Aslında bu yazı Zehirli Zırva serisinin bir devamı.
Zehirli Zırva benim kendimce ürettiğim bir tanım. Zehirli Zırva kavramına ilk değindiğim yazımda(1) böyle bir tanımlamayla neyi kast ettiğimi anlatmıştım.
Kısaca; saçmalık derecesinde yanlış, belli bir algı yaratabilmek üzere üretilmiş, ama önemli ölçüde inananı olan, ustaca inandırıcılık kazandırılmış, sistemli şekilde yaygınlaştırılan söylem kalıplarını kast ediyorum.
Sıradaki Zehirli Zırvanın adı; "DERİN DEVLET ERDOĞAN'I ELE GEÇİRDİ!!?"
Cümlenin sonuna, o iki tane ünlem ve soru işaretlerini -imla kurallarına pek uymadığını bildiğim halde- koymamın nedeni var. Ünlem işareti ile zehrini ve tehlikesini, soru işareti ile de saçmalığını vurgulamak istedim.
Zaten bildiğiniz gibi Zırva kelimesi saçma sapan, anlamsız,söz demek.
Ama böylesi saçma sapan söylemler bile Küresel Algı Odaklarının laboratuvarlarından geçerek piyasa edildiğinde olağan üstü zehirli ve bir o kadar inandırıcı olabiliyorlar.
Sıradaki Zırva da işte bu denli bu denli saçma ve zehirli ama bir o kadar inandırıcı.
İnandırıcı çünkü içindeki bir kavram üzerine fazlasıyla dezenformasyon yapılmış.
Yani Zırvanın içine bir başka Zırva yerleştirilmiş
Bu zırva Derin Devlet'in bağlamından koparılmış tanımıyla oluşturulmuş...
Yani "Derin Devlet Erdoğan'ı Ele Geçirdi" zırvasını ele almadan önce zırvanın adında geçen "Derin Devlet" kavramını, ele almak gerekiyor.
Aksi durumda bu zırvanın zehri de saçmalığı da yeteri kadar vurgulanamaz diye düşünüyorum.
O yüzden bu yazıda Zehirli Zırva'ya çok kısa bir giriş yaptıktan sonra Derin Devleti tartışmaya geçmeyi düşünüyorum.
Bu yazıda Derin Devletin dezenformasyona uğratılmış halini tartışmakla yetineceğim.
Bir başka devam yazısında da Derin Devlet kavramının ortaya çıkışını ve Sermayenin Küreselleştiği günümüzde, evrildiği yeni halini tartışmak istiyorum.
Serinin sonunda ise Derin Devletin evrildiği durum ile ilgili görüşlerime dayanarak. "Derin Devlet Erdoğan'ı Ele Geçirdi" zırvasını tartışmayı planlıyorum.
"Erdoğan'ı Derin Devlet Ele Geçirdi" Zırvasına Giriş
Aslında sıradaki zırva, daha önceki bir yazımda(2) tanımladığım, "Erdoğan Milli Güçler tarafına geçti!??" zırvasıyla ayna tersinden kardeş bir zırva. Bozacı, şıracı işbirliğiyle birbirini doğruluyorlar.
Zira, birbirine ters görüntüler veren iki ayrı güç, derin devleti birbirinden farklı adlandırsalar da aslında aynı kavramdan söz ediyor.
Birinin Milli Güçler dediğine diğeri Derin devlet diyor, birisi Erdoğan'ın hatasını görüp Milli Güçler tarafına geçtiğini söylerken, diğeri Derin Devlet tarafından ele geçirildiğinden söz ediyor.
Ayna tersinden birbirinin aynı olan bu iki zırva, ilginçtir ayrı yerlerden yayılıyor.
Biri Karanlık Mahalleden servis edilirken, diğeri Mutant Solcuları Bulvarından servis ediliyor.
Her iki tanımlama da bağlamından koparılmış bir anlamda kullanılıyor.
Derin Devlet
"Derin Devlet" tanımlamasının nasıl sığ bağlamda kullanıldığını vurgulayarak başlayalım.
Erdoğan, Gülen Cemaati, Kürt hareketi, Liberaller, Sol Liberaller ittifakı 2013-14 yıllarına kadar, Küresel Sermayenin nezaretinde altın çağını yaşarken, Derin Devlet üzerine yoğun bir dezenformasyon yaşandı.
"Askeri Vesayeti" öne çıkaran, Ergenekon soruşturması başladıktan sonra da "Ergenekon Davası haklıdır" algısını toplumda yaymak amacıyla yapılan ve sofistike yöntemlerle yaygınlaştırılan bir dezenformasyondu.
Gerçekte, Derin Devlet olgusu daha derin bir araştırmayı ve irdelemeyi hak eder.
Ancak dezenformasyon o kadar sofistike tekniklerle yapılıyordu ki görsel ve yazılı medyada "Derin" kelimesin anlamıyla taban tabana zıt, oldukça sığ bağlamda yapılan bu tahlil ve tanımlamalar, sol geçmişe sahip "aydın" ve siyasetçiler arasında bile etkili oluyordu.
