Önce şu 'Mutant Solcular Bulvarı'nı size tarif etmem gerekiyor.
Sağ Mahalleden gelip, Sol Mahalle sınırları içinde devam eden Sol Liberaller Caddesini bilirsiniz.
Cadde, Sağ Mahalleden uzanıp gelse de mahalle sakinleri aksine Sol Mahallenin gediklileridirler.
Kendileri her ne kadar kıyasıya eleştirseler de eski 'sol' geçmişleri ne kadar köklü ise, liberal itibarları o kadar yüksek ve 'ikbal' doludur.
Sol Mahallenin bir de Keskin Solcular Caddesi vardır. Onu da bilirsiniz. Bu Caddenin sakinleri aslında Sol Liberaller Caddesi sakinlerinin ayna tersidir. İşlevsel olarak pek farkları yoktur. Eski sol geçmişlerini Sol Liberaller kadar eleştirmezler, aksine bir çoğuna sahip çıkar görünürler. Ama Sol Liberaller kadar argüman üretemedikleri için farkında olmadan onların argümanlarını kullanırlar.
Bu argümanların içine ustalıkla gizlenmiş solun inkarı noktasında buluşurlar. Ayrıca güçlü bir ortak yanları vardır. Her ikisi de Kürt Hareketine endekslidir.
Sol Liberaller için Kürt Hareketi, günahları kadar sevmedikleri "sınıf kavgasının" yerine koyabilecekleri yegane alternatiftir, Keskin Solcular da Lenin'in vasiyeti olarak görürler.
İşte bu ortak ittifakları hatırına Keskin Solcular, bir çok önemli konuda Sol Liberallerle aynı tahlilleri yaparlar.
Birbirinden bu kadar uyumsuz tonlar, birbirine karışmadan bir araya geldiği için Keskin Solcular Caddesi pikseli düşük, kalitesiz görseller gibi bir görüntü verir. Bu caddede her şey iğreti, ayakları havada ve göstermeliktir. Sakinleri, biraz nostalji, biraz antropozoik komplekslerine terapi arayışı için geçici olarak orada bulunurlar.
O yüzden Keskin Solcular Caddesi diğerlerinden kısadır.
Kısa bir yolculuktan sonra cadde biter, Sol Liberaller Caddesi ile birleştikleri kavşağa varıverirsiniz.
Evet, bu iki cadde, Sol Mahallenin uç taraflarında bir yerlerde, Sağ Mahalleye yakın taraflarında birleşir. Aslında bu birleşmenin özellikle sağlandığını gözlemlemek zor değildir. Biraz dikkatli bakarsanız ustaca gizlenmiş bir operasyonla, Sol Mahalleye uygulanan radikal "imar planı değişikliğini " kolaylıkla görebilirsiniz. Her neyse; işte Mutant Solcular Bulvarı bu iki caddenin birleştiği yerden başlayarak bir süre Sol Mahalle içerisinde devam eder, sonra dışına doğru, karanlık bir yerlere(!) uzanır gider. Oldukça renkli ve hareketli bir bulvardır. Her iki tarafında yer alan kafeler, restoranlar, nostaljik meyhaneler, atölyeler, konferans salonları ve sergilerinde Liberal Sol argümanlarla Keskin Sol argümanların ustalıkla hercümerç edildiği etkinlikler düzenlenir.
Bu etkinlikler, konferanslar, protestolar, yürüyüşler şeklinde olabildiği gibi, -rakı, roka, balık- ziyafet sofraları şeklinde de olabilir ki en etkilisi de budur. Keskin Solcularla, Liberal Solcular bu bulvarda sevişe dövüşe birbirleriyle kaynaşırlar. Hani Sol Mahalleye müdahale edip ustaca bir "imar planı değişikliği" yapıldığından bahsetmiştim ya, işte o değişikliği yapanlar bu kaynaşmayı da genetik bazda, yine ustaca müdahalelerle mutasyona yükseltir.
Bu kaynaşmanın katalizörü Kürt Hareketidir. Her ne kadar farklı şekilde görünseler de öz olarak bir birlerinden farklı olmayan, Küresel kapitalizmin gereksinim ve isteklerinde buluşan, adına Zehirli Zırvalar diyebileceğimiz dezenformasyan tahlilleri yayan Mutant Solcular işte böyle oluşur.
Mutant Solcuları Bulvarı da adını buradan alır. Eğer mümkün olsaydı cep telefonundan konum atardım ama ne Sol Mahalle, ne diğer caddeler, ne de Mutant Solcular Bulvarı Googlemaps'ta kayıtlı değildir.
Çünkü bu mahalle, cadde ve bulvarlar somut coğrafi alanlar değildir. Düşünsel coğrafyada yer aldıkları için Googlemaps'ta yer almaz ama Sosyal Medyadan tutun, görsel, işitsel ve yazılı medyada, etkinliklerde oldukça fazla alan kaplarlar. Mutant Solcular Bulvarı düşünsel bir alandır.
Ama bu bulvarın müdavimleri kanlı canlı somut kişilerdir. Bu düşünsel alanın ana konusu Türkiye ve bulunduğu bölgedir ama bu bulvarın müdavimleri Türkiye dahil dünyanın her yerinde yaşayabilir.
Önemli kesimi sadece sosyal medyada vardır ama bir kısmı da demokratik Kitle örgütlerinin yönetimlerinde, partilerde ve çeşitli(!) yapılanmalarda görev yaparlar.
Yaydıkları zehirli zırvaların da somut etkileri vardır. Bu zehirli zırvalar birçok kez Küresel Laboratuvarlarda üretilmiştir, ama bir kısmını bizzat kendileri üretirler. Zira Mutant Solcular Bulvarı öteden beri işlevseldir. Artık sadece eski solculardan mutasyon uygulamasıyla devşirdiklerini değil, kendi ürettikleri Mutant Solcuları da piyasaya sürebiliyorlar. Bu yeni nesil mutantlar, sol sabıkaları olmadığı için Küresel Hegemonya için beyaz bir sayfa gibidirler, ne Sol Liberaller Caddesinde ne de Keskin Solcular caddesinde vakit geçirmemişlerdir.
Sol Mahalleye Mutant Solcular Bulvarıdan giriş yapıp o bulvarda yetişmişlerdir. Üretilen zehirli zırvalarla bünyeleri tam uyum içindedir.
Zehirli Zırvaları yayarken devşirme mutantlar gibi mahcubiyet duymadıkları gibi, kendileri de kolaylıkla Zehirli Zırva üretebilirler. NEDİR BU ZEHİRLİ ZIRVALAR..?
Esasen Küresel Kapitalizmim gereksinim ve isteklerine zemin sağlamak amacıyla, somut gelişmeleri dezenformasyondan geçirerek üretilip, piyasaya sürülen algı çarpıtmalarıdır.
Ustaca hazırlanıp tüm Sol Mahalle içinde yaymak için Mutant Solcular Bulvarına sevk edilirler.
