8 Temmuz 2014 Salı

Kimi seçeceğin mi yoksa kimi seçtirmeyeceğin mi..?



Bu Cumhurbaşkanı Seçimlerinde benim için önemli olan; kimin cumhurbaşkanı seçilmesi gerektiği değil kimin cumhurbaşkanı seçilmemesi gerektiğidir.
Ben bu seçimlerde birini Cumhurbaşkanı seçmek için değil "birinin" cumhurbaşkanı seçilmemesi için çaba sarf edeceğim.
Büyük bir ihtimalle başarmayacağım.
Ama o ihtimali sonuna kadar zorlayacağım.

Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilmesinin ne anlama geldiğinin yeteri kadar farkında olmadığımızı sanıyorum. Zaten tartışılmıyor bile. Erdoğan'ı bugüne kadar iktidarda tutan kolayca yönlendirilen, belleksiz, trendçi algılama yapısının -giderek daha da fazla- egemen olduğunu düşünüyorum.
Yetmez ama Evet süreci ile aşama kat eden, ama uzun yıllar önce tohumları atılan günü birlik, değişken paradigmaların ekseninde oluşturulan bu programlanabilir algılam sisteminin gücü ile baş etmek çok zor.

Anadolu'da Müslümanlığın yayılması, "Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü?" filminde çok güzel anlatılmıştı. Baskı, katliam ve zorla yaygınlaştırılmaya çalışılmasına, hatta tarihçilerin dediği gibi, "dereler dolusu kan akıtılmasına" karşın kadim Anadolu inançları varlığını sürdürmeye devam ediyordu. Ama sonra; o sıralarda Anadolu'ya hakim olmaya başlayan Türk beyliklerinin, aralarındaki rekabette İslamiyet’i bir prestij aracı olarak kullanmayı keşfetmesi, İslamiyet’in Türk boyları arasında yaygınlaşmasını hızlandırdı.
Birbirleriyle yarış halinde hızla Müslüman oldular. Kendileri için baskı ve zulüm aracı olan islamiyet, bir prestij ve güç kazanma aracına dönüştü. Sopanın bir ucunda zor ve zulüm, diğer ucunda şan, şeref ve güç bu tarihsel uzlaşmayı getirdi.

'Yetmez ama Evet'in zihinsel mantığının giderek hemen tüm muhalif kesimde -farkında ya da farkında olmayarak- yayılma sürecinin Anadolu'da İslamiyet’in yayılma sürecine çok benzediğine inanıyorum. Çok güçlü ve birbiriye ilintili kaynaklardan, senkronize bir şekilde üretilen suni paradigmalar bol tekrar ve süreklilikte piyasa edildi. Yaftalama ve paye amaçlı, tabu ve trend kavramları sistematik olarak beyinlere kazınarak "zor" ve "ikna" aynı anda, ustaca kullanıldı.
Elbette derelerden su yerine kan akmadı ama, her türlü etik, sınıfsal, bilimsel kavram sulandırılarak, sosyal medya sayfalarının o kaygan yüzeylerinden akıp gitti. Yaftalama bir silah olarak kullanılarak yıldırma ve pasifize etme aracı olarak iş gördü. Bugün Yetmez ama Evet sürecinin en hızlı muhaliflerinin bu sürecin biraz makyajlanmış haliyle kanka olduğunu görüyoruz.

Böylece Erdoğan'ın iktidarına, onun bu giderek kök salan diktatörlüğüne karşı olma kavramı sulandırdı.
Erdoğan Diktatörlüğünün Küresel Sermayenin istek ve ihtiyaçları doğrultusunda sağlamlaştırıldığını savunanlar artık eski bayat kavramları tekrarlayan sıkıcı dinozorlar olarak görülüyor.
Ne TAFTA, ne GATS, ne de TISA kimse tarafından konuşulmuyor, bilinmiyor bile.
Erdoğan iktidarı doğru dürüst muhalefet bile görmeden, hatta muhalefetinin gördüğü muhalefeti bile göğüslemeden bugünlere geldi. Bu seçimlerdeki trajikomik durum bilmiyorum gözünüze çarptı mı? Ben söylemlerdeki tarzı, üslubu bir kenara koyarsak hemen tüm adayların söylemlerinin benzer olduğunu görüyorum. Yani ortada; "o zaman niye değiştirelim?" havası var.
KONDA sonuçları %57, %34, %9 şeklinde açıklandığına göre bu seçimlerle birlikte büyük ihtimal; "Vazgeçilmez ve Kaçınılmaz" olacaktır.
Daha önce yazmıştım; “bu sonuçlar hepimizin tercihi” diye…
Ve dost sayfalarda şenliklerin şimdiden kurulduğuna bakılırsa bir sitem olmaktan öte, bir saptamaymış.

Nadi Öztüfekçi
8 Temmuz 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.