17 Aralık 2017 Pazar

SAVAŞLAR MAÇ, ÖLENLERİN LİSTESİ DE SKOR TABELASI DEĞİL.

Böyle bir yazıyı şu sıra yazmakta açıkçası tereddüt ettim.
En azından güncel bir yazı değil diye düşünülebilir.
Hani şu sıralar dehşet yaratacak bir terör eylemi yaşanmıyor ya..?
Sanki olası bir terör eyleminden söz edersem böylesi bir eylemi çağırıyormuş konumunda olmaktan korkuyorum.

Bir kaç gün önce bomba yüklü bir aracın yakalandığı haberi çıktı. Yetkililerin anlattığına göre büyük bir facianın eşiğinden dönülmüş.
PKK'nın bunu üstlenip üstlenmediğini bilmiyorum. Ancak üstlenip üstlenmemesi bu habere tereddütlü yaklaşmamızı engellemiyor.
Bu haberin doğru olması da yani gerçekten bomba yüklü bir aracın patlatılması eylemi PKK tarafından planlanması da, yalan uydurma olması da mümkün.
İşte bu yazıyı yazma nedenim de bu...
Gündeme düşen haberlerin doğruluğuna güvenimiz kalmadı.
Medya'nın çoğunluğu bu haber Erdoğan-AKP iktidarının büyük bir faciayı önlemesi bakımından, bir başarı haberi olarak veriyor. Son günlerde üst üste iktidarın foyasını ortaya çıkaran bir dolu olaydan sonra gereken lüzum üzerine üretilmiş bir haber olabilir.
Ama diğer yandan PKK'dan beklenmeyecek davranış olduğunu da söyleyemeyiz. İnkar etse bile bunun doğru olması şüpheli. Çünkü kendisi için bir başarısızlık(!)
Ve bizler, olup bitenler hakkında doğru bilgi alamıyor, dolayısıyla da sağlıklı bir düşünce üretemiyoruz.

Aynı zamanlarda Facebook sayfalarına, CHP milletvekili Tuncay Özkan'ın TBMM'de yaptığı konuşmayı haber eden bir paylaşım düştü.
Tuncay Özkan,  mecliste görüşülen MİT'in 2018 bütçesiyle ilgili bu konuşmasında “PKK’ya operasyon yapmak isteyen MİT’in 4 Daire Başkanı’nın rehin alındığını ve halen de örgütün elinde olduklarını” iddia ediyor.
Bu haberi de yaygın medyada pek göremiyoruz. Çünkü bu haber Erdoğan-AKP iktidarı için başarı değil.
Paylaşımı Politika Gazetesi yapmış.
Bu gazete, Tarihi TKP'nin, legal ya da illegal olarak çıkardıkları yayın organlarının ve TKP'nin yetiştirdiği değerlerin ismini kullanmak üzerinden varlık bulabilen bir kesim tarafından çıkarılıyor.
Bu kesim, tarihi TKP'nin bütün değer ve isimlerini kullansa da pratikte yaptığı HDP'den daha fazla HDP propagandası yapmak
Normal koşullarda, Tuncay Özkan'ı günahı kadar sevmeyen, onun Ergenekon Davasından dolayı içeride yatmasından hoşnutluğunu defalarca getirmiş olan bu kesim, tarihi TKP kökenli sol çevrelerde "Almancı"  olarak biliniyor.
Bu yazının konusu  bu grubu değerlendirmek değil. Sadece Tuncay Özkan'ın mecliste yaptığı bir konuşmasının bu kesim tarafından paylaşılmasındaki ironiyi vurgulamak istedim.

Bu yazının asıl konusu, bu tür haberlerin nasıl ve ne amaçla sızdırıldığı ve ama çok daha önemlisi nasıl ve neden gizlendiğini değerlendirmek.
Önce şu konuda tartışalım. Bu haber -ya da  bu tür haberler- kamu oyundan saklanmalı mı?
Baştan söyleyeyim zaten saklanamayacağı apaçık olan bu haberin saklanması bana kalırsa saçma...
Hükumetin bu konuda net bir açıklama yapamamasından da anlaşıldığı kadarıyla haberin doğruluk yanı var. Haberin asıl vurucu önemi, bu konuda PKK ile pazarlık yapılıp yapılmadığı sorusunun yanıtında...
Haberin "sızdırma"  şeklinde ortaya çıkması da bu pazarlığı işaret ediyor.
Anlaşılan taraflardan biri, bu olayın duyulup duyulmamasını, bu pazarlıkta koz olarak kullanıyor.
Yani isteğini elde edemezse, "açıklarım haa!" gibisinden bir mesaj gönderiyor.
Ama isteğinin ne olduğu henüz belli değil.
Genelde olduğu gibi, bu konuda da her şey bizlerin gıyabında gelişiyor. Gelişmelerden, bizlerde oluşturulmak istenen algıya uygun hale getirildiğinde haberdar oluyoruz.
Aslına bakarsanız bu iğrenç savaş, tümüyle bir algı ve propaganda savaşı. Bu savaşın amacından tutun da gerekçelerine kadar her şey sahte.
Bu savaşın tek gerçek yanı var ölümler, yaralanmalar, evlat acıları, üzüntü ve gözyaşı.