Önce etkili bir sol geçmişi olanlarca dile getirilir. İlk dile getirildiğinde tepki gösterilse de -Mutant Solcularının performansına bağlı olarak- yeteri kadar tekrarlandığında kanıksanır.
Biraz mantık ve vicdan süzgecinden geçirildiğinde zırva niteliği hemen ortaya çıkabilecek argümanlar olmasına rağmen bir ustalık taşır. Ustalık, bu zırvaların ne kadar zehirli olduklarının gizlenmesindedir.
Böylece üzerine fazla düşünülmez tekrarlanmasında, dile getirilmesinde fazla sakınca görülmez.
Örneğin sosyal medyada biraz reytingsiz kalındığında, şöyle üzerine kafa yorulmadan, sırf etkili, yetkili yerlerden geliyor diye herkesçe kabul edilebilecek bir paylaşım aradığınızda, bu zırvalar biçilmiş kaftandır. Aslında paylaşım yapanın da pek içine sinmez ama yine de paylaşılır. Zararsız görülür çünkü.
Ama galiba Zehirli Zırvaları tarif etmenin en iyi yolu örnekler üzerinden gitmektir.
Aşağıda bir kaç Zehirli Zırva örneğini kısa karşı çıkışlarımla veriyorum.
Elbette bu "karşı çıkışlar" yeterli değil. Verdiğim örnekler de yeterli değil. Daha bir çoğu var ve sürekli yenileri üretiliyor. Her biri üzerine sayfalarca akıl yürütülmesi gereken Zehirli Zırva bunlar.
Başlayalım;
1) BÖLGEMİZDE VE ÜLKEDE, HATTA DÜNYADA 15-20 YILLIK BİR KAOS YAŞANMADAN TAŞLAR YERİNE OTURMAZ..!? Hayhay..! Kaosunuzu nasıl isterdiniz? Etnik çatışmalar şeklinde mi, yoksa Emperyalist işgaller, iç savaş, bölünme mi tercih ederdiniz? Bu 15-20 yıllık kaosun (savaşlar, işgaller, sürgün, göç) insanlığa vereceği zarar hiç düşünülüyor mu? Böylesi bir yıkıma, kıyıma değecek nasıl bir adil çözüm beklentisi var merak ediyorum. Amerikan emperyalizminin bölgede öteden beri yarattığı kaosun ülkelere ve bölge insanlarına yaşattıkları görülmüyor mu? Bu Cehenneme Türkiye'nin de katılmasını istemek nasıl bir sol duyudur? Liberal ve keskin solun DNA'larını laboratuvar ortamında karıştırıp mutasyon uygulayınca ortaya çıkan bir duyu olsa gerek. Mutasyon sol duyu... 2) BU ÜLKEDE KEMALİZMİN KÖKLERİ KAZINMADAN DEMOKRASİ YERLEŞMEZ..!? Bunu söyleyenler; Gezi Direnişine Atatürklü Türk Bayraklarıyla katılan milyonlarca insanı; 7 Haziran seçimlerinde HDP'ye oy veren, destekleyen ve facebook profillerinde Atatürk resimleri bulunduran önemli bir kesimi; Erdoğan'ın tek adam yönetimine karşı Hayır mücadelesinde ana gövdeyi oluşturan, statlarda "İzmir'in dağlarında çiçekler açar" marşını coşkuyla söyleyen, %50'yi aşkın Hayır veren (üstelik Erdoğan kendini açıkça belli etse bu oran %75 olurdu) o devasa kitleyi yok varsayarak demokrasiyi yerleştirebileceklerini mi sanıyorlar? Peki bu kazıma işlemi nasıl olacak? Balyoz ve Ergenekon davalarıyla mı, algı operasyonlarıyla mı, sosyal medya Trolleriyle mi, solcuların bilincini kazıyarak mı? Yoksa darbelerle mi, Amerikan müdahalesi, iç savaşlar veya kitle katliamlarıyla mı..? Aslında kazınması gereken giderek içselleşen, Kapitalist kültür, kar güdülü yaşam anlayışıdır.
Kemalizm ise; gıyabında tarif edilen, Türkiye 'Sol'unun boş bıraktığı aydınlanmacı, antiemperyalist refleksin tanımı.
Joker bir kavram olduğu için çoğu kez tam tersi amaçlar için de kullanılıyor. Kemalizmle ideolojik kavga gölge boksundan başka bir şey değil. Çünkü Kemalizmi savunacak bir Kemalist bulamazsın karşında.
Ama Kemalistler somut, bilinenden ya da gösterilmek istenenden çok daha büyük bir kitle. Böyle bir kitlenin varlığı Türkiye Solu için bir şans.
Türkiye solu Mutant Solcuların demogojilerinden kurtulup, bu gövdeyle kavga yapmak yerine ittifak yapmalıdır. 3) ÇAĞIMIZDA "YURTSEVERLİK" GERİCİLİKTİR..!? Çok saçma ve bir o kadar da zehirli bir zırva. Milyonlarca emekçi yoksul insanın elinde kalan tek varlığını, yurdunu elinden almak, Emperyalist güçlerin öncülüğünde Küresel Kapitalizmin kullanımına hazır emlak haline getirme planının parçası bir söylem. Bazı, kendine solcu diyen zavallıların zihnine tutuşturulmuş, Küresel Sülün Osmanların üretip Mutant Solcular Bulvarına sevk ettikleri bir zehirli zırva... Küresel Sermaye Suriye'yi bölüp parçalamaya karar verdiğinde, Milyonlarca Suriyeliyi Avrupa ülkelerinde yaşama vaadi ile kandırmak için üretilen yalanlardan farklı bir işlevi yok. Yurdunu sevmekten vaz geçirdiğin kitlerle neyin mücadelesini yapacaksın? Sevmedikleri bir yurda demokrasi getirmek için çaba sarf etmenin ne anlamı var? Sevmedikleri bir yurdun ekolojisi onların niye umurunda olsun? Bırakın bu, "vatan burjuvazinin mülküdür, pazarıdır" ayaklarını. Öyle, her ülkenin burjuvazisine özel pazar mı kaldı? Onu bırak, ülkeye sahip çıkacak, onu diğer ülkelerin burjuvazisinden kıskanacak burjuvazi mi kaldı? Küreselleşmiş sermaye sınıfı için yurtlar çoktan beridir kurtulmak, silkelemek istediği bir yük. Satıp savmak istedikleri, her santimetre karesini metaya çevirmek için dört gözle fırsat kolladıkları bir toprak parçası onlar için.
