6 Aralık 2016 Salı

SOLUN BİRLEŞMESİNDEN KOLAY NE VAR, DAHA ÖNCE DEFALARCA BİRLEŞTİ..!?

Türkiye'deki muhalefetin ortalama siyasi profiline göre kendini daha solda gören kesimlerin, ülkenin içinde bulunduğu sorunlar için öngördüğü, kendine özgü bir çözümü var mı? Söylem keskini solculardan tutun da en liberaline kadar hemen hepsinin tek bir çözümü var; CHP'yi hizaya getirmek.!? Kimisi CHP'ye hakaret ederek, kimi her şeye çare formüller pazarlayarak, kimisi bizzat içinde çalışarak CHP'yi bir yerlere getirmeyi, solculuk görevi görüyorlar. 2013'e, yani AKP'nin liberal yaldızlarını silkelenerek üzerinden atıp, İslamcı, faşist yüzünü sergileyinceye kadar, "Muhalefetin, muhalefete, muhalefeti" garabetini sergileyenler, şimdi CHP'yi kullanışlı bir aparata dönüştürme peşindeler. O zamana kadar, CHP'yi AKP endeksli muhalefet yapmıyor diye eleştirenler, şimdi AKP ile yaşadıkları hayal kırıklıklarını CHP'de gidermek istiyorlar. O dönemler, "CHP, özellikle de tabanı boşa atılacak bir kesim değil" babındaki uyarılarımı şiddetle eleştirenler şimdi CHP'den medet umar duruma geldiler. Bu Türkiye Solunun içler acısı halinin açık bir göstergesidir. HDP -ya da Kürt Hareketi- endeksli olmayı "CHP'nin ilerisindeki sol" olarak gören Türkiye Solu artık hemen hemen yok hükmündedir. Çünkü CHP'yi hizaya getirmek dışında bir alternatifi yoktur. Haziran Hareketi bu manzaranın en aykırı, ama ne yazık ki küçük bir alanını oluşturuyor ve genel manzara içinde kaybolma tehlikesini henüz üzerinden atabilmiş değil. Uzun yıllar önce yükselen faşizm tehlikesine karşı CHP'yi de içine alan bir cephe, Ulusal Demokratik Cephe (UDC) önermesi yakın tarihimizin en aklı başında mücadele önermesiydi. CHP örgütlülüğünden daha çok tabanı ve sınıfsal tabakalanması üzerinden ortak hedefler doğrultusunda mücadeleyi öngörüyordu. Elbette o dönemler politik ve sendikal örgütlülüğü bugüne göre çok ilerideydi. Bugünkü gibi DİSK'in başında atama bir kayyum yönetimi yoktu. İşçi sınıfının sınıfsal reflekslerinin ve iç dinamiklerinin ürettiği bir yönetim işbaşındaydı. Sol örgütlerin başında da bugün olduğu gibi CEO'lar değil, eğrisiyle doğrusuyla yine kendi iç dinamiklerinin ürettiği iradeler vardı. Belki küçük burjuva öznellikler, zaaflar yansısa da en azından Küresel Kapitalizmin zihin yönlendirme atölyelerinde üretilmiş paket ideolojileri savunmuyorlardı. O günkü solun CHP yönetimlerinden özel beklentisi veya derdi, hesabı yoktu ama CHP'nin tabanıyla da kavgalı değildi. Bu çok doğaldı zira her iki kesim de aynı tabandan besleniyorlardı. Anadolu'nun bir çok yöresinde yükselen faşist saldırılara karşı dayanışma halindeydiler. Özellikle yerel yönetimler düzeyinde dayanışma ete kemiğe bürünebiliyor daha geniş alanlara yansıyordu. 12 Eylül Faşist Darbesi bütün bunları parçaladı, tuz buz etti. Bugünkü solun CHP'ye ve özellikle tabanına yönelik şaşı bakışı, işte o tuz buz olmanın ve dünyaya parçalı kırık camın arkasından bakıyor oluşundan kaynaklanıyor. Günümüzde bundan otuz, kırk sene öncesinin koşulları üzerinden tahlil yapmanın bir anlamı yok. Aynı derede iki defa yıkanamazsınız. En azından ne işçi sınıfı eskisi kadar güçlü ne de CHP dışındaki sol... Özellikle ikincisi Küresel Kapitalizmin yoğun bakım ünitelerindeki oksijen çadırlarında -yaşamak denirse- yaşıyor. Ancak her şeye rağmen o günkü sağduyu bugüne taşınabilir. Artık bölünerek azalmayı bir kader olarak alnına yazmış solu birleştirme çabalarından vazgeçmek gerekir. Solun defalarca birleşip, defalarca parçalanmanın getirdiği doku yorgunluğunu üzerinden atabilmesinin tek bir yolu var; şu nafile birleşme çabalarından vazgeçmek. Hani sigara üzerine sık kullanılan bir söz vardır; "Sigarayı bırakmaktan kolay ne var, ben şimdiye kadar kaç defa bıraktım" diye.!? Sol açısından da aynı şey geçerli. Sol için de; "SOLUN BİRLEŞMESİNDEN KOLAY NE VAR, DAHA ÖNCE DEFALARCA BİRLEŞTİ..!?" diyebiliriz. Gerçekten de Türkiye Solunu birleşme konusunda başarılı buluyorum. Her defasında çoğalarak birleşiyor sol. Ama bir türlü yığınsallaşamıyor. Aksine daralıyor. Çoğalan, o birleşme seansına katılan örgütlerin sayıları. Çünkü bir önceki listedeki her bir örgüt bu defa en az iki olmuş. Listeler uzarken, katılan azalıyor. Sol her defasında aynı şeyi yapıyor, giderek sayısı artmış bir örgüt listesiyle birleşip CHP'ye "gel, gel" yapıyor ve her defasında hüsrana uğruyor. Ve genelde de suçu kendinden başka yerlerde arıyor. Üstelik, her defasında aynı şeyi yapıp, farklı sonuç beklemenin bir adı olduğu bilindiği halde... CHP'nin kendi doğal tabanına bu kadar uzak ve karşısında olup, onu fiyasko listesini arttırmaktan başka işe yaramayan birliklere çağırmanın amacı ne olabilir? CHP'yi kendi doğal tabanından koparmak mı..? Oysa işe CHP'nin bu doğal tabanını tanımak ve onunla uzlaşmakla başlansa..? Onu değiştirmeye ya da örgütünden koparmaya çalışmadan, duyarlılıklarını samimiyetle anlamaya çalışarak ortak hareket etmenin zemini aransa..? Yıllardan beri küresel destek ve zihin yönlendirmeleri sayesinde, zor ve şiddet eşliğinde oluşturulan yığınsallaşmalara öykünmek ve başarı fetişizmi örneği oluşturmak yerine; Onca karşı propaganda ve algı operasyonuna karşın, -büyüyüp gelişmese de- önemli bir kitlenin varlığını korumasından ders çıkarmak gerekir. Nadi Öztüfekçi 6 Aralık 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.