Gerçek savaşlarda taraflar, sadece başarı haberlerini verirler. Bu bir taktik gereğidir.
Her iki taraf da kendi taraftarlarının moralini, onların zafere dair inançlarını diri tutmak için karşı tarafın kayıplarını daha çok ve önemli, kendi kayıplarını ise daha az ve önemsiz göstermeye çalışırlar.
İşte yazının başında sözüne ettiğim MİT'le ilgili haber de taraflardan biri için bir başarı, karşı taraf için de bir zaaf ve zayıflık olarak düşünüldüğü için sızdırılmıştı.
Politika Gazetesinin paylaşmasındaki ironi de bu noktada odaklanıyor.
Politika bu paylaşımla, bu savaşta yanında olduğu tarafın bir başarısını haber ediyor.

Ancak ülkemizde yıllar süren, sadece ölümlerin ve dökülen kanların gerçek olduğu bu savaş, bir algı ve propaganda savaşı olduğu için, taraflar sadece başarı haberlerini değil, kendileri açısından mağduriyet haberlerini de piyasa ediyor.
Hükumet de, PKK da başarı veya mağduriyet haberlerini birbiriyle paçal ederek, başarı ve mağduriyetin siyasi rantını aynı anda edinmeye yönelik bir tarzda yayıyor.
Bunu kurgu bir olay üzerinden örnekleyerek açıklamaya çalışalım.
Bu topraklarda yaşanmış olaylar içinden seçip bir araya getirerek kurgulayalım.

Diyelim ki PKK askeri konvoyun geçeceği yola tuzak kuruyor, yolun kenarına patlayıcı döşüyor ve askerler geçtiği sırada patlatıyor. Üç asker şehit oluyor. Askeri araçlar devriliyor hasar görüyor.
Arkasından TSK bir operasyon düzenliyor.
Bir iki gün sonra da bu eylemi yapan PKK'lılar kıstırılıyor ve çatışma çıkıyor.
Çatışmada her iki taraftan da ölen ve yaralananlar oluyor.
Kurgu olay kısaca böyle olsun. Ancak siz de kabul edeceğiniz gibi bu kurgu, yaşamaya ve duymaya alışık olduğumuz gelişmeler.

Peki böyle bir haber bize nasıl yansıyor?
Onu da tıpkı gerçekteki gibi kurgulayalım.
Önce kurulan tuzak olabildiğince dramatik bir şekilde verilir.
Haber; "... kurulan hain tuzakta 400 kilo patlayıcı kullanıldığı tespit edilmiş oluşan şiddetli patlamada askerleri taşıyan kamyon devrildi, iki erimiz şehit oldu. Bir uzman çavuş yaralandı." şeklinde verilir.
Ama askeri konvoyun o yoldan geçeceği istihbaratını PKK'nın nasıl edindiği üzerine bir soru sorulmaz hatta gündeme bile gelmez.

Ardından ölen şehitlerin ailelerinin bilgilendirilmesi haberleri görüntüye gelir.
Büyük bir Türk Bayrağı mütevazi bir evi boydan boya kaplamaktadır. Evin önünde resmi araçlar...
Sonra evin içi görüntüye gelir.
Biri kadın iki subay, bayılan anne, ayakta duramayan bir sandalyeye çökmüş bir baba, feryat figan ağlayan bir eş, şaşkın bir veya iki çocuk ve taziyeye gelmiş kameraya doğru bakan yakınlar, komşular...
Haber, genellikle evin önünde veya ilçenin meydanında toplanan 40-50 kişinin, "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" diye slogan atttığı görüntülerle biter.
Ardından diğer şehidin yakınlarının bilgilendirilmesi haberine geçilir.
Görüntüler üç aşağı beş yukarı aynıdır. Tek fark vardır. Bu defa ağıtlar Türkçe değil Kürtçe yakılmaktadır.

