Yıllar önce Menemen'de caddede yürürken bir şehidin cenaze konvoyuna denk gelmiştim.
Bir Roman delikanlısı şehit olmuştu.
Henüz AKP falan yoktu.
Şehit Cenazelerinden nemalanma siyasi hampacılığı MHP'nin tekelindeydi.
Hani "Kamber'siz düğün olmaz." hesabı hiçbir şehit cenazesi de MHP'siz olmazdı.
O zamanlar şehitler bu kadar bereketli de değildi.
O yüzden bir şehit cenazesi olmaya görsün, en fazla MHP cenazeye sahiplenir, bildiğimiz o, "şehitler ölmez vatan bölünmez" sloganlarıyla kortejin önlerinde yerlerini alırlardı.
Zaten bu sayede, o tabutları sanki birer saltanat kayığı gibi kullanarak iktidar ortağı olmuşlardı.
O günü de sektirmemişler en önde yerlerini almışlardı.
Sadece Şehit Roman delikanlısının ablasına önde bir yer vermişlerdi.
İki koluna iki kişi girmiş halde, bağıra bağıra ağlayarak cenaze arabasının hemen arkasından yürüyordu.
Yoksulluğu her halinden belli oluyordu.
O sıralar artık Menemen'de yaşamıyordum. Ama sanırım annem hala Menemen'de oturuyordu ve ben de onu ziyaret gitmiştim.
Uzun süreden beri Menemen'de bulunmadığım halde, korteji izlerken, MHP'lilerden bir kısmı beni tanımış olsa gerek, sloganlarını bana bakarak ve elleriyle bozkurt işareti yaptıkları kollarını bana doğru sallayarak atmaya başladılar.
Şehidin zavallı Roman yakınları ve arkadaşları arka sıralarda yer bulmuşlardı.
Aralarında tanıdıklarım, dostlarım ve arkadaşlarım vardı.
Bana doğru böğürenlere şöyle bir bakarak aralarına katıldım.
Tanıdıklarıma baş sağlığı diledim.
Hemen hepsi elimi sıktı.
Bir süre kortejle birlikte yürüdük.
Bana doğru salya tükürük bağıranlar afallamış ve susmuşlardı.
Ama pis pis bakmaya devam ediyorlardı.
O zamanlar 12 Eylül öncesinin İGD Menemen Şubesinin gücü henüz belleklerden silinmemişti.
Pis pis bakmaktan ileriye gidebilmeleri zordu.
Ancak Roman arkadaşlarım tedirgin olmuşlardı.
Onlara kendi cenazelerinde, acılarının üzerine bir de tedirginlik yaşatmak istemedim.
Tekrar baş sağlığı dileyerek ayrıldım kortejden.
Kortejdeki Romanlardan bir tanesinin bir zamanlar polislik sınavını kazandığı halde Roman olduğu için göreve alınmadığını hatırladım.
Hatırladım çünkü Menemen İGD'nin Yeni Sinema'da yaptığımız ilk kongresinde söz alıp konuşmuştu. Normalde insan yerine koymadıkları, işe, devlet memurluğuna, örneğin -yukarıda sözünü ettiğim gibi-polisliğe layık görmedikleri Roman delikanlı şehit olduğunda, üzerinden siyasi rant kazanma telaşına düşmüşlerdi.
Sonradan arkadaşlardan öğrendim.
SHP'liler cenaze evine gittiklerinde de aynı tavrı göstermişler bir koridor oluşturarak, onları aralarına alıp sloganlarla taciz etmişler.
Bugün artık AKP var. Şehit cenazelerinin siyasi bereketinden aslan payını o alıyor.
Şehit cenazelerinin en büyük akbabası "Allah'ın bir lütfu" olarak gördüğü bu acı sofralarının baş köşesinde yer alıyor.
MHP'liler şehit tabutlarını birer saltanat kayığı gibi kullanarak iktidar ortağı olmuşlardı.
Şimdi Erdoğan-AKP iktidarı başkanlığa kayıklarla değil, gemilerle gidiyor.
