Küresel algı baronlarının geliştirdiği tekniklerin vardığı nokta müthiş..
Geçenlerde geç vakitlerde çok garip bir tartışmaya dahil
oldum. Konu şuydu; AKP iktidarı hiçbir örgütlenme veya mücadele ile
yıkılamayacağına göre, ABD ve Batı ülkelerinin müdahalesi gerekiyordu.
Oldukça garip olmasına karşın benim için ilginç değil, beklediğim bir şeydi.
Önceki yazılarımda, Özellikle Solcuların Zor Sınavı (1-2) adlı iki yazımda bahsetmiştim. Sofistike tekniklerle Türkiye Solunu –belki de tüm Dünya Solunu- Emperyalizmle yol arkadaşı yapma operasyonunun beklenen sonucuydu.
Ama açık söylememem gerekir ki bu denli ileri gidileceğini hiç tahmin edememiştim.
Zira tartışmanın sonuna doğru, bu müdahalenin askeri boyutta olmasına bile razı olunduğunu gördüm. Aslında kast edilenin esasen bu olduğu anlaşılıyordu.
Oldukça garip olmasına karşın benim için ilginç değil, beklediğim bir şeydi.
Önceki yazılarımda, Özellikle Solcuların Zor Sınavı (1-2) adlı iki yazımda bahsetmiştim. Sofistike tekniklerle Türkiye Solunu –belki de tüm Dünya Solunu- Emperyalizmle yol arkadaşı yapma operasyonunun beklenen sonucuydu.
Ama açık söylememem gerekir ki bu denli ileri gidileceğini hiç tahmin edememiştim.
Zira tartışmanın sonuna doğru, bu müdahalenin askeri boyutta olmasına bile razı olunduğunu gördüm. Aslında kast edilenin esasen bu olduğu anlaşılıyordu.
Hatip Dicle’nin, “NATO Türkiye’ye müdahale edebilir” şeklindeki demecinden sonra bu düşünce yavaş
yavaş piyasa edilmeye başladı.
Aslında twitter’da PKK, hatta daha çok Küresel Kürt Hareketi adına twit atan bazı hesaplardan anladığım kadarıyla ABD ile ittifak oldukça makul, hatta ayrıcalık sayılmakta...
Suriye’de ABD nezaretinde gerçekleşen ‘Rajova Devrimi’ tadı damaklarında kalmış anlaşılan. O devrimin temel sloganı “Biji Serok Obama” idi.
Dün geceki tartışmadan sonra daha bir emin oldum ki Türkiye’deki devrimin(!) adı “Biji Serok Trump ya da “Biji Serok Clinton” olacak. Ve bu slogan Küresel Kürt Hareketi adına twit atanlar kadar, Türkiye’deki teşne sol için de gayet makul ve mantıklı görülecek.
Aslında twitter’da PKK, hatta daha çok Küresel Kürt Hareketi adına twit atan bazı hesaplardan anladığım kadarıyla ABD ile ittifak oldukça makul, hatta ayrıcalık sayılmakta...
Suriye’de ABD nezaretinde gerçekleşen ‘Rajova Devrimi’ tadı damaklarında kalmış anlaşılan. O devrimin temel sloganı “Biji Serok Obama” idi.
Dün geceki tartışmadan sonra daha bir emin oldum ki Türkiye’deki devrimin(!) adı “Biji Serok Trump ya da “Biji Serok Clinton” olacak. Ve bu slogan Küresel Kürt Hareketi adına twit atanlar kadar, Türkiye’deki teşne sol için de gayet makul ve mantıklı görülecek.
Gelişmelerin önümüzdeki günlerde ne şekilde seyredeceği
henüz belli değil.
Yani Türkiye’deki koşullar Suriye’deki gibi değil. Erdoğan da Esad değil.
Bir kere Esad’ın iktidar olmasının arkasında ABD yok. Oysa Erdoğan bir ABD projesi, bir BOP memuru… Erdoğan’nın ABD ile Esad gibi çelişmesi ya da ABD’nin Erdoğan’ı gözden çıkarması söz konusu değil.
Bu konuda biraz akıl yürütelim;
ABD’nin bölgemiz ve ülkemizde Erdoğan’la yapacağı çok şey var. Bölgemiz derken sadece Ortadoğu’yu anlamayın.
Karadeniz de ABD’nin özel ilgi alanlarından biri. Türkiye ile yakından ilişkili birçok mesele ABD’yi yakından ilgilendiriyor. Esasen Ortadoğu ve Türkiye ABD’nin ve Küresel Kapitalizmin Asya hayallerinin bir köprüsü… Soğuk savaş döneminde sürekli tahkim edilmesi gereken bir duvar, bir barajken şimdi geçiş kolaylığı için gerekli formatların yapılması gereken bir köprü konumunda.
Böylesi bir formatlamayı, yani Karadeniz’in ABD gemilerine kapalı olması ve ABD’nin bir türlü Rusya’nın etkinlik bölgesinde varlık gösterememesi gibi sorunlarını çözebilecek yapısal değişikliklerin, ancak kifayetsiz ve kendisine her bakımdan bağımlı olan bir tek adamın gerçekleştirebileceğini biliyor.