Ama emekçi uluslar için elleride kalan son varlıkları. Sığınacakları evleri... Yapmayın. Küresel Sülün Osmanların ayakçılığına soyunmayın. Mutant Solcular Bulvarindan yayılan bu zehirli zırvaları yemeyin. Bakın Suriyeli sığınmacılara ve yurt sahibi olmamanın ne demek olduğunu anlayın. 4) ARTIK ULUSAL DEVLETLER GEÇERLİLİĞİNİ YİTİRDİ. Böyle buyurdu Zerdüşt! Evet, yeni Zerdüşt yani Küresel Sermaye böyle buyurdu... Mutant Solculara da Küresel Sermayenin rahipliğini yapmak düşüyor. Peki neden öyle buyurdu yeni Zerdüşt? İşte burası biraz ayrıntılı olarak ele alınmak zorunda... Yazıyı da fazla uzatmadan biraz üzerinde duralım. Çünkü Sermaye Sınıfı artık ulusun bir parçası değil! Eski İşbirlikçi Tekeller, işbirliğini o kadar ileri götürdüler ki Küresel Sermaye ile kaynaştılar. İsimlerindeki "Türk" kelimelerine ya da sonlarındaki "T.A.Ş." eklerine falan bakmayın. Hemen hepsi Küresel Sermaye ile iç içe. Evet, Ulusal Devlet de tıpkı anayurt gibi sırtlarında bir yük.
Bunu daha iyi anlayabilmek için Küresel Sermaye açısından bakarak akıl yürütelim. SGK'sı ile, devlet Hastaneleri, TSK ve Devlet Okulları, polis teşkilatı, mahkemeleri adliye binaları ile hepsi birer masraf kapısı. Şimdi sıradan bir vatandaşın evine hırsız giriyor, karakola telefon ediyor hemen olmazsa bile bir süre sonra iki polis bir arabaya atlıyor eve, ayağına geliyor, tutanak vs... Hatta hırsız yakınlarda bir yerlere saklanmışsa, ara bul. Karakola götür, ifade mahkeme, hapishane de besle. Personelin maaşı, arabanın benzini falan... Bütün bunlar için vatandaştan ücret alınmıyor. Yani bedava hizmet. Hadi grev kırarken, göstericilerin üzerine biber gazı püskürtürken anladık da sıradan vatandaşın hizmetine de bedavaya koşmak biraz fazla olmuyor mu? Bütün bunlar masraf. Oysa Küresel Sermaye kendi güvenliğini alır. Devletten büyük şirketler var. Anlaşırsın Küresel bir güvenlik şirketiyle sana özel polis, TOMA'sı, gaz fişeği... Sen paradan haber ver. Hanfendinin tansiyonu yükseliyor, içi bulanır gibi oluyor ilk akla gelen 112 acil servis. Çağırıyor 112'yi, koca ambulans doktoruyla hemşiresiyle geliyor. Beş kuruş para almadan acil servise götürüyor. Ama personel maaş istiyor. Çağırmasa belki ölecek ama işgüzar bir doktor müdahalede bulunuyor kadın on onbeşyıl daha yaşıyor. Eğer emekliyse 15 yıl maaş almaya devam ediyor. Hele o SGK yok mu? Adam elli yaşıda emekli oluyor, sonra 30 yıl boyunca bak. Hastalandığında tedavisi, ilacı.. Kolay mı? Sermaye sınıfının SGK'a, devlet hastanelerine ihtiyacı yok ki. Öyle sıraya gir, randevu al falan...
Böyle yakınıyor Zerdüşt (Küresel Sermaye) Ulusal Devletten.
Sermaye sınınfının esasen devlete ihtiyacı yok. Belki şöyle küçük küçük şirketimsi kabile devletleri, denetlenmesi kolay konfederal yapılanmaları düşünebilirler ama, Küresel Sermaye öyle eskisi gibi ülkelerde kapitalizmi yeşertip, kökleştirmek için ulusal devlete gereksinim duymuyor. Aksine ulusal devletler, dünyayı gereksinimlerine göre formatlayabilmesinin önünde bir engel. Ulusal devletler artık emekçi ulusların varlıklarını sürdürebilmelerinin bir aracı konumunda. Bir sürüye dönüşmemeleri için, onurlu bireylerden oluşan bir ulus olmaları için, devlete ihtiyaçları var. Devlet onların emekli maaşlarını garanti eden, çocuklarının eğitimini sağlayabileceği, canını, sağlığını emanet edebileceği bir örgüt.
Gereksinim duyduğu hizmetleri bir müşteri olarak olarak değil, hak sahibi bir vatandaş olarak alabileceği bir yapılanma. Evet Küresel Sermayenin devlete ihtiyacı yok ama emekçi ulusların devlete ihtiyacı var. Elbette Emekçi Anadolu Ulusunun da... Ta ki Küresel Kapitalizm tüm dünyada yenildiği, kardeş emekçi uluslar kaynaşabildiği zaman gelene kadar. Aslında bu zırva da diğer zırvalar gibi, bir yazının iki üç paragrafla geçiştirilecek bir maddesi olmaktan öte, başlı başına bir yazı, belki de bir kitap konusu ama yukarıda sözünü ettiğim gibi bu yazının birincil amacı bu zırvaları kısa tanımlarıyla listelemek.
O yüzden kısa geçiyoruz. Bir başka zırvaya geçelim. 5) BU ÜLKEDE KÜRT MESELESİ ÇÖZÜLMEDEN (BİR ŞEY) OLMAZ/GELMEZ!? Aslında bu çok amaçlı kullanımı olan bir zırva. O parantez içindeki "BİR ŞEY" yerine hemen her şeyi, her mücadele alanını koyabilirsiniz. Nitekim son 30 yıldan beri Kürt Meselesinin çözümü sonrasına ertelenen; demokrasi, adalet, sınıf kavgası, yoksulluk, işsizlik ve sosyalizm mücadelesi ve akla gelmeyen daha ne varsa o parantez içerisine kondu. Yani, "Bu ülkede Kürt meselesi çözülmeden (demokrasi, adalet) gelmez, (sınıf kavgası, sosyalizm mücadelesi) olmaz" gibi... Bu 'gerekli şart', zamanla 'gerekli ve yeterli şart'a dönüştü. Kürt Meselesinin her ne şekilde çözülmesi, demokrasi, ile aynı şey, adaletin yerine gelmesi için gerekli ve yeterli olarak görülmeye, gösterilmeye başladı. Böylece Türkiye'deki 'sol' düşünce, tümüyle bu 'gerekli ve yeterli şartı' yerine getirme üzerine evrilmeye başladı. Sol partiler, sendika, meslek odası gibi demokratik kitle örgütleri, siyasal tahlillerini, mücadele programlarını hep bu gerekli ve yeterli şarta göre kurguladılar. Bu konuda geri kalan, pek hevesli olmayan yapılanmalar da mesela DİSK, -olağan üstü sofistike algı teknikleri ve profesyonel aktivistlerin maharetiyle- bir şekilde bu kulvara sokuldu. Kürt Meselesinin çözümü ustaca 'gerekli ve yeterli şart'a dönüştürülünce, yukarıda vurguladığım üzere bu çözümün "her ne şekilde" olması sorun olmaktan çıktı. Bu durumda PKK'nın, -adeta her konuda yetkili (öldürme de dahil) M16 ajanı 007 James Bond gibi- amaca varmak(!) için kullandığı her yöntem mubah sayılıyor. Birçok kez etik ve insani sınırların fersah fersah dışına çıksa bile, "ama onlar ezilen ulus" gerekçesiyle Türkiye Solu tarafından makul görülebiliyor. Sokaklarda, meydanlarda içlerinde çocukların, hamile kadınların olduğu masum insanların öldürülmesi gibi eylemleri, "kınamadan önce anlamaya çalışmak gerekir" gibi yaklaşımlar sosyal medyada paylaşılıyor.
