Bilmem dikkatinizi çekti mi? Sosyal medyada ve daha çok da
görsel medyada seçim öncesi hararetli HDP savunucuları hız kesti. Ne bileyim
sanki biraz duruldular.
Önemli bir kısmı da hafiften eleştirmeye başladı.
Eleştirilerin hemen hepsi bir noktada yoğunlaşıyor. HDP-Kandil ilişkileri ve HDP’nin Türkiyelileşemediği…
Eleştirilerin hemen hepsi bir noktada yoğunlaşıyor. HDP-Kandil ilişkileri ve HDP’nin Türkiyelileşemediği…
Sizi bilmem ama bu tip eleştiriler her defasında ben de
şaşkınlık yaratıyor. Her defasında diyorum, çünkü bu eleştiri ya da öneriler
onca fiyaskoya karşın, o kadar çok tekrarlanıyor ki.
HDP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bu yana oy oranının
sistematik olarak artmasını HDP’nin Türkiyelileşmesine bağlayan anlayış bu
tespitinden çok emin.
Evet, bu tespit belli bir yere kadar doğru. HDP’nin oy oranı Türkiyeli göründükçe arttı.
Burada gözden kaçan şey; bu doğru orantının sonuna kadar
aynı şekilde artarak gidemeyeceğiydi…
Nitekim 1 Kasım seçimleri HDP’nin Türkiyelileşebileceği
sınırı net bir şekilde gösterdi. 7 Haziranda bu sınır aşılmıştı. 7 Haziran’dan
sonraki kentlerde ve dağlarda gerçekleşen bombalı katliamlar bu ‘sınır
ihlali’ne karşı döşenmiş mayınlardı. Biraz daha ileri gidilirse neler olacağını
olabildiğince açık bir şekilde anlatan uyarı atışlarıydı. Uyarı istenen mesajı
verdi.
Türkiyelileşme sınırı kalın çizgilerle yeniden çizildi.
HDP gerekli çizgiye ve rotaya sokuldu. HDP’nin 1 Kasım öncesi seçim çalışmalarındaki “isteksiz” görünümü bunun yansımasıydı.
Demirtaş’ın davetleri kabul etmeyip televizyon programlarındaki sazlı sözlü performansını göstermekten feragat etmesi isteksizlik değil çizilen bu sınırdan dolayı çaresizlikti.
Türkiyelileşme sınırı kalın çizgilerle yeniden çizildi.
HDP gerekli çizgiye ve rotaya sokuldu. HDP’nin 1 Kasım öncesi seçim çalışmalarındaki “isteksiz” görünümü bunun yansımasıydı.
Demirtaş’ın davetleri kabul etmeyip televizyon programlarındaki sazlı sözlü performansını göstermekten feragat etmesi isteksizlik değil çizilen bu sınırdan dolayı çaresizlikti.
Burada dikkate alınması gereken nokta ne biliyor musunuz?
Bütün bunlar zaten işin normal olanı, beklenen bir sonuç olması. Çünkü HDP Kürt Hareketinin siyasi bir uzantısıdır. Finansmanından kitlesel desteğine, yönlendirici erkinden üstlendiği misyona kadar arkasında Kürt Hareketi vardır.
Kandil, KCK, İmralı değil, Kürt Hareketi…
Çünkü artık Kandil(PKK) de, KCK de, İmralı da Kürt
Hareketinin birer unsurudur. Tümü ya da kendisi değildir.
Kürt Hareketinin sınırları Türkiye’den başlamadığı gibi,
Türkiye’de bitmez.
Kürt Hareketi artık küresel bir olgudur.
İster kabul edelim ya da etmeyelim HDP de bünyesinde bu küreselliği taşımaktadır.
Bu küreselliğin yerele oranı nedir ya da ne kadarı küresel,
ne kadarı enternasyonaldir tartışılır.
Tartışılmalıdır da…
Ama bir gerçek var ki AKP diktatörlüğünün geriletilmesi
HDP’nin güçlenmesi ya da Türkiyelileşmesiyle olacak bir şey değildir.
Burada yanlış olan HDP’nin yeteri kadar Türkiyelileşmemesi
değil, HDP’nin Türkiyelileşmesine bel bağlanmasıdır.
Ayrıca Kürt Hareketi kendi amaçları doğrultusunda küresel dengeleri
ne kadar dikkate alıp, AKP iktidarı ile ilişkilerinde ne kadar stratejik
davranıyorsa, HDP’nin belirleyici iradesi de son tahlilde aynı çizgiyi takip
edecektir.
Bu, doğal ve kendi amaçları açısından bakıldığında haklılık içeren bir tutum olacaktır.
Bu, doğal ve kendi amaçları açısından bakıldığında haklılık içeren bir tutum olacaktır.
Türkiye solu; AKP diktatörlüğünün geriletme, Küresel
Kapitalizme karşı mücadele etme (aslında ‘ertelenmiş’ mücadeleye başlama)
görevlerini HDP’nin Türkiyelileşmesine endekslemeyi bırakıp, bir an önce kendisi Türkiyelileşmelidir.
Önümüzdeki dönem Türkiye solunun Türkiyelileşmesine en fazla
gerek olduğu dönemdir. Türkiye'nin başına örülmesi planlanan yeni demokratik(!) anayasa
çorabının desenlerindeki kodları iyi okumak gerekiyor.
Türkiye solu yaşanılan “Yetmez ama…” fiyaskolarını unutmayıp, aksine ders çıkarmayı artık öğrenmelidir.
Türkiye solu yaşanılan “Yetmez ama…” fiyaskolarını unutmayıp, aksine ders çıkarmayı artık öğrenmelidir.
Nadi Öztüfekçi
6 Kasım 2015
6 Kasım 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.