MHP yedekteki filikadan başka bir şey değil.
Üstelik AKP izlediği politikalarla şehit piyasasını bayağı canlandırdı.
Ne derler Allah verdikçe veriyor.
Eh tabi insanın PKK gibi bir partneri olduktan sonra..!?
Peki bu arada biz ne yapacağız?
Çünkü bu cenaze Kamberlerinin dediği gibi olmuyor.
Ne yazık ki; şehitler ölmeye devam ederken, vatan da bölünmeye doğru gidiyor.
Öncelikle şehit cenazelerinin onlar için bu kadar verimli olmasına izin vermemek gerekir.
Erdoğan-AKP iktidarı bu şehit cenazelerinde kendi cepheleşmesini oluşturmak istiyor.
O yüzden bu şehit cenazelerine demokratların, solcuların, CHP'lilerin gelmesini istemiyor.
Çünkü sadece kendi cephesini değil karşı cepheyi de dizayn etmek istiyor.
Cenazeye katılmalarını engelleyerek akıllarınca CHP, HDP birlikteliği yaratarak, "şehitlerin gelmesine neden olanlar cephesi" oluşturmaya çalışıyorlar.
Şehit cenazelerinde solcuların, demokratların ya da CHP'lilerin olması onların bilinçlerimizde çizdiği resmi bozuyor.
O yüzden, o cenazelere gitmek gerekir.
Bir kere acıyı paylaşmak insani bir görevdir.
Ve acıların siyasi meta olmasına izin verilmemeli ki, acı üretimi karlı bir sektör haline gelmesin.
Ama bu aynı zamanda bir direniş stratejisidir.
Erdoğan-AKP iktidarının oluşturmak istediği bu cepheleşme Küresel Kapitalizmin lanetli planını uygulamasının ilk adımı.
Bu planını uygulanmasına engel olmanın bir yolu da; gerçekten ama gerçekten "ŞEHİTLER ÖLMESİN, VATAN BÖLÜNMESİN" diyebilmekten geçiyor.
Bir Roman delikanlısı şehit olmuştu.
Henüz AKP falan yoktu.
Şehit Cenazelerinden nemalanma siyasi hampacılığı MHP'nin tekelindeydi.
Hani "Kamber'siz düğün olmaz." hesabı hiçbir şehit cenazesi de MHP'siz olmazdı.
O zamanlar şehitler bu kadar bereketli de değildi.
O yüzden bir şehit cenazesi olmaya görsün, en fazla MHP cenazeye sahiplenir, bildiğimiz o, "şehitler ölmez vatan bölünmez" sloganlarıyla kortejin önlerinde yerlerini alırlardı.
Zaten bu sayede, o tabutları sanki birer saltanat kayığı gibi kullanarak iktidar ortağı olmuşlardı.
O günü de sektirmemişler en önde yerlerini almışlardı.
Sadece Şehit Roman delikanlısının ablasına önde bir yer vermişlerdi.
İki koluna iki kişi girmiş halde, bağıra bağıra ağlayarak cenaze arabasının hemen arkasından yürüyordu.
Yoksulluğu her halinden belli oluyordu.
O sıralar artık Menemen'de yaşamıyordum. Ama sanırım annem hala Menemen'de oturuyordu ve ben de onu ziyaret gitmiştim.
Uzun süreden beri Menemen'de bulunmadığım halde, korteji izlerken, MHP'lilerden bir kısmı beni tanımış olsa gerek, sloganlarını bana bakarak ve elleriyle bozkurt işareti yaptıkları kollarını bana doğru sallayarak atmaya başladılar.
Şehidin zavallı Roman yakınları ve arkadaşları arka sıralarda yer bulmuşlardı.
Aralarında tanıdıklarım, dostlarım ve arkadaşlarım vardı.
Bana doğru böğürenlere şöyle bir bakarak aralarına katıldım.
Tanıdıklarıma baş sağlığı diledim.
Hemen hepsi elimi sıktı.
