Hemen her konuda olduğu gibi, Kemal Türklerin ölümü de siyasi rant ve itibar edinme peşinde koşan irili ufaklı bir dolu parti, dergi çevresi ve siyasi yapılanmalar tarafından araçsallaştırıldı.
Bunların bir çoğu eğer öldürülmemiş olsaydı Kemal Türkler'e kimbilir ne yaftalar yapıştırırlardı bilemiyoruz ama, bu siyasi miras yiyicilerinin Kemal Türkler'in o zamanlar temsil ettiği değerleri çoktan ve alenen reddi miras ettiklerini çok iyi biliyoruz.
Kemal Türkler, sosyalist bir sınıf sendikacısı olmasının yanında,
TKP'nin 73 Atılımının en önemli unsuru olan UDC (Ulusal Demokratik Cephe ) hedefinin fiili ve legal temsilcisiydi.
Daha somut bir anlatımla Kemal Türkler'le UDC hedefi birbiriyle özdeşleşmişti.
Bugün Kemal Türkler'in ölüm yıl dönümü anması yapan birçok siyasi yapılanma UDC'nin siyasi bir hata olduğunu düşünüyor.
O kadar ki Kemal Türkler'in bir parçası olduğu Birlik Dayanışma (TKP) geleneğinden gelen bir çok kişi ve siyasi yapılanmalar bile, UDC savunusu yaptığı dönemleri boşa geçen, harcanmış zamanlar olarak görüyor, bunun pişmanlığını yaşıyor.
Maden İş'in yayınladığı UDC'yi tanıtan bir broşürde, "Sorumlu Yazı İşleri Müdürü" olarak adı geçen, Sosyal Medya üzerinden tanıdığım bir kişinin TKP'nin o dönemlerdeki politikalarına bakışını hatırlıyorum.
Tam da bu nedenle sık sık aramızda çıkan tartışmalardan birinin sonrasında kendisini engellemiştim. Dolayısıyla şimdiki konumunu bilemiyorum, ama eminim ki o da Kemal Türkler'in ölüm yıl dönümünü anacaktır.
Büyük bir ihtimalle bugün Kemal Türkler'i anacak olan siyasi yapılanma ve bireylerin çoğu, Ulusal Demokratik Cepheyi ya es geçecek ya da bir hata ve eleştiri konusu olarak ele alacaktır.
Sadece o konuda değil, Kemal Türkler'in uğruna öldüğü ilkeler, öldürülme şekli ve nedeninin de aynı aymazlık ve siyasi rant devşirme telaşıyla ya üstünün örtüleceğini ya da dezenformasyona uğrayacağını düşünüyorum.
Oysa Ulusal Demokratik Cephe çağrısının en görünen ve en güçlü temsilcisi olması, onun öldürülmesinin en önemli nedenlerinden biriydi.
Ulusal Demokratik Cephe Türkler'in ölüm yıl dönümünde en azından güncel parametrelerle değerlendirmeyi hak ediyor.
Evet bugün o günün tanımıyla bir Ulusal Demokratik Cephenin hayata geçmesinin koşulları kalmamıştır.
Çünkü Küreselleşmenin geldiği noktada UDC'nin temel unsurlarından olan Ulusal Burjuvaziden söz edemeyiz.
Artık emekçi katmanlar haricinde "ulusal" olarak tanımlayacağımız unsurlar yok.
Ancak bu Ulusal unsurların olmadığı anlamına gelmiyor.
O günkü koşullara göre çok daha fazla cepheleşmeye gereksinim duyan geniş ulusal unsurlar hala var, dolayısıyla da gerçekleşmesi çok daha fazla olanaklı olan emekçi ağırlıklı ulusal bir cephe hala güncel.