Yani Türkiye’deki koşullar Suriye’deki gibi değil. Erdoğan da Esad değil.
Bir kere Esad’ın iktidar olmasının arkasında ABD yok. Oysa Erdoğan bir ABD projesi, bir BOP memuru… Erdoğan’nın ABD ile Esad gibi çelişmesi ya da ABD’nin Erdoğan’ı gözden çıkarması söz konusu değil.
Bu konuda biraz akıl yürütelim;
ABD’nin bölgemiz ve ülkemizde Erdoğan’la yapacağı çok şey var. Bölgemiz derken sadece Ortadoğu’yu anlamayın.
Karadeniz de ABD’nin özel ilgi alanlarından biri. Türkiye ile yakından ilişkili birçok mesele ABD’yi yakından ilgilendiriyor. Esasen Ortadoğu ve Türkiye ABD’nin ve Küresel Kapitalizmin Asya hayallerinin bir köprüsü… Soğuk savaş döneminde sürekli tahkim edilmesi gereken bir duvar, bir barajken şimdi geçiş kolaylığı için gerekli formatların yapılması gereken bir köprü konumunda.
Böylesi bir formatlamayı, yani Karadeniz’in ABD gemilerine kapalı olması ve ABD’nin bir türlü Rusya’nın etkinlik bölgesinde varlık gösterememesi gibi sorunlarını çözebilecek yapısal değişikliklerin, ancak kifayetsiz ve kendisine her bakımdan bağımlı olan bir tek adamın gerçekleştirebileceğini biliyor.
Keza Ortadoğu’daki planlarını da öyle… Bugüne kadar ABD,
hayata geçirebildiği bütün planlarını iki önemli ittifakı ile birlikte
başarabildi. İslamcılık ve Kürt Hareketi…
İslamcılıkla ABD ilişkileri çoğu kez karmaşık, çelişkili ama canlı ve organik olarak süregelmiştir.
Suudiler ve Körfez ülkeleri bugüne değin Politik ve finans olarak ABD’nin uzak eyaletleri gibi yönetilmiştir. Diğer yandan bu ülkeler,- görünürde ABD ile çelişkisi olan- cihatçı ve şiddet yanlısı, radikal İslamcı çetelerin destekçisi olmuştur.
Erdoğan ve AKP iktidarınu bir yandan başta Suudiler olmak üzere Körfez ülkeleriyle politik finansman diğer yandan ABD ile gizli askeri anlaşmalar ve küresel egemenlerin her zaman kullandığı gizli planların bir parçası olarak CIA-MİT-PKK ilişkilerinin tam göbeğinde yer almanın getirdiği bağımlılık düzeyinde bir ilişki içerisinde.
Demokrasi güçlerinin güçlü ve diri olduğu bir Türkiye’de bir yandan kırmızı çizgiler palavrasını piyasa edip diğer yandan ABD’nin bölgedeki (Ortadoğu-Karadeniz) çıkar ve gereksinimleri doğrultusundaki bu planlarını hayata geçirmek kolay değil.
Oysa, Deniz Fenerinden başlayarak;
Suudilerden gelen, Maliye Bakanlığı blançolarında “Hata-Noksan” diye adlandırılan kaynağı belirsiz para fazlası;
IŞİD ve El Nusra gibi İslamcı çetelere verilen dolaysız destek;
IŞİD ile birlikte yapılan petrol kaçakçılığı;
Hepsinden önemlisi, ABD’nin elindeki Reza Zarrap’ın her biri hükümet yıkmaya yetecek onlarca suç unsuru içeren savcılığa verilmiş ifadeleri ile her açıdan kendilerine bağlı bir tek adam olan Erdoğan’la bu işleri yapmak daha kolay.
Erdoğan’ın tek adam rejiminin pekişmesi ABD ve Batının, işine gelir. Erdoğan'dan ABD ve Batı ülkelerinin müdahalesi ile kurtulmaya kalkışmak sadece enayilik değil demokrasi mücadelesine ihanettir. Erdoğan tek adam rejiminin pekişmesine yardımcı olmaktır.
Etrafında batı düşmanlığı ve İslamcılıkla örülmüş ama hiçbir şekilde antiemperyalist olmayan, bilinçsiz bir zırh oluşturmasında kendisine yardımcı olmaktır.
İslamcılıkla ABD ilişkileri çoğu kez karmaşık, çelişkili ama canlı ve organik olarak süregelmiştir.
Suudiler ve Körfez ülkeleri bugüne değin Politik ve finans olarak ABD’nin uzak eyaletleri gibi yönetilmiştir. Diğer yandan bu ülkeler,- görünürde ABD ile çelişkisi olan- cihatçı ve şiddet yanlısı, radikal İslamcı çetelerin destekçisi olmuştur.