En son, Eren Bülbül'ün PKK'lılarca öldürülmesi olayında bu Zehirli Zırvaların örneklerini görmek mümkün.
HDP'lilerin bile yarım ağız da olsa kınadığı bu cinayet Mutant Solcular Bulvarında hafifsendi, dahası korumaya alındı, gerekçelendirildi.
Bugünkü tek adam rejimi, 2002 yıllarında liberal-sol liberal, Gülen Cemaati, Kürt Hareketi ve Küresel Sermaye ittifakının Erdoğan ve AKP'ye destek vermesi sonucudur.
Bu ittifakın Küresel deneyimin etkin desteğinde yaptığı, Balyoz ve Ergenekon davaları ve diğer algı operasyonları sonucu bu ülke tarihinin en büyük formatını yedi. Askeri Vesayeti ortadan kaldırmak bahanesiyle, Çözüm Sürecinin önünün "her ne şekilde" açılması için yapılan her operasyon Mutant Solcularca coşkuyla alkışlandı.
Zehirli Zırvalar hepsi bu kadar değil. Bunları önümüzdeki zamanlarda tekrar ele almayı umut ediyorum.
Ama şimdi bu zırvaların toksik etkileri üzerine akıl yürütmek istiyorum.
BU ZEHİRLİ ZIRVALARIN ETKİSİ..?
Bu konuda Kürt Meselesinin "her ne şekilde" çözümü noktasında başlayarak akıl yürütelim.
Biraz bölgesel, hatta Küresel çapta alalım meseleyi. Zira Kürt Meselesi artık Güneydoğu sorunu olmaktan çıktı. Artık Kürt Meselesi Bölgesel, hatta Küresel bir mesele. Küresel kapitalizmin yoğun ilgisine mazhar olmuş durumda... Küresel Kapitalizmin vurucu gücü ABD, okyanus ötesinden yetişip özgürlük ve demokrasinin küresel çapta koruyucusu olarak konuyla yakında ilgileniyor. Demek ki Kürt Meselesinin "her ne şekilde" çözümünü o da dert edinmiş(!)
ABD Emperyalizmi de Mutant Solcular Bulvarı sakinlerinin Türkiye'de yaptığı gibi, "KÜRT MESELESİ ÇÖZÜLMEDEN BİR ŞEY OLMAZ" zırvasını küresel çapta yayma peşinde. Normal koşullarda bu ABD Emperyalizmiyle hem fikir olma halleri, Keskin Solcular Caddesinde hatta Sol Mahallenin büyük kesiminde pek hoş karşılanmaz. Kabullenseler bile, en azından mahçup bir kabullenmedir bu.
İşte bu Mutant Solcular Bulvarı da tam bu noktada önem kazanıyor.
Küresel algı odaklarının, "Gerektiğinde Emperyalizmle de işbirliği yapılır" mealindeki argümanları bu bulvarda depolanıp ambalajlanır ve yayılır. Bu bulvarda, Sol Liberaller Caddesinden gelen, "ABD Emperyalizmi cicidir, hoştur, zararsızdır, yararlıdır" dezenformasyonuyla, Keskin Solcular Caddesinden gelen eski anti-emperyalist düşünceler "Kürt Meselesi katalizörü" kullanılarak birbirine uyumlu hale getirilir, kaynaştırılır.
Aslına bakarsanız Mutant Solcular Bulvarından yayılan bütün Zehirli Zırvalar, 12 Eylül Faşist Darbesi zamanlardan beri akıllara işlenen bu dezenformasyon üzerinden temellendirildi.
Yukarıda saydığım bütün bu zırvalar, ABD Emperyalizminin artık etkisizleştiği, Küresel Sermayenin yeni bir güç olarak öne çıktığı ve bu yeni gücün de iyi, hoş, yapıcı, barışçı bir aktör olduğu dezenformasyonu temelinde üretilip yaygınlaştırılıyor. Kimi zırvalar bu dezenformasyonun kanıtı olarak kullanılırken, kimisi de bu dezenformasyonu kanıt olarak gösteriyor.
Tam bir fasit daire yani, doğruluğu tekrarından menkul...
Burada sadece bir kaçını ele aldığımız tüm zehirli zırvaların Sol Mahallede tekrarlanmasının bir nedeni var.
Bütün bu tekrarlar, henüz açıkça dillendirilmeyen, PİAR araştırmaları yapılan, eli kulağında olağanüstü zehirli bir zırvanın ön hazırlığı...
Bu eli kulağında ve olağanüstü zehirli zırvayı şöyle tanımlayabiliriz; "KÜRT MESELESİ HER NE ŞEKİLDE OLURSA OLSUN - GEREKİRSE ABD EMPERYALİZMİ İLE İŞBİRLİĞİ YAPARAK-ÇÖZÜLMELİDİR!
Bu zırvanın bütün zehri, "HER NE ŞEKİLDE OLURSA OLSUN - GEREKİRSE ABD EMPERYALİZMİ İLE İŞBİRLİĞİ YAPARAK-" sorumsuzluğunda yoğunlaşmıştır.
Bu zırvanın da -tıpkı diğerlerinin olduğu gibi- doğruluğu tekrarından menkul, ama zehrinin etkisi somut olacaktır.
Bu zehrin etkisinin "ne şekilde" olacağını, ABD'nin Dünyadaki çeşitli sorunları "ne şekilde" çözdüğüne bakarak anlayabilirsiniz. Suriye'de; kendi imalatı olan IŞİD aparatına "ne şekilde" işgaller yaptırdığını, kıyımlarla, baskıyla oradaki insanları "ne şekilde" kaçırttığını hatırlayalım. Arkasından yurt olmaktan çıkıp artık bir emlak haline gelen bu topraklarda, bir başka aparatı PYD'ye "ne şekilde" Kışla Devletler kurdurduğunu hatırlayalım.
Irak'ta, Libya'da "ne şekilde" milyonlarca insanın ölümüne yol açtığını unutmadan, Suriye'de "ne şekilde" silah depoladığını gözlemleyelim.
Ve bütün bunları hatırlayarak ülkemizi bu zehirle karşı karşıya gelmesine razı olup olmayacağımıza karar verelim.
Bu eli kulağında zehirli Zırvanın da öteden beri Sol Mahallede dolaşan diğer zehirli zırvaların da en önemli etkisi Türkiye Solu üzerinde somutlaştı.
Türkiye Solu geriledi, giderek kitlelerden koptu, marjinalize oldu. Türkiye Solunun bir kısmı Kürt Hareketinin Fan Kulübüne dönüşürken, diğer kısmı da Kürtlere Nefret Kulübüne dönüştü. Her iki Kulübün de temel bir zırvası var Kürtlerle PKK'yı özdeşleştirmek. Bu özdeşleşmenin başka sonuçları da var.
