SKY 360 Tv ve Çözüm Masası programı...
Mahmut Övür ve İlhami Işık birlikte sunuyorlar.
Konu; IŞİD, Irak, Kürt Meselesi ve Çözüm Süreci.
AKP milletvekili Galip Ensarioğlu konuk olarak katılıyor.
Tahmin edebileceğiniz gibi tüm meseleler tek yanlı ele alınıyor.
Sen, ben bizim oğlan yani.
Ama içinde bulundukları rahatlık ilginç söylemlerin ortaya dökülmesini sağlıyor.
Ensarioğlu "Çözüm Süreci Türkiye’nin sınırlarını aşmıştır. Türkiye'nin etki alanını genişletir. Bölge üzerindeki hakimiyetimiz artar" diye buyuruyor.
Son günlerde HDP çevrelerinden de buna benzer söylemler duyuyoruz.
Bu söylem bende ister istemez; sürecin ‘Barış Süreci' olarak başlayıp, 'Çözüm Süreci'ne evirilmesindeki nedeni sorgulamama neden oluyor.
Elbette Barış bir çözümle birlikte gelecek. Gelmeli de… Ama bu konu,bir vicdan ve tarihsel bir adalet sorunu olmaktan çıkarılıp, karlı bir iş anlaşması olarak sunulursa, ortaya ‘Barış’ı da içeren bir Çözüm Süreci çıkmaz. Bunun adına Çıkar Birliği denir ki; “Çıkar” öğesinin daima erkten ve egemen sınıflardan yana işlediğini hatırlamak gerekir. Ortaya sürülen bu “karşılıklı çıkar” aldatmacasının, çalışanlar emekçi ve yoksul kesimin yıkımına neden olabilecek bir sürece dönüşmesi ise işten bile değil.
Keşke bu endişeme neden olan söylemler Galip Ensarioğlu ve onun gibilerinin söyledikleriyle sınırlı olsaydı. Ne yazık ki değil.
Bu söylemler; yani Çözüm Sürecinin tüm Ortadoğu’yu kapsadığı, Türkiye için büyüme ve etki alanını genişletme fırsatı olduğu yolundaki propaganda, çok yaygın ve düzenli bir şekilde piyasa ediliyor. Karşılıklı paslaşmalar halinde, değişik kesimlerden birbirini tamamlayan söylemlerle, adeta usta bir orkestra tarafından çalınan bir beste var ortada. Bir ortaklaşmanın, sürekli değişen konjonktüre göre ustaca uyarladığı bir müzik bu... Evet, bir ortaklaşmanın ürünü ama asla bir halk türküsü değil. Çünkü işin içinde halk yok. Çünkü beste bir yerlerde zaten bestelenmiş. Piyasa eğilimleri ustaca hesaplanmış, toplumun formatlanması süreci ile senkronize olarak boşlukları yavaş yavaş doldurularak, sürekli yeniden piyasa ediliyor. Evet, çok ustaca hazırlanmış, uluslararası bir bestseller piyasaya sürülmek üzere. Ama ortada sanat yok. Sadece finansörlerinin kar güdüleri ve piyasa koşullarının hesaba katıldığı bir ürün…
Ensarioğlu’ndan ilginç bir yaklaşım daha;
“IŞİD Kürtlere dokunmazsa Türkiye için sorun değil” diyor hazret.
“Yani Rajova’ya saldırmazsa bizim için sorun olmaz” diye devam ediyor.
“Zaten IŞİD’in bir toplumsal tabanı var ve biz bunu dikkate almalıyız” mealinde bitiriyor.
Bu arada IŞİD’in elinde kaç gündür rehin tutulan yurttaşlarımız aklına bile gelmiyor şahsın.
Ha tabi o konuda konuşmak yasak ya!.. Her halde ondan…
Öyle ya; şimdi seçim üstü bundan söz etmenin ne alemi var?
IŞİD’in işgal ettiği her yerde yaptığı katliamlar falan gözünde değil Ensari veledinin.
Ensarioğlu'nu anlarım da...
Bu tür; çıkarcı, şoven ve tüccar yaklaşımların benzerlerinin bu sayfalarda rastlamak doğrusu beni üzüyor. Aslında artık üzülmekten bıktım. Öfkelendiriyor.
Şu sıralar bir kaç defa rastladığım; "IŞİD'in işgalleri Kürtlerin elini güçlendirdi" gibisinden analizler kesinlikle Çözüm Sürecinin içindeki Barış, Kardeşlik, Vicdan ve Tarihsel Adalet öğeleri ile bağdaşmıyor. Bu öğelerin çürümesine neden oluyor.
Eğer bu öğeler bu sürecin içinden ayıklanırsa ortada kupkuru bir "çıkar uzlaşması" kalır ki; böylesi uzlaşma içerisinde işçi sınıfınn zaten yeri yok da ama ezilenlerin, mazlumların de yeri yok.
Benim de...
Nadi Öztüfekçi
13 Temmuz 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.