Erdoğan ve AKP iktidarınu bir yandan başta Suudiler olmak üzere Körfez ülkeleriyle politik finansman diğer yandan ABD ile gizli askeri anlaşmalar ve küresel egemenlerin her zaman kullandığı gizli planların bir parçası olarak CIA-MİT-PKK ilişkilerinin tam göbeğinde yer almanın getirdiği bağımlılık düzeyinde bir ilişki içerisinde.
Demokrasi güçlerinin güçlü ve diri olduğu bir Türkiye’de bir yandan kırmızı çizgiler palavrasını piyasa edip diğer yandan ABD’nin bölgedeki (Ortadoğu-Karadeniz) çıkar ve gereksinimleri doğrultusundaki bu planlarını hayata geçirmek kolay değil.
Oysa, Deniz Fenerinden başlayarak;
Suudilerden gelen, Maliye Bakanlığı blançolarında “Hata-Noksan” diye adlandırılan kaynağı belirsiz para fazlası;
IŞİD ve El Nusra gibi İslamcı çetelere verilen dolaysız destek;
IŞİD ile birlikte yapılan petrol kaçakçılığı;
Hepsinden önemlisi, ABD’nin elindeki Reza Zarrap’ın her biri hükümet yıkmaya yetecek onlarca suç unsuru içeren savcılığa verilmiş ifadeleri ile her açıdan kendilerine bağlı bir tek adam olan Erdoğan’la bu işleri yapmak daha kolay.
Erdoğan’ın tek adam rejiminin pekişmesi ABD ve Batının, işine gelir. Erdoğan'dan ABD ve Batı ülkelerinin müdahalesi ile kurtulmaya kalkışmak sadece enayilik değil demokrasi mücadelesine ihanettir. Erdoğan tek adam rejiminin pekişmesine yardımcı olmaktır.
Etrafında batı düşmanlığı ve İslamcılıkla örülmüş ama hiçbir şekilde antiemperyalist olmayan, bilinçsiz bir zırh oluşturmasında kendisine yardımcı olmaktır.
Diğer yandan ABD ve Batı ülkelerinin Ortadoğu’da
yaptıklarını mazur göstermek ellerine bulaşmış milyonlarca insanın kanını
temizlemeye kalkmaktır.
Emperyalizmi yok saymaktır. Küresel kapitalizmin kendisini gizlemek ve olduğundan farklı göstermesine yardımcı olmaktır. Hedefindeki Dünyanın emekçi ve yoksul halklarına olan saldırısını gizlemektir.
Emperyalizmi yok saymaktır. Küresel kapitalizmin kendisini gizlemek ve olduğundan farklı göstermesine yardımcı olmaktır. Hedefindeki Dünyanın emekçi ve yoksul halklarına olan saldırısını gizlemektir.
Ortada bilinçli ya da bilinçsiz, dolaylı ya da dolaysız pis
bir ittifak var.
Demokrasi güçlerinin birincil görevi bu ittifakı teşhir etmek ve bozmaktır.
Erdoğan'a karşı mücadele de ABD ve Batı ülkelerinden şu ya da bu biçimde bir müdahaleyi savunmak yerine Erdoğan-AKP yönetiminin Emperyalizmle bağlantısını açığa çıkarmak ve teşhir etmek gerekir.
Demokrasi güçlerinin birincil görevi bu ittifakı teşhir etmek ve bozmaktır.
Erdoğan'a karşı mücadele de ABD ve Batı ülkelerinden şu ya da bu biçimde bir müdahaleyi savunmak yerine Erdoğan-AKP yönetiminin Emperyalizmle bağlantısını açığa çıkarmak ve teşhir etmek gerekir.
ABD ve Batılı egemenlerin Erdoğan-AKP yönetimi işine
gelir. ABD ve Batı ülkelerinde demokratik ya da demokratik görünümlü kamuoyu
ile Küresel kapitalizmle eşgüdümlü devlet yapılanmalarını bir birine
karıştırmamak lazım.
Erdoğan’ın AB’ye yönelik efelenmelerine de yanlış anlamlar yüklememeliyiz. Bütün bu söylemler iç politikanın ayak oyunlarıdır. Ev kabadayılığının tipik halleridir.
Erdoğan’ın AB’ye yönelik efelenmelerine de yanlış anlamlar yüklememeliyiz. Bütün bu söylemler iç politikanın ayak oyunlarıdır. Ev kabadayılığının tipik halleridir.
Erdoğan-AKP yönetimi, doğru bir mücadele rotası, doğru
argümanlar, türetilmiş paradigmalar yerine yaşamsal gerçeklerin içinden çıkmış
olgularla hareket den bir muhalefetle, yığınlarla kucaklaşan istemlerle, gizil
andıçların olmadığı samimi birleteliklerle yıkılabilir.
ERDOĞAN-AKP BASKICI REJİMİNİ YIKMAK İÇİN EMPERYALİST MÜDAHALEYE GEREK YOK!
ERDOĞAN-AKP BASKICI REJİMİNİ YIKMAK İÇİN EMPERYALİST MÜDAHALEYE GEREK YOK!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.