Birleşik Haziran Hareketi kuruluşunun hemen sonrasında Türkiye’nin zor,
önemli ve çetrefilli gündemleriyle karşı karşıya kaldı.
Zor ve önemli nitelemeleri zaten anlaşılır da “çetrefilli” nitelemesine
açıklık getirmek lazım.
İki önemli gündem kendi içerisinde çetrefil (“karışıklığı nedeniyle anlaşılması veya neticeye bağlanması güç konu”
Bkz. Nişanyan sözlüğü, “çetrefil”) içeriyor.
Birincisi “Laik ve Bilimsel Eğitim” çerçevesinde yapılan yürüyüş ve
mitinglerinin temel belgilerinin içine “anadilde eğitim” konusunun konup
konmaması ile ilgiliydi.
BHH; Alevilerin başlattığı eylem ve boykotlara destek, ayrıca bu sorunu
yalnızca Alevilerin sorunu olmaktan çıkarıp tüm laik kesimleri bu mücadelenin
içine çekmek için mücadele başlatmıştı.
İlk büyük meclisinde bu çetrefil görüşülmüş, anadilde eğitimin HAZİRAN’ın
Kürt Sorunun eşitlikçi çözümünün bir parçası olduğu, ancak Alevilerin
başlattığı bu mücadele serisinin hedefine sadık kalınması yönünde karar
alınmıştı.
Beklenildiği gibi Haziran Hareketi’nin olağan şüphecileri -karşıtları-
tarafından bu konu gündeme getirilip BHH’ni karalamak, kösteklemek amaçlı
kullanılmıştı.
Düzenledikleri manidar zamanlamalı, “anadil” vurgulu, nazire mitingiyle
bunu pratiğe de döktüler.
Bu çetrefil Haziran Hareketinin üstesinden gelmek zorunda olduğu ilk
sınavdı.
Haziran Hareketi bu sınavı birlik ruhunu daha da pekiştirerek,
başarıyla atlattı.
Birleşik Haziran Hareketi bugün, henüz iki ayını doldurmadan, aynı
çetrefili içeren daha zor ve önemli bir gündemle karşı karşıya...
Haziran’ın yedisinde yapılacak olan genel seçimler…
Birleşik Haziran Hareketi 7 Haziran Seçimlerinde ne yapmalı? HAZİRAN’ın
bir bütün olarak hareket edebileceği, kendi geleceğini bu bütünlük içinde
koruyarak kurabileceği bir ortak seçim tavrı nasıl olmalı?
Bu gündem HAZİRAN’ın kendini test edeceği yeni bir sınavdır.
Bu konu şu anda Haziran meclislerinde tartışılıyor.
28 Şubat’ta bu tartışmaların sonuçları Yürütme Kurulu toplantısında ele
alınıp 1 Mart tarihine kadar BHH’nin tutumu belirlenecek.
Bu çerçevede Yürütme Kurulu tartışmalar için meclislere bir metin (*)
gönderdi. Bu metin çerçevesinde meclislerde tartışmalar başladı.
Bu tartışmalarda üstesinden gelinmesi gereken aynı kaynaktan
kaynaklanan ama biraz daha kapsamlı bir çetrefil var. Çetrefilin kaynağı Kürt
Sorunu…
Yani bir önceki gündemin, “anadilde eğitim” sorununun da kaynağı olduğu
gibi…
Çetrefilin adı ise; “HDP’nin desteklenip desteklenmeyeceği”
Yani tartışmanın temel eksenin bu olma tehlikesi var.
Tehlike diyorum çünkü tartışmanın temel ekseni bu olmamalı. Tartışmaya
temel olabilecek daha bir birçok konu var.
Hangi Partinin destekleneceği ya da bir partinin desteklenip
desteklenmeyeceği bu temellerden sadece biri…
Aslında Haziran Yürütme Kurulunun tartışmalara temel olması için
gönderdiği metin çok güzel. Umarım bu metin tartışmalarda esas alınır.
Özellikle 3. Maddeyi olduğu gibi alıntılamak istiyorum.