Bu eylemden bir iki gün sonra TSK'nin başlattığı operasyonun sonucunun haberlerini izleriz.
Operasyonun sonucu, adeta başarılı bir maçın skorunu verir gibi, "... operasyonda dört gerilla etkisiz hale getirilirken iki gerilla yaralı olarak ele geçirildi, bir uzman çavuş yaralandı, bir er de şehit oldu" şeklinde verilir
Altı insanın öldüğü, üç kişinin yaralandığı bu olayın haberinin bu şekilde verilmesinin amacı, PKK karşıtlarının, ölenleri ve yaralıları kıyaslayarak "oh oh üç şehit verdik ama dört gerilla da öldü, yaralılarda ikiye iki olsa da, toplamda altıya beş galibiz" diye düşünmesini sağlamak.
Arkasından yine şehitlik bilgisinin aileye ulaştırılması, cenaze merasimleri ve her defasında cenaze namazı kıldıran imamın üst perdeden tekbiri, "Allahu Ekber.."
Mağrur ve mağdur halleri yine paçal edilerek algılara kazınır.
Bitmedi. Böylesi haberleri,  "acaba ölen dört kişi arasında bizim yeğen de var mı" diye izleyen önemli bir kesim daha vardır. Ne yazık ki amaçlananlardan biri de budur.
Böylece Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan beri var olan çatlağın tam da üstüne, kırılmaya dönüşmesi için darbe üstüne darbe vurulmuş olur.

Karşı cephenin de amacı farklı değildir.
Ayrıca günümüzde, iletişim ve bilişim alanında teknolojinin vardığı bu noktada tarafların hiçbiri,  bu haberleri taraftarlarına  kendi yorumuyla sunabilme imkanından yoksun değildir.
Onlar da taraftarlarının, "Tüh altıya beş mağlup olmuşuz diye düşünmesini" istemezler.
Twitter'da, -eğer araştırırsanız- PKK'nın da benzer haberleri kendi, başarısını öne çıkarak verdiğini görebilirsiniz.
Yukarıda örnek olsun diye kurguladığım PKK'nın TSK'ya kurduğu tuzak, sosyal medyada, "İşgalci Türk Ordusuna karşı, falanca yerde falanca tarih ve saatte, alanda görevli birimlerimiz tarafından başarılı bir uyarı eylemi gerçekleştirilmiştir. İki TSK mensubu savaştan düşürülürken, iki araç da kullanım dışı bırakılmıştır." benzeri şeklinde duyurulur.
O "iki TSK mensubu" yukarıda sözünü ettiğim -biri Kürt olan- yoksul Anadolu çocuklarıdır.

TSK'nın sonradan düzenlediği operasyonun haberi de, PKK kaynaklarınca farklı şekilde duyurulur.
PKK'nın açıklaması, "...aslında  ölen gerilla sayısı dört değil  bir olup, yaralı arkadaşlarımız da başarılı bir şekilde güvenli bölgeye aktarılmıştır" mealinde olur.

Aynı haberi iki taraftan da izlemeye çalışırsanız ortadaki ölümler üzerinden sürdürülen bir yarış havasını gözleyebilirsiniz.
Yukarıdaki eylem ve operasyonlar dediğim gibi bir kurguydu. Elbete bu olaylarla ilgili olan haberler de kurguydu.
Örneklerle daha iyi anlatabileceğimi düşündüğüm için yaşanmış olaylardan esinlenerek kurguladım.
Demem o ki, -yine yukarıda dediğim gibi- bu kurgu bize yabancı değil.
Bunu, yaşanmış bir örnek üzerinde görmek mümkün.

ABC Gazetesinden bir haber:
"PKK'nın askeri kanadı HPG, 13 askerin şehit olduğu helikopteri kendilerinin düşürdüğünü ileri sürdü.
PKK'nın askeri kanadı HPG (Halk Savunma Güçleri), Şırnak Şenoba'da 13 askerin hayatını kaybettiği helikopteri kendilerinin vurduğunu ileri sürdü.
HPG'nin açıklamasında, 31 Mayıs günü Şırnak'ın Uludere İlçesi'ne bağlı Şenoba kırsalında düşen Cougar tipi askeri helikopterin, Besta ve Kato dağlarında düzenlenen bir operasyondan döndüğü ve bu operasyonu koordine eden kurmay heyetini taşıdığını belirtilerek, 'Alanda görevli birimimiz tarafından ateş altına alınmış, isabet alan helikopter uzaklaşmak isterken düşmüştür' denildi."
Yani HPG 13 askerin hayatını kaybettiği bu olayı üstlenerek siyasi propaganda fırsatı olarak görmüştü.
TSK de kaza olduğunda ısrar etmişti.

