/09/2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.