Bir başka yazıya...
18 Ağustos 2017
Nadi Öztüfekçi
Sol Mahallenin bir de Keskin Solcular Caddesi vardır. Onu da bilirsiniz. Bu Caddenin sakinleri aslında Sol Liberaller Caddesi sakinlerinin ayna tersidir. İşlevsel olarak pek farkları yoktur. Eski sol geçmişlerini Sol Liberaller kadar eleştirmezler, aksine bir çoğuna sahip çıkar görünürler. Ama Sol Liberaller kadar argüman üretemedikleri için farkında olmadan onların argümanlarını kullanırlar.
Bu argümanların içine ustalıkla gizlenmiş solun inkarı noktasında buluşurlar. Ayrıca güçlü bir ortak yanları vardır. Her ikisi de Kürt Hareketine endekslidir.
Sol Liberaller için Kürt Hareketi, günahları kadar sevmedikleri "sınıf kavgasının" yerine koyabilecekleri yegane alternatiftir, Keskin Solcular da Lenin'in vasiyeti olarak görürler.
İşte bu ortak ittifakları hatırına Keskin Solcular, bir çok önemli konuda Sol Liberallerle aynı tahlilleri yaparlar.
Birbirinden bu kadar uyumsuz tonlar, birbirine karışmadan bir araya geldiği için Keskin Solcular Caddesi pikseli düşük, kalitesiz görseller gibi bir görüntü verir. Bu caddede her şey iğreti, ayakları havada ve göstermeliktir. Sakinleri, biraz nostalji, biraz antropozoik komplekslerine terapi arayışı için geçici olarak orada bulunurlar.
O yüzden Keskin Solcular Caddesi diğerlerinden kısadır.
Kısa bir yolculuktan sonra cadde biter, Sol Liberaller Caddesi ile birleştikleri kavşağa varıverirsiniz.
Evet, bu iki cadde, Sol Mahallenin uç taraflarında bir yerlerde, Sağ Mahalleye yakın taraflarında birleşir. Aslında bu birleşmenin özellikle sağlandığını gözlemlemek zor değildir. Biraz dikkatli bakarsanız ustaca gizlenmiş bir operasyonla, Sol Mahalleye uygulanan radikal "imar planı değişikliğini " kolaylıkla görebilirsiniz. Her neyse; işte Mutant Solcular Bulvarı bu iki caddenin birleştiği yerden başlayarak bir süre Sol Mahalle içerisinde devam eder, sonra dışına doğru, karanlık bir yerlere(!) uzanır gider. Oldukça renkli ve hareketli bir bulvardır. Her iki tarafında yer alan kafeler, restoranlar, nostaljik meyhaneler, atölyeler, konferans salonları ve sergilerinde Liberal Sol argümanlarla Keskin Sol argümanların ustalıkla hercümerç edildiği etkinlikler düzenlenir.
Bu etkinlikler, konferanslar, protestolar, yürüyüşler şeklinde olabildiği gibi, -rakı, roka, balık- ziyafet sofraları şeklinde de olabilir ki en etkilisi de budur. Keskin Solcularla, Liberal Solcular bu bulvarda sevişe dövüşe birbirleriyle kaynaşırlar. Hani Sol Mahalleye müdahale edip ustaca bir "imar planı değişikliği" yapıldığından bahsetmiştim ya, işte o değişikliği yapanlar bu kaynaşmayı da genetik bazda, yine ustaca müdahalelerle mutasyona yükseltir.
Bu kaynaşmanın katalizörü Kürt Hareketidir. Her ne kadar farklı şekilde görünseler de öz olarak bir birlerinden farklı olmayan, Küresel kapitalizmin gereksinim ve isteklerinde buluşan, adına Zehirli Zırvalar diyebileceğimiz dezenformasyan tahlilleri yayan Mutant Solcular işte böyle oluşur.
Mutant Solcuları Bulvarı da adını buradan alır. Eğer mümkün olsaydı cep telefonundan konum atardım ama ne Sol Mahalle, ne diğer caddeler, ne de Mutant Solcular Bulvarı Googlemaps'ta kayıtlı değildir.
Çünkü bu mahalle, cadde ve bulvarlar somut coğrafi alanlar değildir. Düşünsel coğrafyada yer aldıkları için Googlemaps'ta yer almaz ama Sosyal Medyadan tutun, görsel, işitsel ve yazılı medyada, etkinliklerde oldukça fazla alan kaplarlar. Mutant Solcular Bulvarı düşünsel bir alandır.
Ama bu bulvarın müdavimleri kanlı canlı somut kişilerdir. Bu düşünsel alanın ana konusu Türkiye ve bulunduğu bölgedir ama bu bulvarın müdavimleri Türkiye dahil dünyanın her yerinde yaşayabilir.
Önemli kesimi sadece sosyal medyada vardır ama bir kısmı da demokratik Kitle örgütlerinin yönetimlerinde, partilerde ve çeşitli(!) yapılanmalarda görev yaparlar.
Yaydıkları zehirli zırvaların da somut etkileri vardır. Bu zehirli zırvalar birçok kez Küresel Laboratuvarlarda üretilmiştir, ama bir kısmını bizzat kendileri üretirler. Zira Mutant Solcular Bulvarı öteden beri işlevseldir. Artık sadece eski solculardan mutasyon uygulamasıyla devşirdiklerini değil, kendi ürettikleri Mutant Solcuları da piyasaya sürebiliyorlar. Bu yeni nesil mutantlar, sol sabıkaları olmadığı için Küresel Hegemonya için beyaz bir sayfa gibidirler, ne Sol Liberaller Caddesinde ne de Keskin Solcular caddesinde vakit geçirmemişlerdir.
Sol Mahalleye Mutant Solcular Bulvarıdan giriş yapıp o bulvarda yetişmişlerdir. Üretilen zehirli zırvalarla bünyeleri tam uyum içindedir.
Zehirli Zırvaları yayarken devşirme mutantlar gibi mahcubiyet duymadıkları gibi, kendileri de kolaylıkla Zehirli Zırva üretebilirler. NEDİR BU ZEHİRLİ ZIRVALAR..?
Esasen Küresel Kapitalizmim gereksinim ve isteklerine zemin sağlamak amacıyla, somut gelişmeleri dezenformasyondan geçirerek üretilip, piyasaya sürülen algı çarpıtmalarıdır.
Ustaca hazırlanıp tüm Sol Mahalle içinde yaymak için Mutant Solcular Bulvarına sevk edilirler.
Önce etkili bir sol geçmişi olanlarca dile getirilir. İlk dile getirildiğinde tepki gösterilse de -Mutant Solcularının performansına bağlı olarak- yeteri kadar tekrarlandığında kanıksanır.