Derin Devlet, İttihat ve Terakki'ye, Jakobenlere hatta İlluminati'ye kadar dayandırılıyordu da bir türlü NATO'cu yanı, sınıfsal temelleri ele alınmıyordu.
Bir süre sonra Derin Devlet kavramı 'Ergenekon'la aynı anlamda kullanılmaya başlandı.
Gülen Cemaati tarafından yönlendirilen ve AKP hükumetince ikircimsiz desteklenen yargı ve kolluk kuvvetleri, bu ittifakın yaydığı dezenformasyonu destekleyecek delilleri ortaya çıkarıyor, daha doğrusu yaratıyordu.
Silahlar, evraklar, hard diskler Cd'ler ortalıkta uçuşuyordu.
O zamanlar bugünkü kadar belli olmuyordu ama bu operasyonun amacı Derin Devleti ortaya çıkarmak değildi.
Devleti lağvetmekti. Ergenekon davası süreci Küresel kapitalizm nezaret ve hamiliğinde, Gülen Cemaatinin marifetiyle adeta bir demokratik devrim gibi lanse ediliyordu.
Oysa demokratik devrimler devleti ortadan kaldırmazlar dönüştürürlerdi. Ancak Derin Devlet kavramı üzerine yapılan dezenformasyan o kadar güçlüydü ki "Derin Devlet" kavramı, "Devlet" kavramı ile ustaca özdeşleştirildi.
Dolaysıyla "Derin Devleti ortaya çıkarma mücadelesi" Devleti Lağvetme operasyonuna dönüştürüldü.
Sosyal Medyada 'Devletin Kemalizmle malul olduğu' iddiası, o kadar ustaca abartılıp, bir felaket olarak sunuldu ki, "hiç bir şekilde iflah olmaz bir devlet" algısı oluşturuldu.
Bu algı önce solcularda, sonra toplumun diğer kesimlerinde yaygınlaştırılmaya çalışıldı.
Aslında bu algı demokrasi mücadelesine zarar veriyordu. Devlet hiç bir şekilde iflah olmazsa demokratik mücadelenin de pek anlamı yoktu. Tek çare; daha güçlü aygıt aracılığıyla, daha güçlü odaklar tarafından lağvedilip yerine yenisi daha demokratik olanı konmalıydı.
Peki ne adına lağvedilecekti devlet? Kim istediği için ve kimin çıkarına..?
Yerine işçi sınıfı devleti mi kurulması planlanıyordu?
Temsil ettikleri bir sınıfsal kesim var mıydı?
Yoksa Küresel Sermayenin gereksinim ve çıkarlarından bağımsız, sınıf kavgasından ve sınıfsal çelişkilerden izole edilmiş bir başka evrenden mi müdahale ediliyordu?
Hemen söyleyeyim öyle bir evren olduğunu iddia ediyorsanız ben o evrende sizi huzur içinde bırakıp, kendi gerçek evrenim de akıl yürütmeye devam ediyorum.
Gülen Cemaati örgütlülüğü üzerinden yürütülen bu operasyonun arkasında hangi küresel, "demokrasi ve hayırsever güçler" vardı?
Kimse bu soruları sormamış, yanıtını da aramamıştı.
Bu soruları şimdi, bugün sorup yanıtı üzerine akıl yürütelim.
Aslında öteden beri bildiğimiz, -Irak'ı milyonlarca kişinin ölümü pahasına parçalayan, bir türlü atlatamadığı ve asla atlatamayacağı ekonomik krizini öteleyebilme adına yapmayacağı şey olmayan- Küresel Kapitalizm ve ABD Emperyalizmiydi bu operasyonun arkasındaki.
Bunu o zamanlar söylediğimizde, mahallemizin ihtiyar heyeti tarafından, -içinde "Küresel Kapitalizm ve ABD emperyalizmi" gibi kavramlar geçtiği için- beylik, şablon tespitler olarak değerlendirilmişti.
Ama bugün Gülen cemaati ile ilintisi gün gibi ortada olan bir darbe girişimi var.
15 Temmuz Darbe girişimi nasıl değerlendirilirse değerlendirilsin, -ki bana göre kontrollü bir girişimdi- 250 den fazla insanın ölümüne neden olan ve meclisi bombalayan bir yapılanmadan söz ediyoruz.
Bu darbenin arkasında kendini gizleme gereği duymayan bir ABD var.
Nihayet küreselleşmiş sermaye ve çok doğal olarak Küresel Kapitalizm...
Tamam duymaktan gına gelinmesi normal bir durumdur ama, Küresel Kapitalizm ve ABD Emperyalizminin ülkemiz ve bölgemizde olup bitenlerle ilgisi de bir o kadar gerçektir.