TSK MİT mensuplarının kaçırılması meselesinde de bilgi saklama çabası çabası içinde olmuş, PKK da "sadece üst düzey MİT yöneticileri değil 20 kişin daha ellerinde olduğunu açıklamıştı.
Buna benzer bir çok konuda karşılıklı bir yarış söz konusu. Yarış, "kim karşı tarafa daha çok kayıp verdiiyor" algısı üzerine yapılıyor.
Bu yarışta kim öne geçiyor bilemem ama beni ilgilendiren yanı, bu kaybın bir çok kez insan yaşamı olması...

Çift taraflı bir algı yarışması yapılmakta.
Her iki taraf da hem en mağdur, hem de en mağrur görünme çabasında.
AKP hükumeti mağduriyet kısmını daha çok şehit cenazeleri üzerinden yürütüyor.
PKK ise hendek çatışmalarında sivil ölüm ve yaralanmalarını öne çıkarıyor.
Aslında bu kanlı algı savaşının gerçek mağduru şehitler ve ölen siviller.
Her iki kesim de bu savaşın gönüllü katılımcıları değil.
Ne askerler zorunlu askerlik olmasa bu savaşa katılacaklar ne de hendek savaşlarında ölen, evleri yıkılan, günlerce mahsur kalan siviller bu savaşı sürdürmek istiyorlar.
Hatta ben bir kısım gerillanın da gönüllü katılımcı olmadığını düşünüyorum.
PKK bölgede giderek bir üst yapı kurumsallığına dönüştü, hegemonyası ve o coğrafya nüfusu üzerinde yaptırım gücü arttı.
Bu durum; artık PKK gerillası olmanın da yerine getirilmesi gereken dönemsel bir borç olduğunu sonucunu doğuruyor.
Bu açıdan bakarsak PKK Gerillaların önemli kısmının da gönüllü olmadığını söyleyebiliriz.

Bu savaşı ısrarla sürdürenler bu algıdan çıkarı olanlar... Her iki taraf  mağdur olmaktan da mağrur olmaktan  da kazanıyorlar.
Bu algı savaşının görünürdeki gerekçesi Kürt Meselesinin, tarafların birbirine daha fazla kayıp verdirmesiyle çözülecek bir sorun olmadığını kendileri de biliyorlar.
Herkes biliyor ki; ne bütün dağları, şehirleriyle Güneydoğu coğrafyası denetim altına alınabilir ne de TSK ve PKK mensupları birbirini öldürerek bitirilebilir.
Bu savaş bu sorunu çözmek amacıyla sürdürülmüyor. Aksine çözümsüzlük yaratmak amacıyla sürdürülüyor.
Bu zımni bir ortaklık.
2019 Seçimlerinden sonra açığa çıkarılması düşünülen, o zamana kadar gizli tutulacak olan, Küresel Kapitalizm ve Emperyalizm nezaret ve gözetiminde sürdürülen bir ortaklık...
Anti-emperyalist mücadelenin, antikapitalist zeminden, ısrarla şoven temellere kaydırılmaya çalışılmasının nedeni de bu ortaklığı, bu gözetim ve nezareti gizlemektir.

Bu iğrenç savaşı bir maç gibi, ölüm ve yaralanma skorları üzerinden izlemenin, Roma dönemi arenalarında ölümüne dövüşen gladyatörlere tezahürat yapmaktan farkı yoktur.
Her iki tarafın da kayıpları bizim kayıplarımızdır.
Yukarıda kurguladığım olay aslında bu toprakların yaşanmışlığıdır.
Kimse tek başına beş üç ya da üç iki galip ya da mağlup değildir.
Yukarıda kurguladığım olay üzerinden alırsak aslında on bir sıfır mağlubuz.
Gerçekte ise ülke olarak yüzlerce, binlerce sıfır mağlubuz.

Nadi Öztüfekçi
17 Aralık 2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.