“3 - HAZİRAN kendisini seçimle sınırlayan bir hareket
değildir. Her türlü sınava, mülakata ve hatta Milli Piyango’ya bile AKP ve
bürokratları eliyle hile karıştırıldığının tüm çıplaklığıyla açığa çıktığı
ülkemizde, iktidar, yeni bir hileli seçim hazırlığındadır. Bu nedenle, HAZİRAN
seçimle sokaktaki direnişleri birleştirmeyi ve AKP’yi kitle mücadelesiyle
yıkarak ülkemizde eşit ve özgür bir yaşama kapı aralamayı hedefliyor. Tüm
siyasetimiz bu hedefe uygun olmalıdır. HAZİRAN’ın bir bütün olarak hareket
edebileceği, kendi geleceğini bu bütünlük içinde koruyarak kurabileceği bir ortak
seçim tavrı geliştirilmelidir.”
Bu madde bana kalırsa birçok şeyi özetliyor.
Ben kendi tartışmamı da ağırlıklı olarak bu madde üzerinde
oluşturuyorum.
Evet, kendi tartışmamı… Yani önceden oluşturduğum yargılarımı değil.
Çünkü bu tartışmalara ikna etmek ve ikna olmak için, BHH’nin diğer
bileşenleriyle ortaklaşabilmek üzere katılıyorum.
HAZİRAN’ın kendisini seçimle sınırlamayan bir hareket olması benim için
çok önemli.
Çünkü Türkiye’deki seçimler demokratik bir ülkede yapılan sıradan
seçimlerden çok farklı.
Ne oy tasnifi ve sayılması ne de kayıtlanması ve değerlendirilmesi adil
ve güvenilir koşullarda olmayacaktır. Yukarıdaki alıntıda da söz edildiği gibi
AKP bürokratları eliyle Milli Piyangoya bile hile karıştırıldığı bir ortamda
seçime gidilmektedir.
Aynı adaletsizlik ve eşitsizlik seçim öncesi propaganda çalışmalarında
da geçerlidir.
Hükümetin, yaygın medya ile ekonomik tehdit ve çıkar üzerinden kurulu
ilişkileri bu adaletsizliğin temel kaynağıdır.
Kaldı ki devlet olanaklarıyla ve ihale kardeşliği ile beslenen, Erdoğan
ve hükümete direkt bağlı olan havuz medyası da hesaba katıldığında adil,
demokratik bir seçim çalışmasının imkansız olduğu bellidir.
Haziran Hareketi aslında bu mekanizmalara karşı güvensizliğin yansıması
olan Gezi Direnişinin devamcısıdır.
Sadece hükümete karşı değil; bu hükümeti sonsuz bir biatle destekleyen,
yalan söyleyen, gerçekleri gizleyen ya da görmezden gelen; medya, yardakçı
medyaşor, satılık bilim adamları, dönek aydınlardan oluşan algı baronlarına
karşı da bir isyandı Gezi Direnişi…
Bu isyan ve güvensizlik HAZİRANCILARIN, seçimlere ve sonrası oluşacak
meclise bakış açısına da yansıyacaktır. Çünkü ilerici demokrat güçler ne kadar
çabalarsa çabalasın bu seçimler üst düzey algı tekniklerinin, finansal ve
teknolojik desteklerle yığınlara uygulandığı bir ortamda gerçekleştirilecektir.
Ortaya çıkacak seçim sonuçları demokratik ve özgür bilgilenmenin sonucu
bir tercihi yansıtmış olmayacaktır.
Bir HAZİRAN bileşeni ve Gezi Direnişi’nden şevk ve ilham almış, kendince
ders çıkarmış, komünist ideallerin hala peşinden koşan biri olarak benim de seçimlere
yaklaşımım böyle…
Sonuçlarına da öncesinde oluşan eşitsiz propaganda koşullarına da
inanmıyor ve güvenmiyorum.
Ancak bu, güvensizlik küskünlük ya da bezginlik olarak değil aksine bu
adaletsiz ve güvenilir olmayan seçim öncesi, seçim ve sayım koşullarına karşı
mücadele azmini çoğaltan, hırslandıran itici bir güç olarak
değerlendirilmelidir.
Bütün bu adaletsiz ve güvensiz koşullara karşın seçimler önemlidir.
Öncelikle seçim dönemleri yığınların politik duyarlılığının yüksek
olduğu zamanlardır.
Seçim sonrası mücadelenin de örülebildiği siyasal teşhir ve propaganda
koşullarının oluştuğu ortamlardır.