Böylesi, bir cephenin, ulusal ve demokratik hedefleri olan, emek eksenli, Ulusal Demokratik Emek Cephesi (UDEC) olarak tanımlayabileceğimiz bir cephenin gündeme alınması, Kemal Türkler'in ölüm yıl dönümünde onun anısına gösterilecek en anlamlı ve somut bir saygı olacaktır.
Bu noktada sırası gelmişken, Kemal Türkler'in ölüm yıl dönümünde vurgulanması ve ele alınması gereken daha birçok noktadan birinin de Kemal Türkler'in öldürülme nedeni, zamanlaması ve şekli olduğunu vurgulayalım.
Öncelikle bu cinayeti, 80 öncesinde sıkça rastladığımız, 12 Eylül Faşist Darbesine haklılık zemini kazandırmak amacıyla, faşist çetelerce işlenen, gelişi güzel hedeflere yönelik cinayetlerle bir tutmamak gerekir.
Kemal Türkler'in cinayeti 12 Eylül darbecilerinin bir ön infazıdır. 24 Ocak Kararlarından 12 Eylül Faşist Darbesine uzanan sürecin önemli basamaklarından biridir.
İşbirlikçi Tekelci sermayenin karanlık uzantılarınca alınan bir idam kararının uygulanmasıdır.
Bu idam karanın arkasında;
DİSK, Maden İş ve Kemal Türkler'in birinci derecede rol aldığı 15-16 Haziran direnişinin, MESS grevlerinin, DGM'ye Hayır itirazının kini ve nefreti;
12 Eylül Darbesinin asıl amacı olan 24 Ocak Kararlarını hayata geçmesinin önünde Türkler ve Maden İş sendikasının önemli engellerden biri olabileceği kaygısı vardı.
24 Ocak Kararları, tüm Dünya'da hız kazanan, somutlaşan Küreselleş(tir)me operasyonunun Türkiye'ye yönelik bir uzantısıdır.
12 Eylül Faşist Darbesi de öyle...
Küreselleş(tir)me Kapitalizmin Dünya ölçeğinde yaşadığı kronik krizi öteleme çabasıdır.
TKP'nin 73 Atılımı ve en önemli ideolojik açılımı UDC bütün bu gelişmelerin ülkemize getirebileceği yıkımın öngörüsü ve bu yıkıma karşı direnişin çağrısıdır.
O zamanlar adı konmamış olsa bile; Kemal Türkler'in Türkiye Maden İş adına sahibi olduğu UDC broşürünün giriş kısmında Küreselleş(tir)me öngörüsünü görebilirsiniz.
Aynı öngörüyü 1976'da Berilin'de düzenlenen, Uluslararası 4. Komünist ve İşçi Partileri Toplantısı kararlarında da görmek mümkün.
Zaten 73 Atılımı ve onun ideolojik çözümlemesi olan UDC de Berlin Toplantısı kararlarının Türkiye'de vücut bulmuş halidir.
80 öncesinin MC hükümetleri de, 12 Eylül Faşist Darbesi de -Türkiye Solu ayrımına varmasa da- UDC çağrısından dolayı duyulan telaş ve korkunun, tedbir alma gereksiniminin bir sonucudur.
Ne yazık ki bu tedbirler sonuç getirmiş, gerek dünyamız, gerekse ülkemiz bugünkü duruma gelmiştir.
Komünistler, sosyalistler, devrimciler yıl dönümlerini rutin ibadet ritüellerine dönüştürmemeli.
Siyasi rant devşirme aracı olarak da kullanılmamalı.
Çarşı esnafının, cuma namazında, çarşı camisinde görünme kaygısı ile bizlerin böylesi anmalara katılma kaygısı arasında fark olmalı.
Kemal Türkler'in yaşamı onu sevenler ve saygı duyanlar için bir onurlu bir mirastır ama savunduğu değerler ve ilkeleri de onun vasiyetidir.
Mirasa sahip çıkıp vasiyeti umursamamak ise pişkin bir miras yedi tavrıdır.
Nadi Öztüfekçi
22 Temmuz 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.