28 Temmuz 2019 Pazar

MAYIN, İNSANLIĞA KARŞI TUZAK KURMAKTIR.

Her zamanki gibi aklama heyeti iş başında...
Önce şöyle deniyor: "O patlayanlar mayın değil askeri mühimmat." Eğer mayın olsaymış, o çocukların yaralanma şekli farklı olurmuş. Ayrıca patlamanın olduğu yere yakın bir karakol varmış. Demek isteniyor ki arazide bir nedenden dolayı kaybolmuş bir el bombası benzeri askeri bir mühimmat çocukların eline geçmiş, çocuklar bu bombayı bir yere vurarak ya da kurcalayarak patlatmışlar.
Yani bir tuzaklanma falan yokmuş. Kolay kolay her iddiaya inanmam. Ama söylenen her şeyi dikkate alırım. Öyle yaptım. Kafamın bir yerine yazdım. Ancak ardından HDP Tunceli Milletvekili Alican Önlü'nün imzasıyla HDP'den bir açıklama yapıldı.. "Türkiye, Ottowa Sözleşmesi'ni 2003 yılında imzalamış ve 2004 yılında da taraf devlet olmuştur. Buna göre Türkiye, 2008 yılı 1 Mart'ına kadar stoklarındaki mayınları imha etme ve 2014 yılına kadar da toprağa döşeli mayınları temizleme, kurbanlara yardım konusunda da gerekli adımları atma yükümlülüğü üstlenmiştir." . Haklı olarak deniyor ki , "Hükumet suçlu..!" Doğrudur. Ve söylenenler de önemli. Evet bu bir ihmalden öte, bir suç..! Ancak bu durumda önceki iddia geçerliliğini yitiriyor. O zaman demek ki Nupella ve Ayaz'ı öldürenin mayın olduğu kabul ediliyor. Peki yanıtlanması gereken hepsinden önemli bir başka soru yok mu? O mayını oraya kim döşedi.!? Bu sorunun yanıtı önemli değil mi?

Niye, "Barış" kelimesini dilinden düşürmeyen bir çok kesim bu soruyu sormuyor ya da yanıtı üzerine kafa yormuyor? İsterseniz birlikte yoralım... İlk söylemde şöyle bir sav vardı; "Oraya yakın bir karakol var." Eğer patlayan bomba olsaydı, o bomba bir şekilde orada unutulmuş ya da kaybolmuş olabilirdi Ama mayınsa..? Oraya yakın bir karakolun olması, mayının o karakolda görev yapanlara karşı tuzaklanmış olma ihtimalini güçlendirmiyor mu? Nitekim, Duvar gazetesinde çıkan haber de şöyle; " Sezai Temelli, Dersim’in Ovacık ilçesinde 15 Temmuz günü tuzaklanmış patlayıcının infilak etmesi sonucu yaşamını yitiren 4 yaşındaki Nupelda ile 8 yaşındaki Ayaz Güloğlu kardeşler ile Munzur Nehri’nde hayatını kaybeden Engin Eroğlu’nun ailelerini ziyaret etti." Yani bir "tuzaklanma" olayı herkesçe kabul ediliyor.

Tekrar soralım; "Kim tuzaklamış ve kime karşı..?" HDP rahatça, "Bu mayın PKK tarafından tuzaklanmamıştır?" diyemiyor. PKK da, "Bu mayını biz tuzaklamadık." demiyor.Ortada, "savaş artığı bir mühimmat" tanımı dolaşıyor.
Sanki şöyle bir hava var gibi; 2003 yılı öncesi "savaş" gereği o mayınlar döşenmişti.
2003'te yapılan sözleşme gereği devletin o mayınları temizlemesi gerekiyordu. Temizlemedi.
Tekrar soralım o mayınları oraya kim tuzakladı? Devlet o mayınları temizlenmesi anlaşmasını imzaladı ise mayınların kaç tane ve nerelerde olduğunu nasıl biliyor? Eğer kendisi döşemediyse tabii. Peki devlet gelişi güzel yerlere mayın tuzaklaması yapar mı? Daha önce böyle bir örnek yaşamadık ya da açığa çıkan bir olay olmadı. Ama PKK'nın sadece 2018 yılında yaklaşık 10 tane mayın-tuzaklı eylemi oldu. Yani eylem biçimi olarak PKK'ya uzak bir değil. O durumda bu bilgiyi devlete PKK mı verdi? Sadece devlet değil, sivil toplum kuruluşları da küsuratına kadar biliyor. Onlara da mı PKK verdi bu bilgiyi? Yani, "biz savaş döneminde -savaş artığı dendiğine göre- şu kadar mayın döşemiştik" gibisinden... 2003'ten önce savaş vardı da şimdi bitti mi?
PKK 2015'ten buyana ağırlıklı olarak mayın tuzaklı eylemler yapıyor. Peki o dönemlerden de kalma, "savaş artığı mühimmatlar" yok mu? Örneğin askerin geçeceği yer iyi hesaplanamadığı için mayının patlamadığı eylemler olmamış mıdır? O mayınlar temizlendi mi? Yoksa devlete mi bildirildi? Yarın o mayınlar herhangi bir nedenle patlarsa yine, "biz bildirmiştik devlet temizlemedi" mi denecek? Tekrar soruyorum o mayınları oraya kim tuzakladı? Diyelim ki o mayınları -bir nedenden dolayı- devlet tuzakladı ve temizlemedi. Asıl eleştirilmesi gereken o mayınları döşemesi mi yoksa temizlememesi mi? Ya da o mayınları döşemesi çok büyük ihtimal olan PKK döşediyse savaşa lanet okuyarak geçiştirecek miyiz? Bu insanlık suçunu es geçip, "temizlemedi" diye devleti suçlamakla mı yetineceğiz.
Ve bizler, savaşa karşı olduğunu, demokrasiden yana olduğunu söyleyen bizler..? Bu mayınları oraya kimin döşediğini görmezden mi geleceğiz? Mayın en büyük insanlık suçlarından biridir.
Kim tarafından, kime karşı olursa olsun. O mayından kim öldüyse ona karşı konmuştur. O mayınlar isterse doğumlarından çok önce döşenmiş olsun Nupelda ile Ayaz'a karşı döşenmiş demektir.
Mayınla ölümün kazası olmaz, her durumda cinayettir. Ne özgürlük kazanma adına ne de vatanı koruma adına kullanılması bu suçu aklayamaz.
Sezai Temelli Nupella ile Ayaz'ın anne ve babasına; "...Çocuklarımızı unutmamak adına savaşa karşı sesimizi daha gür yükseltmeliyiz." demiş. Temelli bu görevi acılı anne babaya verirken savaşın tarafları olduğunu, sesimizi asıl 'o' taraflara karşı yükseltmemiz gerektiğini bilmiyor mu? Savaş bir doğa felaketi değildir. Mayınlar da mantar gibi kendiliğinden yerden bitmez. Birileri tarafından oraya döşenir.
Asıl sesimizi yükseltmemiz gereken, işte o, "birileridir".

Nadi Öztüfekçi
29 Temmuz 2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.