24 Aralık 2014 Çarşamba

Makul Şüpheli'den Malum Şüpheli'ye Birleşik Haziran Hareketi..



Birleşik Haziran Hareketi kendini deklare ettiğinden bu yana; “makul şüpheli” olmaktan hızla,  malum şüpheli olmaya doğru gidiyor.

Her zaman ki gedikli şüpheli, 34 yıldan beri Türkiye’nin her türlü sorunun baş şüphelisi, bu ülkenin topraklarının ve tarihinin ürettiği ‘sol’a yönelen bütün önyargı ve düşmanlık BHH’ye de yöneldi.
O büyük algı operasyonun, üzerlerinde uygulanan, o muhteşem formatlanmanın tamama ermediği, GDO’laşma sürecinin tamamlanamadığı, mutasyon artığı ‘sol’dan söz ediyorum.

Gezi direnişi bu mutasyonun yarım kalmasına neden oldu. Aslına bakarsanız bu toprakların ve tarihinin ürettiği ‘sol’; üzerindeki geçmişi ile ilgili mahcubiyet duygusunu gezi direnişi sayesinde attı.
Gezi Direnişine katılan milyonlar; sokaklara dökülerek solun -egemenlerin kendilerine tahsis ettiği- localarının önünde geçit töreni yaparak kendini hatırlattı. En kurak olduğu sanılan zamanda hayatın yavaş yavaş çekilerek, çölleşmeye yüz tutmuş sokaklara, bulut oldu, yağmur oldu yağdı.
12 Eylül faşist darbesiyle başlayan, Sovyetler Birliğinin yıkılması ve art arda gelen daha birçok ‘Algısal Çernobil Felaketi’nin etrafa saçtığı umutsuzluk, yılgınlık, pişmanlık radyasyonlarının etkisiyle türeyen sol mutantların, henüz mutasyon süreci tamamlanmamış sol  üzerindeki ağır mahalle baskısı; bu “Haziran Yağmurları” sayesinde azaldı.

İşte Birleşik Haziran; bu baskının altında kımıldayamayan, o ‘henüz mutantlaştırılamayan sol’un bu yağmurlar sayesinde üzerindeki baskıyı atmasıyla harekete dönüştü. Birleşik Haziran Hareketi oldu.
Bu hareketin organizasyonuna soyunan sol örgütlerin, ideolojilerinden ve bundan önceki hatasıyla sevabıyla yaptıklarından bağımsız olarak başardıkları en önemli şey; adeta ayaklarında pranga işlevi gören vazgeçilmez aksesuarları, “örgütsel egoizmlerini” en azından şimdilik,-bütün sol yapılanmaların her zaman evlerinin bir köşesinde saklayıp atmaya kıyamadıkları- antika sandıklarına kaldırmalarıdır.

Bu açıdan bakıldığında Birleşik Haziran Hareketi ne, neyi, kimleri kapsıyor gibi sorular sorulması bana kalırsa anlamsız.
Gezi Direnişi neyse Birleşik Haziran Hareketi de o...
Nasıl ki Gezi Direnişi'ni tam olarak anlatmak mümkün değil, nasıl ki Gezi Direnişi bir süreç, nasıl ki Gezi Direnişi'ne hiçbir üst yapı kurumu, hiçbir egemen önderlik edemedi ve istediği formata sokamadı BHH hareketi için de aynı şeyler geçerlidir.
Bu birleşim kendisine monte edilen motorlarla hareket edemez zaten.
Gezi direnişinin ivmesiyle hareket edecekse edecek.
O yüzden adı da Birleşik Haziran 'Hareketi'...
Yani ne atlarla çekilen, ne de benzin ya da elektrikle yürütülen, imal edilmiş bir araç değil.
Kendi iç dinamiğiyle hareket eden canlı bir organizma…

Eğer BHH hareketi bugün alelacele sorulan sorulara yanıt verme, hoş geldin karalamalarından sakınmak adına; kendini formatlayarak, oto tabuların etkisiyle kurulmaya çalışılsaydı, ne "Birleşik" olur, ne de "Hareket" olurdu.
"Haziran" ismininse yanına bile yaklaşamazdı.
 Bugün eleştiri konusu yapılan, ama bana göre en doğru ve en önemli özelliği olan birçok konudaki "belirsizlik"  aslında Gezi Direnişi’nin ruhuna çok uygun.
Bu belirsizlikler birlikte, bu hareketin kendi iç dinamiği ile belirgin hale gelecektir, gelmelidir.

Evet, BHH köşeli, muntazam hatlara sahip şekilli bir hareket değil.
Tıpkı organik sebzeler gibi.
Birçok defoya, belli konularda anomaliye ve şekil bozukluklarına sahip.
Yani bir serada yetişmediği, hormon, suni gübre ve ilaç takviyesi yapılmadığı, genleri ile oynanıp şekil verilmediği çok belli.
Tıpkı organik sebze ve meyvelerin diğerlerinden ayıran, organik olduğunun kanıtı olan özellikleri gibi…
Zaten aksi durumda birçok kesimi tedirgin edip hırçınlaştıran, telaşlandıran o "kapsayıcılığı" asla edinemezdi.
Örneğin beni kapsayamazdı.

12 Eylül Faşist darbesi akabinde yaşanan dağınıklık ve sonrasında başlayan TBKP süreci benim için önemli bir ders ve gözlem oldu.,
İleride ayrıntısıyla anlatabileceğimi umduğum bu sürecin bendeki en büyük kalıntısı dolandırılma hissi oldu.
Birilerinin; “benim adıma” ve “bana rağmen” derlenip kotarılmış hiçbir yapının, “biz yaptık hadi sen de gel” minvalindeki davetine icabet etmemeyi yediğim bu kazık sayesinde öğrendim.
Türkiye Cumhuriyetinden eski, Türkiyenin en eski ve en köklü, sınıf partisi Türkiye Komünist Partisi’nin elimden alınıp, birçok sofistike illüzyon numarası sonucu Ufuk Uras’ın  ÖDP’si ile çırak çıkarılmamın elimde kalan tek artısı işte bu “ders” oldu.
Artık bana; “gel birlikte bir şeyler yapalım” çağrıları daha yakın geliyor.
Bu çağrıların hemen çoğuna uydum.
Aksi yöndekilere de ilgi göstermedim.
Bu konudaki tavır ve düşüncelerimi de yazılarımda, çeşitli ortamlarda yapılan konuşma ve sohbetlerde sürekli dile getirdim.
Birleşik Haziran Hareketi çağrısının beni iten, çekimser olmamı sağlayacak hiçbir maddesi yok.
Elbette eksik ve farklı ifade edilmesi gereken söylemler var.
Bunlar birlikte tartışılacak, bir kısmı zamanla giderilecek belki de haklılığı sürece ve zamana bırakılacak kaygılar.
Benim açımdan en önemli nokta; bu çağrının hemen her maddesinde, BHH adına yazılan her yazı, afiş ve belgisinde, yapılan her konuşmasında dile getirilen “birlikte yapalım” çağrısıdır.

Böyle bir çağrıya; “Siz hele bir yapın. Ben ya katılırım ya da çamur atarım” diyemezdim.
Aksine bu çağrıya uyup atılan çamuru da göze almayı yeğledim.
Nadi Öztüfekçi
24 Aralık 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.