AKP iktidarının karanlık yüzünü, hırsızlığını, çevreye düşmanlığını,
paranın ve kazanma hırsının temsilcisi olduğunu daha kolay anlatabileceğimiz zamanlardır.
Ama seçimlere sadece fırsatlar açısından bakılamaz. Görevler de vardır.
HAZİRANCILAR sözünü ettiğimiz adaletsiz, eşitsiz ve güvensiz koşuları
değiştirmek, olumsuz yansımalarını en aza indirmek için; gerek seçim
çalışmalarında, gerekse seçim esnası ve de oy tasnif ve sayımında müdahil
olmalı, AKP faşizminin karşısındaki tüm ilerici-devrimci ve demokrat güçlerin
yanında olmalıdır.
Seçimler öncesinde HAZİRANCILARIN tutumu ne olmalı?
Hepimiz biliyoruz ki Haziran bileşenlerinin seçimlerde vereceği oydan
çok seçim öncesi aldığı tutum daha önemli ve etkilidir.
Bu sıradan bir destek beyanından öte bir şeydir.
Haziran hareketi AKP diktatörlüğüne karşı en geniş cepheyi oluşturma çabasında
olmalı ve bu çabayı
AKP iktidarının geriletilmesi için en mantıklı ve en olabilir hedefler
doğrultusunda, ilkesellik çerçevesinde göstermek durumundadır.
Peki, bu ilkeler nelerdir?
Bu ilkeler Haziran Yürütme Kurulunun meclislere gönderdiği tartışma
metninde açıkça belirtiliyor. (Bkz. Tartışma Metni 4. Mad.)
O zaman bunu güncellik içerisinde somutlaştıralım.
Antiemperyalist, anti NATO’cu, özelleştirme karşıtı, emek eksenli,
kamucu, taşeron sistemi karşıtı, iş güvence ve güvenliğinin takipçisi, Kürt
Sorununun barışçı, eşitlikçi ve özgürlükçü bir çözümünden yana, kadının
toplumsal konumun eşit, çağdaş düzeye çekilmesi, kadına yönelik şiddete karşı
ve mücadeleci, laik, doğal tahribata, doğal kaynaklarımız sermayeye peşkeş
çekilmesine ve bütün bu sorunların somutlaştığı AKP iktidarına karşı bir
cepheyi oluşturmak…
Şimdi bu metin çerçevesinde tartışmaya parametrelerin adını koyarak
devam edelim.
Haziran Hareketi CHP ve HDP
bloğunun savunucusu ve takipçisi olmalıdır. Yukarıda saydığımız ilkelere
uygun -en yaklaşık- seçim stratejisi ancak bu olabilir.
Hemen “en yaklaşık” kavramına yaptığım vurguyu açayım. Yaşamın pratiği bize her zaman istediğimiz koşulları sunmayabilir. O koşulların takipçisi olmayı bırakmadan yine o koşulların gereğini yapmamız gerekmektedir.
Yukarıda, tartışma metninden özetleyerek aktardığım ilkeler böylesi bir blokta birebir örtüşmeyebilir. Açıkçası bu her iki parti açısından da geçerlidir.
Hemen “en yaklaşık” kavramına yaptığım vurguyu açayım. Yaşamın pratiği bize her zaman istediğimiz koşulları sunmayabilir. O koşulların takipçisi olmayı bırakmadan yine o koşulların gereğini yapmamız gerekmektedir.
Yukarıda, tartışma metninden özetleyerek aktardığım ilkeler böylesi bir blokta birebir örtüşmeyebilir. Açıkçası bu her iki parti açısından da geçerlidir.
Her şeye karşın Haziran bu cephenin inşasında yer almalı bunu bir
strateji olarak ele almalıdır.
Bu strateji seçim boyunca izlenmeli ve savunulmalıdır.
Bu bloğun bir seçim ittifakına dönüşmemesi ihtimali ya da sonucu (ki bu
ihtimal oldukça güçlü) Haziran Hareketinin tutumunu değiştirmemelidir.
Her iki partinin seçimlere ayrı ayrı girmesi durumunda, yani bir seçim
ittifakı gerçekleşememesi durumunda Haziran Hareketi “ortak seçim tavrı” geliştirilmesi, bunun gerçekleşmemesi halinde
ise “suskunluk mutabakatı”
sağlanmasının çağrıcısı olmalıdır.
