5 Ağustos 2013 Pazartesi

Mahkemenin işlevi...

Müjdeler var yurdumun toprağına taşına.
Darbeler çağı artık bitti. Ergenokon davası sonuçlandı.
Bir dönemin bütün faili meçhulları gün ışığına kavuştu.
Susurluk, Sivas olayları, Hrant Dink, 28 Şubat, 27 Nisan e-muhtırası hepsi de açığa çıktı.

Mustafa Balbay 34 yıl 8 ay ceza aldı...
Davayı yeteri kadar inceledik mi?
Sizce suçu sabit miydi?

Emin Çölaşan'la çıktığı Tv programlarında yılların, görüşlerimiz arasına çok mesafe koyduğunu görmüştüm. Artık başka yerlerdeydi.
Karşılaşsaydık belki de "nasılsa ortak bir noktada buluşamayız" düşüncesi ile tartışmazdım bile.
Ama başından bu yana, bir toplumsal zihin formatlama operasyonu gibi işlev gören bir mahkeme marifeti ile böylesi bir ceza alması açıkçası vicdanımı kanattı.
Başından beri mahkemenin hukuksal bir işlevden daha çok siyasal ve yapısal dönüşümün bir aracı olarak kullanıldığı kanısını taşıdım. Geçen süredeki gelişmeler bu kanımı gidermedi aksine derinleştirdi.
Yaratılan bir mizansende bir çok kişi değişik işlevler üslendi. Kimisi kurban, kimisi 'Taraf'tar oldu. Yandaş, amigo, konu mankeni, vicdan provakatörlüğü yaptı. Ustaca araya sıkıştırılan gedikli gladyo mensupları bu davanın ciddiyet dekoru işlevini üstlendi. Ülkeyi kendisine zimmetli sanan subaylara "vatan sana muhtaç" gazlamısyla, kurulan çadır tiyatrosuna davet edilip feyk atıldı. Bir çok kişi kurulan arenanın dijital türbünlerinde yumruklarını sıkıp baş parmaklarıyla aşağıyı işaret edip tezahürat yaptı. Kimisi de gözyaşlarıyla "benim de ayağıma basmıştı" minvalinde, acıklı anı anlatma 'Aksiyon'larında bulundu. Küçük bir kızın babasını yıllarca göremediği için döktüğü göz yaşlarını aklına bile getirmeden popüler olabilme fırsatını kaçırmadı.
O günlerden bu yana yaşananlara  baktığımda kaygılarımın somutlaştığını görüyorum.
Bugün Türkiye'de işleyen bazı süreçlerin, Küresel Sermayenin ihtiyaçlarının giderilmesi doğrultusunda yapılan bölgesel formatlamayla bu kadar tencere kapak uygunluğu fena halde gözüme batıyor.
Bu davanın da; bugün bir çoğumuzun demokratik kazanım ve aşama olarak gördüğümüz, bizim dışımızdaki güçlerin önderliğinde yürüyen süreçle olan uyumu da göz ardı edemeyeceğim bir olgu.
Bu olguyu dile getirmezsem kendime saygım olmaz.

Nadi Özütükeçi
5 Ağustos 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.