Biraz mantık ve vicdan süzgecinden geçirildiğinde zırva niteliği hemen ortaya çıkabilecek argümanlar olmasına rağmen bir ustalık taşır. Ustalık, bu zırvaların ne kadar zehirli olduklarının gizlenmesindedir.
Böylece üzerine fazla düşünülmez tekrarlanmasında, dile getirilmesinde fazla sakınca görülmez.
Örneğin sosyal medyada biraz reytingsiz kalındığında, şöyle üzerine kafa yorulmadan, sırf etkili, yetkili yerlerden geliyor diye herkesçe kabul edilebilecek bir paylaşım aradığınızda, bu zırvalar biçilmiş kaftandır. Aslında paylaşım yapanın da pek içine sinmez ama yine de paylaşılır. Zararsız görülür çünkü.
Ama galiba Zehirli Zırvaları tarif etmenin en iyi yolu örnekler üzerinden gitmektir.
Aşağıda bir kaç Zehirli Zırva örneğini kısa karşı çıkışlarımla veriyorum.
Elbette bu "karşı çıkışlar" yeterli değil. Verdiğim örnekler de yeterli değil. Daha bir çoğu var ve sürekli yenileri üretiliyor. Her biri üzerine sayfalarca akıl yürütülmesi gereken Zehirli Zırva bunlar.
Başlayalım;
1) BÖLGEMİZDE VE ÜLKEDE, HATTA DÜNYADA 15-20 YILLIK BİR KAOS YAŞANMADAN TAŞLAR YERİNE OTURMAZ..!? Hayhay..! Kaosunuzu nasıl isterdiniz? Etnik çatışmalar şeklinde mi, yoksa Emperyalist işgaller, iç savaş, bölünme mi tercih ederdiniz? Bu 15-20 yıllık kaosun (savaşlar, işgaller, sürgün, göç) insanlığa vereceği zarar hiç düşünülüyor mu? Böylesi bir yıkıma, kıyıma değecek nasıl bir adil çözüm beklentisi var merak ediyorum. Amerikan emperyalizminin bölgede öteden beri yarattığı kaosun ülkelere ve bölge insanlarına yaşattıkları görülmüyor mu? Bu Cehenneme Türkiye'nin de katılmasını istemek nasıl bir sol duyudur? Liberal ve keskin solun DNA'larını laboratuvar ortamında karıştırıp mutasyon uygulayınca ortaya çıkan bir duyu olsa gerek. Mutasyon sol duyu... 2) BU ÜLKEDE KEMALİZMİN KÖKLERİ KAZINMADAN DEMOKRASİ YERLEŞMEZ..!? Bunu söyleyenler; Gezi Direnişine Atatürklü Türk Bayraklarıyla katılan milyonlarca insanı; 7 Haziran seçimlerinde HDP'ye oy veren, destekleyen ve facebook profillerinde Atatürk resimleri bulunduran önemli bir kesimi; Erdoğan'ın tek adam yönetimine karşı Hayır mücadelesinde ana gövdeyi oluşturan, statlarda "İzmir'in dağlarında çiçekler açar" marşını coşkuyla söyleyen, %50'yi aşkın Hayır veren (üstelik Erdoğan kendini açıkça belli etse bu oran %75 olurdu) o devasa kitleyi yok varsayarak demokrasiyi yerleştirebileceklerini mi sanıyorlar? Peki bu kazıma işlemi nasıl olacak? Balyoz ve Ergenekon davalarıyla mı, algı operasyonlarıyla mı, sosyal medya Trolleriyle mi, solcuların bilincini kazıyarak mı? Yoksa darbelerle mi, Amerikan müdahalesi, iç savaşlar veya kitle katliamlarıyla mı..? Aslında kazınması gereken giderek içselleşen, Kapitalist kültür, kar güdülü yaşam anlayışıdır.
Kemalizm ise; gıyabında tarif edilen, Türkiye 'Sol'unun boş bıraktığı aydınlanmacı, antiemperyalist refleksin tanımı.
Joker bir kavram olduğu için çoğu kez tam tersi amaçlar için de kullanılıyor. Kemalizmle ideolojik kavga gölge boksundan başka bir şey değil. Çünkü Kemalizmi savunacak bir Kemalist bulamazsın karşında.
Ama Kemalistler somut, bilinenden ya da gösterilmek istenenden çok daha büyük bir kitle. Böyle bir kitlenin varlığı Türkiye Solu için bir şans.
Türkiye solu Mutant Solcuların demogojilerinden kurtulup, bu gövdeyle kavga yapmak yerine ittifak yapmalıdır. 3) ÇAĞIMIZDA "YURTSEVERLİK" GERİCİLİKTİR..!? Çok saçma ve bir o kadar da zehirli bir zırva. Milyonlarca emekçi yoksul insanın elinde kalan tek varlığını, yurdunu elinden almak, Emperyalist güçlerin öncülüğünde Küresel Kapitalizmin kullanımına hazır emlak haline getirme planının parçası bir söylem. Bazı, kendine solcu diyen zavallıların zihnine tutuşturulmuş, Küresel Sülün Osmanların üretip Mutant Solcular Bulvarına sevk ettikleri bir zehirli zırva... Küresel Sermaye Suriye'yi bölüp parçalamaya karar verdiğinde, Milyonlarca Suriyeliyi Avrupa ülkelerinde yaşama vaadi ile kandırmak için üretilen yalanlardan farklı bir işlevi yok. Yurdunu sevmekten vaz geçirdiğin kitlerle neyin mücadelesini yapacaksın? Sevmedikleri bir yurda demokrasi getirmek için çaba sarf etmenin ne anlamı var? Sevmedikleri bir yurdun ekolojisi onların niye umurunda olsun? Bırakın bu, "vatan burjuvazinin mülküdür, pazarıdır" ayaklarını. Öyle, her ülkenin burjuvazisine özel pazar mı kaldı? Onu bırak, ülkeye sahip çıkacak, onu diğer ülkelerin burjuvazisinden kıskanacak burjuvazi mi kaldı? Küreselleşmiş sermaye sınıfı için yurtlar çoktan beridir kurtulmak, silkelemek istediği bir yük. Satıp savmak istedikleri, her santimetre karesini metaya çevirmek için dört gözle fırsat kolladıkları bir toprak parçası onlar için.
Ama emekçi uluslar için elleride kalan son varlıkları. Sığınacakları evleri... Yapmayın. Küresel Sülün Osmanların ayakçılığına soyunmayın. Mutant Solcular Bulvarindan yayılan bu zehirli zırvaları yemeyin. Bakın Suriyeli sığınmacılara ve yurt sahibi olmamanın ne demek olduğunu anlayın. 4) ARTIK ULUSAL DEVLETLER GEÇERLİLİĞİNİ YİTİRDİ. Böyle buyurdu Zerdüşt! Evet, yeni Zerdüşt yani Küresel Sermaye böyle buyurdu... Mutant Solculara da Küresel Sermayenin rahipliğini yapmak düşüyor. Peki neden öyle buyurdu yeni Zerdüşt? İşte burası biraz ayrıntılı olarak ele alınmak zorunda... Yazıyı da fazla uzatmadan biraz üzerinde duralım. Çünkü Sermaye Sınıfı artık ulusun bir parçası değil! Eski İşbirlikçi Tekeller, işbirliğini o kadar ileri götürdüler ki Küresel Sermaye ile kaynaştılar. İsimlerindeki "Türk" kelimelerine ya da sonlarındaki "T.A.Ş." eklerine falan bakmayın. Hemen hepsi Küresel Sermaye ile iç içe. Evet, Ulusal Devlet de tıpkı anayurt gibi sırtlarında bir yük.