Birleşik Haziran Hareketi Türkiye günceline gizli andıç tutmadan, art
niyetsiz, en göründüğü gibi yaklaşan; ülke demokrasisi ve geniş emekçi
kitlelerin, kadınların, gençlerin, aydınların, Alevilerin ve Kürtlerin,
hepsinin sorumluluğunu üstlenerek bakan yegane yapılanmadır.
AKP faşizmi karşısında gerçek bir direnci sağlayacak, kitleselleşebilecek,
yetkinleşebilecek, gelişebilecek bir potansiyeli barındırmaktadır.
Bu nitelikleri Haziran Hareketine tarihsel bir görev yüklemiştir.
Varlığıyla, tutumuyla AKP diktatörlüğüne karşı en geniş cephenin merkezinde
olmalıdır.
AKP’nin 13 yıllık iktidarı boyunca ülke kamuoyu geleneksel büyük
sermaye, yeni yetme sermaye grupları, küresel sermaye ve onların denetimindeki;
ana akım medya, yandaş ve havuz medyası, uluslararası düşünce kuruluşları
tarafından yönlendirildi.
Zaten 12 Eylül 1980’den bu yana sistemli olarak sol örgütler, aydınlar, devrimci ve komünistler susturulmuş, pasifize edildi ya da devşirilmişti. Bu şaşkınlıkla sol düşünce de hegemonyanın zihinsel manipülasyonları etkisinde kaldı.
Zaten 12 Eylül 1980’den bu yana sistemli olarak sol örgütler, aydınlar, devrimci ve komünistler susturulmuş, pasifize edildi ya da devşirilmişti. Bu şaşkınlıkla sol düşünce de hegemonyanın zihinsel manipülasyonları etkisinde kaldı.
Bu sayede AKP yıllarca muhalefetsiz bir siyasi ortamda diktatörlüğünü
pekiştirdi.
Bu sayede yıllarca muhalefete muhalefet yapılmasını izleyip durduk.
Bu seçimlerde de aynı oyun sahneye konulmaya çalışılıyor.
13 yıldır muhalefetsiz iktidar olma avantajına, muhalefetin muhalefete
muhalefet yapması avantajı eklenmek istenmektedir.
Yüzde onluk barajın AKP iktidarına olan katkısını katlayacak yeni
zihinsel yönlendirmeleri yaygın medyada piyasa edildiğini gözlüyoruz.
HDP’nin parti olarak veya bağımsız adaylarla katılması, Haziran hareketi
açısından sadece saygı duyulacak bir karardır.
Ancak HDP ve CHP bloğunu savunmak da Haziran hareketinin talip olduğu
görev ve sorumluğunun bir parçası. (“AKP diktatörlüğüne karşı halkın birleşik
ve örgütlü mücadelesinin sorumluluğunu üstlenen Birleşik Haziran Hareketi…”
Bkz. Tartışma Metni 2. Mad.)
Bu sorumluluk ve görev; muktedir aklın dezenformasyonlarını ve zihinsel
manipülasyonlarını açığa çıkarma, muktedir akla karşı mücadeleyi de getiriyor.
O yüzden Haziran Hareketi seçim süreci boyunca sürdürülebilir bir
mücadele şekli ve seçim tavrı geliştirmelidir.
CHP HDP seçim bloğunun bir seçim ittifakına dönüşmemesi durumunda
Haziran Hareketinin takipçisi ve savunucusu olacağı taraflara yönelik bir
çağrısı da yukarıda sözünü ettiğim “ortak
seçim tavrı” olabilir.
CHP ve HDP seçimlere ayrı ayrı gitse de AKP’ye karşı yürütülecek
muhalefeti ortaklaştırabilir. Bölgesel mutabakatlar, dayanışmalar denenebilir.
AKP’nin faşist uygulamaları, hırsızlıkları, yağmacı ve talancı, doğa düşmanı
yüzü senkronize bir şekilde kitlelere anlatılabilir. Sandık ve sayım güvenliği
konusunda ortaklaşabilir.
