IŞİD denilen yapılanmanın amacının sadece insanları katletmek olduğunu sanan var mı?
IŞİD sırf "müslümanlık" olsun, "maksat gericilik olsun" diye kurulmadı.
Arkasında Küresel Sermayenin ve Emperyalizmin desteği var.
Çünkü onların taşeronu…
Peki Küresel Sermayenin, emperyalizmin derdi ne?
Bölgede sonradan başına bela olacak bir Radikal İslamcı bir yönetim mi oluşturmak istiyor?
IŞİD’in Pentogon tarafından kurulduğu ortaya çıktı.
Aynı Pentogon IŞİD'e karşı savaşanların da yanında yer aldı.
Peki, bunu nasıl açıklayabiliriz?
Ortada karışık ve bize yansıtılandan farklı bir durum olduğu apaçık.
IŞİD’in her geçtiği yerde sınırlar yeniden çiziliyor.
IŞİD'in her yaptığı, bütün kavramların içini boşaltıp yerine sanal ve türetilmiş kavramları koyuyor.
Öyle ki emperyalizme karşı emperyalizmin desteğinde kazanılan zaferlere sevinir olduk.
Yine emperyalizme karşı emperyalizmin desteğinde verilen mücadele destanları sayfalarımızı süslüyor.
Sosyalistler, devrimciler zor bir sınav veriyorlar.
Bir algı sınavı bu… Küresel algı imparatorlarını, dezenformasyon odaklarının yayıp trend yaptığı sahte, ama bir o kadar da sofistike argümanların arasından sıradan gerçeği ayıklayacak basireti göstermesi gerekiyor.
Bu sınavı atlatamazsak Küresel Sermayenin kazanımlarının şenliklerini yapar duruma geleceğiz.
Aslında kıyısından bucağından geldik bile...
Soruyu tekrar soralım.
Peki, Küresel Sermayenin, emperyalizmin derdi ne?
Çok kısa özetlersek; Küresel Sermaye perfore ve portatif sınırlarla çizilen bir bölge ve Türkiye tablosu istemektedir.
Yani geçirgen ve kolayca bozulup, yapılabilen sınırlar...
Sadece sermayenin değil orduların, savaş çetelerinin rahatça girip çıktığı, geçirgen, ihtiyaç ve isteğe göre kolayca değiştirilen sınırlar ve buna uygun bir yönetim sistemi öngörülüyor.
Devletin yerine şirketin, yurttaş yerine de müşterinin geçtiği bu yönetim sisteminde Anayasa ve yasalar hakim olmaz.
Ticari prosedür ve kurallar geçerlidir artık.
Dünya Ticaret Örgütünün(DTÖ) kuralları.
AKP tarafından GATS ve TISA anlaşmaları çerçevesinde çoktan imzalanan ticari kurallar...
İşçi-patron ilişkilerinin hak ve yükümlülük temelinden koparılıp işgören-İşveren arasındaki ticari ilişkilere dönüştüğü, dolayısıyla demokrasinin artık anlamsızlaştığı, bir yönetim hesaplanıyor.
İşte o yüzden "Ulus" kavramı bir takım odaklarca etnik ve inanç temelli tanımlamalarla anlamsızca kutsanırken, aynı odaklar eş zamanlı olarak emekçi yığınları ulussuz, aidiyetsiz ve yurtsuz, başı boş kitleler haline dönüştürmenin algısal zeminlerini hazırlıyorlar.
Yoğun bir dezenformasyon eşliğinde yürüttükleri büyük algı bombardımanı sayesinde birbiriyle karşıt argümanları aynı amaç çerçevesinde kullanabiliyorlar.
Sınıfsal katmanlar arasındaki ezen ezilen olgusunu gözden ırak tutup etnik ve inanç temelli bir mücadeleyi(!) empoze ediyorlar.
Çünkü ulusal politikaların yerine küresel ticari kampanyaları yerleştirmenin en kolay yolu mikro milliyetçi temeldeki örgütlenmeler ve yapılanmalardan geçiyor.
Yerleştiği coğrafyanın kamusal hizmetlerini istediği küresel hizmet şirketine ihale edebilme serbestisini "halkların özgürlüğü" diye emekçi yığınlara yutturmaya çalışıyorlar.
İşte bu noktada Yurtseverlik kavramı da şimdiden hedefe konuyor.
Emekçi kitlelerin, İşçi Sınıfının öncülüğünde sosyalizmi üzerinde kuracakları yurdunu elinden ucuza kapatmanın yolunu bugünden yapıyorlar.
Küresel Kapitalizmin en büyük kabusu kendi ticari bütünselliğinin ve homojen yapısının bozulmasıdır.
DTÖ'ün temel görevi de bu bütünsellik ve homojenize yapıyı korumak...
Sosyalist ya da Küresel Kapitalizmin tam denetiminde olmayan yönetim ve rejimlerin neden olduğu uyumsuzluğu gidermek; ticari yaptırımlarla Küresel Kapitalizmin denetimine açıp bütünleşmesini dayatmaktır.
Ticari yaptırımların yetmediği durumda NATO, Pentagon, CIA, MOSSAD ve onların desteklediği çeteler, profesyonel Occupy uzmanları devreye girerek Küresel Kapitalizmin pürüzlerini giderirler.
İşte Küresel Sermayenin, emperyalizmin derdi!
IŞİD’in katliamlarını, süregelen savaşları, bölgenin gladyatör arenasına dönüştürülmesinin arkasında Küresel Kapitalizmin olmazsa olmaz ihtiyaçları, sonsuz güç ve kazanç iştahı yatıyor.
Binlerce masum insan bu uzun metrajlı savaş senaryosunda gerçek ölüm sahneleriyle figüran olarak kullanılıyor.
Başlarda söylediğimizi tekrarlayalım.
Sosyalistler, devrimciler zor bir sınav veriyorlar.
Zor bir algı sınavı…
İŞİD’in katliamlarının arkasındaki Küresel Kapitalizm ve emperyalizm gerçeğini göremezsek, olayları salt bize gösterildiği biçimde algılayıp, belletildiği şekilde yorumlamakla yetinirsek bu tezgahın bir parçası oluruz.
Gerçeklik duyularımızı zorlayıp, egemen algıyla uyumun dayanılmaz dinginliğinden kendimizi kurtarmamız gerekiyor.
Göz ardı ettiğimiz, biraz sıkıcı ‘sıradan gerçekler’e yüzümüzü döndürmeliyiz.
Nadi Öztüfekçi
27 Haziran 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.