Bunu daha iyi anlayabilmek için Küresel Sermaye açısından bakarak akıl yürütelim. SGK'sı ile, devlet Hastaneleri, TSK ve Devlet Okulları, polis teşkilatı, mahkemeleri adliye binaları ile hepsi birer masraf kapısı. Şimdi sıradan bir vatandaşın evine hırsız giriyor, karakola telefon ediyor hemen olmazsa bile bir süre sonra iki polis bir arabaya atlıyor eve, ayağına geliyor, tutanak vs... Hatta hırsız yakınlarda bir yerlere saklanmışsa, ara bul. Karakola götür, ifade mahkeme, hapishane de besle. Personelin maaşı, arabanın benzini falan... Bütün bunlar için vatandaştan ücret alınmıyor. Yani bedava hizmet. Hadi grev kırarken, göstericilerin üzerine biber gazı püskürtürken anladık da sıradan vatandaşın hizmetine de bedavaya koşmak biraz fazla olmuyor mu? Bütün bunlar masraf. Oysa Küresel Sermaye kendi güvenliğini alır. Devletten büyük şirketler var. Anlaşırsın Küresel bir güvenlik şirketiyle sana özel polis, TOMA'sı, gaz fişeği... Sen paradan haber ver. Hanfendinin tansiyonu yükseliyor, içi bulanır gibi oluyor ilk akla gelen 112 acil servis. Çağırıyor 112'yi, koca ambulans doktoruyla hemşiresiyle geliyor. Beş kuruş para almadan acil servise götürüyor. Ama personel maaş istiyor. Çağırmasa belki ölecek ama işgüzar bir doktor müdahalede bulunuyor kadın on onbeşyıl daha yaşıyor. Eğer emekliyse 15 yıl maaş almaya devam ediyor. Hele o SGK yok mu? Adam elli yaşıda emekli oluyor, sonra 30 yıl boyunca bak. Hastalandığında tedavisi, ilacı.. Kolay mı? Sermaye sınıfının SGK'a, devlet hastanelerine ihtiyacı yok ki. Öyle sıraya gir, randevu al falan...
Böyle yakınıyor Zerdüşt (Küresel Sermaye) Ulusal Devletten.
Sermaye sınınfının esasen devlete ihtiyacı yok. Belki şöyle küçük küçük şirketimsi kabile devletleri, denetlenmesi kolay konfederal yapılanmaları düşünebilirler ama, Küresel Sermaye öyle eskisi gibi ülkelerde kapitalizmi yeşertip, kökleştirmek için ulusal devlete gereksinim duymuyor. Aksine ulusal devletler, dünyayı gereksinimlerine göre formatlayabilmesinin önünde bir engel. Ulusal devletler artık emekçi ulusların varlıklarını sürdürebilmelerinin bir aracı konumunda. Bir sürüye dönüşmemeleri için, onurlu bireylerden oluşan bir ulus olmaları için, devlete ihtiyaçları var. Devlet onların emekli maaşlarını garanti eden, çocuklarının eğitimini sağlayabileceği, canını, sağlığını emanet edebileceği bir örgüt.
Gereksinim duyduğu hizmetleri bir müşteri olarak olarak değil, hak sahibi bir vatandaş olarak alabileceği bir yapılanma. Evet Küresel Sermayenin devlete ihtiyacı yok ama emekçi ulusların devlete ihtiyacı var. Elbette Emekçi Anadolu Ulusunun da... Ta ki Küresel Kapitalizm tüm dünyada yenildiği, kardeş emekçi uluslar kaynaşabildiği zaman gelene kadar. Aslında bu zırva da diğer zırvalar gibi, bir yazının iki üç paragrafla geçiştirilecek bir maddesi olmaktan öte, başlı başına bir yazı, belki de bir kitap konusu ama yukarıda sözünü ettiğim gibi bu yazının birincil amacı bu zırvaları kısa tanımlarıyla listelemek.
O yüzden kısa geçiyoruz. Bir başka zırvaya geçelim. 5) BU ÜLKEDE KÜRT MESELESİ ÇÖZÜLMEDEN (BİR ŞEY) OLMAZ/GELMEZ!? Aslında bu çok amaçlı kullanımı olan bir zırva. O parantez içindeki "BİR ŞEY" yerine hemen her şeyi, her mücadele alanını koyabilirsiniz. Nitekim son 30 yıldan beri Kürt Meselesinin çözümü sonrasına ertelenen; demokrasi, adalet, sınıf kavgası, yoksulluk, işsizlik ve sosyalizm mücadelesi ve akla gelmeyen daha ne varsa o parantez içerisine kondu. Yani, "Bu ülkede Kürt meselesi çözülmeden (demokrasi, adalet) gelmez, (sınıf kavgası, sosyalizm mücadelesi) olmaz" gibi... Bu 'gerekli şart', zamanla 'gerekli ve yeterli şart'a dönüştü. Kürt Meselesinin her ne şekilde çözülmesi, demokrasi, ile aynı şey, adaletin yerine gelmesi için gerekli ve yeterli olarak görülmeye, gösterilmeye başladı. Böylece Türkiye'deki 'sol' düşünce, tümüyle bu 'gerekli ve yeterli şartı' yerine getirme üzerine evrilmeye başladı. Sol partiler, sendika, meslek odası gibi demokratik kitle örgütleri, siyasal tahlillerini, mücadele programlarını hep bu gerekli ve yeterli şarta göre kurguladılar. Bu konuda geri kalan, pek hevesli olmayan yapılanmalar da mesela DİSK, -olağan üstü sofistike algı teknikleri ve profesyonel aktivistlerin maharetiyle- bir şekilde bu kulvara sokuldu. Kürt Meselesinin çözümü ustaca 'gerekli ve yeterli şart'a dönüştürülünce, yukarıda vurguladığım üzere bu çözümün "her ne şekilde" olması sorun olmaktan çıktı. Bu durumda PKK'nın, -adeta her konuda yetkili (öldürme de dahil) M16 ajanı 007 James Bond gibi- amaca varmak(!) için kullandığı her yöntem mubah sayılıyor. Birçok kez etik ve insani sınırların fersah fersah dışına çıksa bile, "ama onlar ezilen ulus" gerekçesiyle Türkiye Solu tarafından makul görülebiliyor. Sokaklarda, meydanlarda içlerinde çocukların, hamile kadınların olduğu masum insanların öldürülmesi gibi eylemleri, "kınamadan önce anlamaya çalışmak gerekir" gibi yaklaşımlar sosyal medyada paylaşılıyor.