Haziran Hareketi bu ortak tavrın çağrıcısı, destekleyicisi olabilir, bu
ortaklaşmaya somut, eylemsel katkı koyabilir. Hazirancılar her iki partinin
yetişemediği yerlerde pratik dayanışma gösterebilirler.
Haziran Hareketi “ortak seçim tavrı”
geliştirilemediği durumda “suskunluk
mutabakatı” çağrıcısı olabilir. Anlaşılacağı üzere HDP ve CHP’nin birbirine
karşı yıpratıcı, etik dışı, temelsiz, ırkçı, şoven, halklar arası dayanışmayı
zedeleyecek propaganda yapmaması yönünde anlaşmasının çağrıcısı olmaktan söz
ediyorum.
Bu seçimlerde önemli etkenlerden biri de Kürt Sorunudur. HDP içinde
barındırdığı diğer sosyalist bileşenlerine rağmen sonuç itibarı ile Kürt
Hareketinin siyasi temsilcisidir. Meclise girmekteki ana faktör Kürt Sorununu
parlamentoya taşımaktır.
CHP’ye gelince; tabanında ilerici demokrat, sol sekuler kesimler bulunsa
da milliyetçi, zaman zaman da ırkçı-şoven reflekslere sahip kesimleri de
barındırmaktadır.
Seçim yarışmasının kızıştığı durumda rekabetin AKP lehine hal almasının
önüne geçilmesinin bir yolu olarak böyle bir mutabakatın çağrıcısı olabilir.
Haziran Hareketi kendi gücü ve etkisini küçümsememelidir.
Yapacağı çağrıları belki HDP ve CHP’nin yöneticileri göz ardı edebilir.
Siyasi hedefler, kişisel siyasi ikbal hesapları ön plana çıkabilir. Ancak bu
çağrıların her iki parti tabanında karşılık bulacağını düşünüyorum.
Haziran Yürütmesinin tartışma metni meclise gönderildiğinden bu yana
Haziran seçimlerdeki tavrı gündeme oturdu.
Ancak asıl merak edilenin CHP veya HDP’den birini destekleyip
desteklemeyeceği olduğunu kabul etmek gerekir.
Benim bu konudaki düşüncem; yazımın buraya kadar olan kısmından da
anlaşılacağı üzere Haziran’ın böyle bir tercih yapmaması yönünde.
Haziran; muktedir aklın, yaygın medya, havuz medyası ve kalemşorları ‘sabıkalı
kargalar’ vasıtasıyla çukurunu kazdığı “MUHALEFETİ, MUHALEFETE MUHALEFET
YAPTIRMA” fosseptiğine burnunu bulaştırmamalıdır.
Özellikle “parlamentoda temsil edilmek” tuzağına düşülmemelidir.
Tartışma Metninin 5. Maddesinde ifade edilen “HAZİRAN’ın bağımsız siyaset hattı ve bütünlüğünü koruyup güçlendirecek
ve seçim sonrasına taşıyacak” bir seçim politikası arayışındaysak, HAZİRAN
milletvekili hesaplarına meze edilmemeli.
Son günlerde herkesi bir aritmetik merakı sardı. Özellikle şu ‘sabıkalı
kargalar’ ve seçim borsasında en çok sözü edilen, şu 2 milyon oy açığı…
HDP’nin barajı geçmesi böylece 50-60 milletvekilinin AKP’ye
kaptırılmaması minvalindeki tartışmalar en fazla bu ‘sabıkalı kargalar’
kılavuzluğunda yürütülüyor.
AKP’nin en has savunucusu bu kalemşorlar HDP’ye bu iki milyon oyu
CHP’den nasıl kapacağının taktiklerini veriyorlar.
Ali Bayramoğlu’ndan Alper Görmüş’e, Hasan Bülent Kahraman’dan Engin
Ardıç’a kadar herkes “ulusalcı oylar nasıl devşirilir” konusunda uzman kesildi.
Bu aritmetiğin CHP cephesinde de bir yansıması oluyor elbet. CHP de bu 2
milyon oyu koruma telaşına düşürülmek isteniyor.
Ama CHP’ye yapılan telkin ise; bu potansiyel oy kaybının telafisi için “sağın müsveddeliğine soyunması” şeklinde.
Ama CHP’ye yapılan telkin ise; bu potansiyel oy kaybının telafisi için “sağın müsveddeliğine soyunması” şeklinde.