Ergenekon davası sürecinde o sözü edilen "Derin Devletin" art arda dizilmiş domino taşları gibi nasıl nasıl yerle bir edildiğini gördük.
Neydi Derin Devlet; "Devleti ve rejimi koruduğunu öne sürerek, devlete ve rejime karşı saydığı gelişimleri önlemek için her türlü eylemi yapabilen bir tür gizli örgüt..." değil miydi?
Ne mene bir derin devletse hiçbir direnç göstermeden TSK format yedi, Kozmik odalara girildi, Yargı emre amade bürokratik bir kurum oldu, yazılı ve görsel medyadaki uzantıları bir bir içeri atıldı.
Tam da o zamanlar Ahmet Altan'ın dediği gibi, "Bu kadar kolaydı işte"...
O günlerde adeta dezenformasyon kasırgası vardı. Ortalık toz duman içerisindeydi.
Bütün bilgiler ve bütün doğrular yerinden sökülüp bir paçavra gibi savruluyor değersizleştiriliyordu.
Bu toz dumanın arasında, "asıl olup bitenin" ne olduğunu ayırt etmek çok zordu.
Bugünden o günlere baktığımızda; dezenformasyon kasırgasının farklı alanlar üzerinde yoğunlaşmasının sonucu yatışan toz bulutunun ardından, devleti lağvetme işini bizzat Derin Devletin kendisinin yaptığını görüyoruz.
Bugün ortaya dökülen verilerin ışığında baktığımızda 28 Şubat büyük tezgahı Gülen Cemaati ve Derin Devletin nasıl amaç birliği yaptığını artık Erdoğan ve AKP çevresi söylüyor.
Ama söylemedikleri de var. Bu amaç birliğinin amaçlarından biri de AKP gibi bir partiyi ve Erdoğan gibi bir fenomeni ortaya çıkarmaktı.
Ergenekon, Balyoz davalarıyla devletin temellerinin art arda dinamitlendiği sürece gelindiğinde, Gülen Cemaati artık, yeni evrilmiş haliyle (bu konu devam yazısında daha ayrıntılı ele alınacak(3)) Derin Devletin bizzat kendisiydi.
Sonradan ortaklıklarının görünür kısmı bitip, yorganın üstünde dövüşüp, altında sevişir duruma geldiklerinde, Erdoğan-AKP iktidarı bu yapılanmayı, Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak tanımlayacaktı.
Erdoğan'ın o güne kadar iş birliği yaptığını, "Allah af etsin" diyerek açık bir şekilde itiraf ettiği Gülen Cemaati, devletin çeşitli kurumlarına sızmış diğer Cemaatlerden farklı bir olguydu.
Sadece bir Cemaat değildi...
O açıdan baktığında aslında Paralel Devlet Yapılanması (PDY) oldukça doğru bir tanımlamaydı.
Erdoğan, AKP iktidarının o güne kadar bu yapılanmayla işbirliği yaptığını açıkça söylediği gibi, bu yapılanmayı da çok doğru tarif etmişti.
Devletin tüm yetkilerini, yasal bir sorumluluk üstlenmeden kullanan ve AKP iktidarı ile yoldaş, yöndeş, nihayet Erdoğan-AKP iktidarının gereksinim ve çıkarlarına koşut hareket eden bir yapılanma, bundan daha iyi adlandırılamazdı.
'Paralel' kelimesi 'koşut' kelimesiyle aynı anlamdadır.
Ne var ki "Koşut" kelimesi aynı zamanda birbiriyle koşullanmayı da vurgular. Birbirine koşut olan iki nesne birbirlerinden etkilenirler, zorunlu olarak birlikte hareket ederler.
İşte Erdoğan'ın açıkça söylemediği şey, bu koşullanma ve birlikte hareket etme zorunluluğuydu.
Diğer bir söylem şekliyle, söz konusu "işbirliği" o güne (17-25 Aralık) kadar değil, bugüne kadar zorunlu olarak devam edegeldi ve Erdoğan-AKP iktidarı boyunca da devam edecektir.
Bu yazı da; Derin Devletin aslında ne olduğunu Sermayenin Küreselleşmesinin vardığı bu noktada nasıl evrildiğini tartışan bir başka yazıyla devam edecektir.
Nadi Öztüfekçi
22 Aralık 2017
(1) Bu kavram hakkında kendi metaforik (mecazi) örnekler eşliğinde Zehirli Zırva üzerine yazdığım ilk yazımda yapmıştım.
Bkz.: MUTANT SOLCULAR BULVARINDAN ZEHİRLİ ZIRVALAR..!
(2) KARANLIK MAHALLEDEN ZEHİRLİ BİR ZIRVA; ERDOĞAN MİLLİ GÜÇLERİN TARAFINA GEÇTİ!??
(3) Bkz."DERİN DEVLET ERDOĞAN'I ELE GEÇİRDİ??!" ZIRVASINA GİRİŞ: DERİN DEVLET (2)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.