13 Ağustos 2013 Salı

Hizmet(!) ile Hükümet.. Kayıkçı kavgası..



Hizmet(!) ile Hükümet arasındaki kavga baya derince galiba. Ya da en azından kol kırığı yen içine sığmıyor artık.
Daha önce bahsetmiştim, vahşi doğada yırtıcı büyük hayvanlar ailece avlanırken büyük organizasyon ve işbirliği içinde davranırlar. Bir kısmı avı yorar, kimisi yönlendirir, diğerleri de önüne geçerek düşürücü darbeyi vururlar.
Av düşürülüp de ele geçti mi bu işbirliği biter. Aile reisinin payı kesin bir mutabakatla ayrıldıktan sonra kalanı için paylaşma kavgası başlar.
Türkiye'nin de; özel yöntemlerle yorulup sersemletilmiş bir av gibi, Cemaat, AKP ve Küresel Sermayenin oldukça sofistike bir işbirliği ile hırpalanıp ele geçirilmesi, bir diğer ifade ile formatlanması süreci biraz da buna benzer. Bu sürecin tamamlandığı düşünülüyor ki Küresel Sermayenin istekleri ve payı konusundaki kesin fikir birliğini bir tarafa koyarsak bundan sonrası için söz sahibi olma kavgası başlamış gibi görülüyor.
Bu kavgayı tetikleyen faktörlerinden biri de, bundan sonraki aşama da işlevsiz kalma telaşı olabilir. Zira Türkiye önümüzdeki süreçte kritik aşamalardan geçeceğe benziyor. Bilindiği üzere; çok bileşenli bir kuvvetler sisteminde ortaya çıkan bileşkenin denetlenebilmesi zordur. Her ne kadar devletin üst kademelerinde, yapısal modifiyelerle bir direnç beklenmese de; Gezi Direnişi göstermiştir ki eskisi kadar kolay yönlendirilemeyen, alışagelinen muhalefetten farklı, tabana yayılmış, kitlesel bir dirençle karşılaşmak mümkün.
Bu direncin aşılabilmesinin yolu vektörel kuvvetleri birbirinin eksenine getirmekten geçiyor. Buradaki sorun; kimin, kimin eksenine geleceği? Kanımca sınırları belirlenmiş, denetimli bir kavga-yarışma yaşanacak.
Bu tür kavgalar bazen avın lehine de sonuçlanabilir. Eğer avın yeterli mecali kalmışsa kavganın getirdiği karmaşa içersinde avın toparlanıp kurtulduğu da olmuştur.
Türkiye kuruluşundan beri alaca karanlık ortamında yönetildi. Demokrasi güçleri kesif sisin kısmen dışına taşan gelişmelerle olup biteni anlamaya çalıştı. Şimdi de öyle…

Nadi Öztüfekçi
14 Ağustos 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.