Böylece seçim çalışmaları sırasında canhıraş bir “muhalefete muhalefet”
ortamından AKP’yi en yarasız beresiz çıkarabilmenin tezgahı tamamlanıyor.
Haziran Hareketinin yerel meclisleri bu gedikli “kılavuz kargaların”
bayat numaralarına pabuç bırakmayacak kadar sağduyu üretebilecektir.
Yerel Meclisler; herhangi bir
partiyle seçim ittifakının, şu çok sözü edilen 2 Milyonluk oy potansiyelinin
bekçisi ya da hırsızı pozisyonuna düşmek anlamına geleceğinin öngörüsüne
sahiptir.
Kaldı ki “oyların bir muhalefet partisinden, diğer muhalefet
partisine geçişinin bilgisayar ortamında yapılabildiği gibi “kes-yapıştır”
şeklinde olmadığını hesaba katmak lazım.”
(bkz. “Velet-i Amerikan Tarz-ı Osmanlı Devleti “
adlı yazım)
Gezi Direnişi ‘sol’a muktedir aklın omuzlarına yüklediği mahcubiyeti
atmasında vesile olmuştur.
Sol Gezi Direnişinin aynı zamanda muktedir akla olan isyanı sayesinde geçmişi
ile duyduğu hicaptan kurtulmuş üzerindeki mahalle baskısını atmıştır.
Gezi Direnişinin devamcısı olan Haziran aynı zamanda bu muktedir aklın ürettiği mahalle baskısına da direnişin
sesidir.
Seçimlerdeki tutumu da buna uygun olacaktır.
Sabıkalı Kargaların akıl yönlendirmeleri ile ortamda oluşan mahalle
baskısından etkilenmeden, varoluş dinamiğine ters düşmeden seçimlerdeki
duruşunu belirleyecektir.
Henüz iki ayını doldurmamış olan Haziran Hareketi, ”Laik ve Bilimsel
Eğitim” mücadelesi serisinde olduğu gibi bu çetrefilin de üstesinden
gelecektir.
8 Haziran'da Haziran daha da güçlenecektir.
8 Haziran'da Haziran daha da güçlenecektir.
Nadi Öztüfekçi
25 Şubat 2015
(*) Tartışma Metni
Seçim, HAZİRAN ve İlkeler
1- 7 Haziran genel seçimi AKP’nin niyetleri açısından yeni bir anlam
kazandı. İktidar partisi ve onun liderliği, bir diktatörlük rejimi kurmak, bu
rejimi besleyecek yeni bir anayasa yapmak istiyor. Genel seçimde, her türden
ayak oyunu ve hileyi de kullanarak, anayasayı değiştirecek bir çoğunluk elde
etmeyi hedefliyorlar.
2- AKP diktatörlüğüne karşı halkın birleşik ve örgütlü mücadelesinin
sorumluluğunu üstlenen Birleşik Haziran Hareketi seçim sürecinde de AKP’yi
geriletmeyi temel alan aktif bir mücadele yürütecektir. Bu mücadelesini AKP
faşizmi karşısındaki tüm ilerici-devrimci ve demokrat güçlerle dayanışma
içerisinde sürdürecektir.
3- HAZİRAN kendisini seçimle sınırlayan bir hareket değildir. Her türlü
sınava, mülakata ve hatta Milli Piyango’ya bile AKP ve bürokratları eliyle hile
karıştırıldığının tüm çıplaklığıyla açığa çıktığı ülkemizde, iktidar, yeni bir
hileli seçim hazırlığındadır. Bu nedenle, HAZİRAN seçimle sokaktaki direnişleri
birleştirmeyi ve AKP’yi kitle mücadelesiyle yıkarak ülkemizde eşit ve özgür bir
yaşama kapı aralamayı hedefliyor. Tüm siyasetimiz bu hedefe uygun olmalıdır.
HAZİRAN’ın bir bütün olarak hareket edebileceği, kendi geleceğini bu bütünlük
içinde koruyarak kurabileceği bir ortak seçim tavrı geliştirilmelidir.
4-HAZİRAN temel bazı ilkeler üzerine bina edildi. Seçim süreci için de
bu temel ilkelere uygun bir mücadele ve direniş manifestosu ilan edilmelidir.