Bir süre kortejle birlikte yürüdük.
Bana doğru salya tükürük bağıranlar afallamış ve susmuşlardı.
Ama pis pis bakmaya devam ediyorlardı.
O zamanlar 12 Eylül öncesinin İGD Menemen Şubesinin gücü henüz belleklerden silinmemişti.
Pis pis bakmaktan ileriye gidebilmeleri zordu.
Ancak Roman arkadaşlarım tedirgin olmuşlardı.
Onlara kendi cenazelerinde, acılarının üzerine bir de tedirginlik yaşatmak istemedim.
Tekrar baş sağlığı dileyerek ayrıldım kortejden.
Kortejdeki Romanlardan bir tanesinin bir zamanlar polislik sınavını kazandığı halde Roman olduğu için göreve alınmadığını hatırladım.
Hatırladım çünkü Menemen İGD'nin Yeni Sinema'da yaptığımız ilk kongresinde söz alıp konuşmuştu. Normalde insan yerine koymadıkları, işe, devlet memurluğuna, örneğin -yukarıda sözünü ettiğim gibi-polisliğe layık görmedikleri Roman delikanlı şehit olduğunda, üzerinden siyasi rant kazanma telaşına düşmüşlerdi.
Sonradan arkadaşlardan öğrendim.
SHP'liler cenaze evine gittiklerinde de aynı tavrı göstermişler bir koridor oluşturarak, onları aralarına alıp sloganlarla taciz etmişler.
Bugün artık AKP var. Şehit cenazelerinin siyasi bereketinden aslan payını o alıyor.
Şehit cenazelerinin en büyük akbabası "Allah'ın bir lütfu" olarak gördüğü bu acı sofralarının baş köşesinde yer alıyor.
MHP'liler şehit tabutlarını birer saltanat kayığı gibi kullanarak iktidar ortağı olmuşlardı.
Şimdi Erdoğan-AKP iktidarı başkanlığa kayıklarla değil, gemilerle gidiyor.
MHP yedekteki filikadan başka bir şey değil.
Üstelik AKP izlediği politikalarla şehit piyasasını bayağı canlandırdı.
Ne derler Allah verdikçe veriyor.
Eh tabi insanın PKK gibi bir partneri olduktan sonra..!?
Peki bu arada biz ne yapacağız?
Çünkü bu cenaze Kamberlerinin dediği gibi olmuyor.
Ne yazık ki; şehitler ölmeye devam ederken, vatan da bölünmeye doğru gidiyor.
Öncelikle şehit cenazelerinin onlar için bu kadar verimli olmasına izin vermemek gerekir.
Erdoğan-AKP iktidarı bu şehit cenazelerinde kendi cepheleşmesini oluşturmak istiyor.
O yüzden bu şehit cenazelerine demokratların, solcuların, CHP'lilerin gelmesini istemiyor.
Çünkü sadece kendi cephesini değil karşı cepheyi de dizayn etmek istiyor.
Cenazeye katılmalarını engelleyerek akıllarınca CHP, HDP birlikteliği yaratarak, "şehitlerin gelmesine neden olanlar cephesi" oluşturmaya çalışıyorlar.
Şehit cenazelerinde solcuların, demokratların ya da CHP'lilerin olması onların bilinçlerimizde çizdiği resmi bozuyor.
O yüzden, o cenazelere gitmek gerekir.
Bir kere acıyı paylaşmak insani bir görevdir.
Ve acıların siyasi meta olmasına izin verilmemeli ki, acı üretimi karlı bir sektör haline gelmesin.
Ama bu aynı zamanda bir direniş stratejisidir.
Erdoğan-AKP iktidarının oluşturmak istediği bu cepheleşme Küresel Kapitalizmin lanetli planını uygulamasının ilk adımı.
Bu planını uygulanmasına engel olmanın bir yolu da; gerçekten ama gerçekten "ŞEHİTLER ÖLMESİN, VATAN BÖLÜNMESİN" diyebilmekten geçiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.