En son, Eren Bülbül'ün PKK'lılarca öldürülmesi olayında bu Zehirli Zırvaların örneklerini görmek mümkün.
HDP'lilerin bile yarım ağız da olsa kınadığı bu cinayet Mutant Solcular Bulvarında hafifsendi, dahası korumaya alındı, gerekçelendirildi.
Bugünkü tek adam rejimi, 2002 yıllarında liberal-sol liberal, Gülen Cemaati, Kürt Hareketi ve Küresel Sermaye ittifakının Erdoğan ve AKP'ye destek vermesi sonucudur.
Bu ittifakın Küresel deneyimin etkin desteğinde yaptığı, Balyoz ve Ergenekon davaları ve diğer algı operasyonları sonucu bu ülke tarihinin en büyük formatını yedi. Askeri Vesayeti ortadan kaldırmak bahanesiyle, Çözüm Sürecinin önünün "her ne şekilde" açılması için yapılan her operasyon Mutant Solcularca coşkuyla alkışlandı.
Zehirli Zırvalar hepsi bu kadar değil. Bunları önümüzdeki zamanlarda tekrar ele almayı umut ediyorum.
Ama şimdi bu zırvaların toksik etkileri üzerine akıl yürütmek istiyorum.
BU ZEHİRLİ ZIRVALARIN ETKİSİ..?
Bu konuda Kürt Meselesinin "her ne şekilde" çözümü noktasında başlayarak akıl yürütelim.
Biraz bölgesel, hatta Küresel çapta alalım meseleyi. Zira Kürt Meselesi artık Güneydoğu sorunu olmaktan çıktı. Artık Kürt Meselesi Bölgesel, hatta Küresel bir mesele. Küresel kapitalizmin yoğun ilgisine mazhar olmuş durumda... Küresel Kapitalizmin vurucu gücü ABD, okyanus ötesinden yetişip özgürlük ve demokrasinin küresel çapta koruyucusu olarak konuyla yakında ilgileniyor. Demek ki Kürt Meselesinin "her ne şekilde" çözümünü o da dert edinmiş(!)
ABD Emperyalizmi de Mutant Solcular Bulvarı sakinlerinin Türkiye'de yaptığı gibi, "KÜRT MESELESİ ÇÖZÜLMEDEN BİR ŞEY OLMAZ" zırvasını küresel çapta yayma peşinde. Normal koşullarda bu ABD Emperyalizmiyle hem fikir olma halleri, Keskin Solcular Caddesinde hatta Sol Mahallenin büyük kesiminde pek hoş karşılanmaz. Kabullenseler bile, en azından mahçup bir kabullenmedir bu.
İşte bu Mutant Solcular Bulvarı da tam bu noktada önem kazanıyor.
Küresel algı odaklarının, "Gerektiğinde Emperyalizmle de işbirliği yapılır" mealindeki argümanları bu bulvarda depolanıp ambalajlanır ve yayılır. Bu bulvarda, Sol Liberaller Caddesinden gelen, "ABD Emperyalizmi cicidir, hoştur, zararsızdır, yararlıdır" dezenformasyonuyla, Keskin Solcular Caddesinden gelen eski anti-emperyalist düşünceler "Kürt Meselesi katalizörü" kullanılarak birbirine uyumlu hale getirilir, kaynaştırılır.
Aslına bakarsanız Mutant Solcular Bulvarından yayılan bütün Zehirli Zırvalar, 12 Eylül Faşist Darbesi zamanlardan beri akıllara işlenen bu dezenformasyon üzerinden temellendirildi.
Yukarıda saydığım bütün bu zırvalar, ABD Emperyalizminin artık etkisizleştiği, Küresel Sermayenin yeni bir güç olarak öne çıktığı ve bu yeni gücün de iyi, hoş, yapıcı, barışçı bir aktör olduğu dezenformasyonu temelinde üretilip yaygınlaştırılıyor. Kimi zırvalar bu dezenformasyonun kanıtı olarak kullanılırken, kimisi de bu dezenformasyonu kanıt olarak gösteriyor.
Tam bir fasit daire yani, doğruluğu tekrarından menkul...
Burada sadece bir kaçını ele aldığımız tüm zehirli zırvaların Sol Mahallede tekrarlanmasının bir nedeni var.
Bütün bu tekrarlar, henüz açıkça dillendirilmeyen, PİAR araştırmaları yapılan, eli kulağında olağanüstü zehirli bir zırvanın ön hazırlığı...
Bu eli kulağında ve olağanüstü zehirli zırvayı şöyle tanımlayabiliriz; "KÜRT MESELESİ HER NE ŞEKİLDE OLURSA OLSUN - GEREKİRSE ABD EMPERYALİZMİ İLE İŞBİRLİĞİ YAPARAK-ÇÖZÜLMELİDİR!
Bu zırvanın bütün zehri, "HER NE ŞEKİLDE OLURSA OLSUN - GEREKİRSE ABD EMPERYALİZMİ İLE İŞBİRLİĞİ YAPARAK-" sorumsuzluğunda yoğunlaşmıştır.
Bu zırvanın da -tıpkı diğerlerinin olduğu gibi- doğruluğu tekrarından menkul, ama zehrinin etkisi somut olacaktır.
Bu zehrin etkisinin "ne şekilde" olacağını, ABD'nin Dünyadaki çeşitli sorunları "ne şekilde" çözdüğüne bakarak anlayabilirsiniz. Suriye'de; kendi imalatı olan IŞİD aparatına "ne şekilde" işgaller yaptırdığını, kıyımlarla, baskıyla oradaki insanları "ne şekilde" kaçırttığını hatırlayalım. Arkasından yurt olmaktan çıkıp artık bir emlak haline gelen bu topraklarda, bir başka aparatı PYD'ye "ne şekilde" Kışla Devletler kurdurduğunu hatırlayalım.
Irak'ta, Libya'da "ne şekilde" milyonlarca insanın ölümüne yol açtığını unutmadan, Suriye'de "ne şekilde" silah depoladığını gözlemleyelim.
Ve bütün bunları hatırlayarak ülkemizi bu zehirle karşı karşıya gelmesine razı olup olmayacağımıza karar verelim.
Bu eli kulağında zehirli Zırvanın da öteden beri Sol Mahallede dolaşan diğer zehirli zırvaların da en önemli etkisi Türkiye Solu üzerinde somutlaştı.
Türkiye Solu geriledi, giderek kitlelerden koptu, marjinalize oldu. Türkiye Solunun bir kısmı Kürt Hareketinin Fan Kulübüne dönüşürken, diğer kısmı da Kürtlere Nefret Kulübüne dönüştü. Her iki Kulübün de temel bir zırvası var Kürtlerle PKK'yı özdeşleştirmek. Bu özdeşleşmenin başka sonuçları da var.
Bir başka yazıya...
18 Ağustos 2017
Nadi Öztüfekçi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.