Manifestonun muhatabı tüm toplum olacaktır. Hareketimizin temel politikalarını
tekrar özetlemek gerekirse:
Ülkemizin bağımsızlığını, tüm emperyalist odak ve
merkezlere karşı tereddütsüz savunan mücadeleci bir tutumu esas alıyoruz.
Emperyalizmin, bölge halklarını birbirine düşüren ve yoksullaştıran bölgesel
proje ve düzenlemelerine karşı çıkıyoruz. Bu açıkça NATO’dan çıkışı ve Amerikan
üslerinin kapatılmasını ve ülke çıkarlarına aykırı ikili anlaşmaların
feshedilmesini içeriyor.
Emek ekseninde, kamucu bir hattı savunuyoruz. Özelleştirmelerin durdurulmasını ve yaratılan tahribatın giderilmesini, taşeron çalışmanın son bulmasını, herkese sendika hakkının tanınmasını, iş güvencesi ve iş güvenliğinin tesis edilmesini esas alıyoruz.
Kürt sorununun barışçı, eşitlikçi ve özgürlükçü bir çözümünü savunuyoruz.
Kadınları eve kapatan, kadının toplumsal konumunu gerileten ve bir şiddet nesnesi haline getiren gericiliğin karşısına dikiliyoruz.
Eğitim başta olmak üzere, yaşamın her alanında yaşanan gericileşmeye karşı gerçek laikliği ve eşit yurttaşlığı savunuyoruz. Dinin, siyaset alanının dışına çıkartılması, toplumsal yaşamın dinsel kurallarla belirlenmesinin önüne geçilmesinde ısrarlıyız.
Doğal tahribatı durdurmak için, doğal kaynaklar ve yaşam alanlarımızın sermayeden derhal arındırılmasını savunuyoruz.
Emek ekseninde, kamucu bir hattı savunuyoruz. Özelleştirmelerin durdurulmasını ve yaratılan tahribatın giderilmesini, taşeron çalışmanın son bulmasını, herkese sendika hakkının tanınmasını, iş güvencesi ve iş güvenliğinin tesis edilmesini esas alıyoruz.
Kürt sorununun barışçı, eşitlikçi ve özgürlükçü bir çözümünü savunuyoruz.
Kadınları eve kapatan, kadının toplumsal konumunu gerileten ve bir şiddet nesnesi haline getiren gericiliğin karşısına dikiliyoruz.
Eğitim başta olmak üzere, yaşamın her alanında yaşanan gericileşmeye karşı gerçek laikliği ve eşit yurttaşlığı savunuyoruz. Dinin, siyaset alanının dışına çıkartılması, toplumsal yaşamın dinsel kurallarla belirlenmesinin önüne geçilmesinde ısrarlıyız.
Doğal tahribatı durdurmak için, doğal kaynaklar ve yaşam alanlarımızın sermayeden derhal arındırılmasını savunuyoruz.
5- HAZİRAN’ın bu temel ilkelerine dayanan seçim siyaseti için şu soruya
hep birlikte yanıt oluşturmalıyız : HAZİRAN’ın bağımsız siyaset hattı ve
bütünlüğünü koruyup güçlendirecek ve seçim sonrasına taşıyacak seçim politikası
ne olmalıdır?
8 Haziran’da Daha Güçlü Bir HAZİRAN İçin
HAZİRAN bu seçim sürecinden tüm bileşenleri ile birlikte ve 8 Haziran’da
daha güçlenmiş olarak çıkmak için uygun olan yolu seçmelidir.
Kesin olan şudur ki, seçim sürecinde sadece düzen partilerinin yaygarası
duyulmayacak; HAZİRAN’ın mücadelesi de ses getirecek. Hedefimiz, 7 Haziran
genel seçiminin ertesi günü, daha güçlü bir HAZİRAN yaratmaktır. Tüm
dostlarımızın bu bilinçle, yapıcı ve ilerletici bir tartışma yürüteceğine
inanıyoruz.
Tüm meclislerimizi tartışma toplantılarını hızla örgütleyerek, çıkan
eğilimleri/sonuçları 28 Şubat – 1 Mart tarihlerinde toplanacak Yürütme
Kurulu’na ulaştırmaya çağırıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.