18 Ağustos 2018 Cumartesi

SERUMLA YAŞANMAZ..!

Bu kriz ertelenmiş bir krizdir.
Ertelenmesinin nedeni Küresel Kapitalizmin tek adam rejiminin kurulmasına, yerleşmesine ve tek adama -yeteri kadar güç biriktirmesi için- zaman tanımaktır.

Normal koşullarda Türkiye'nin izlediği ekonomi politikasını izleyen herhangi bir ülkenin böylesi bir krizle çok önceden karşılaşması gerekirdi.
Bu bakımdan, Türkiye, daha doğrusu bu iktidar bir süreden beri kollanmıştır.
Israrla söyledim ve söylüyorum yaşadığımız bu krize getiren koşullar, izlenen 'hatalı' ekonomik politikalar yüzünden değil, bile isteye, sonuçları öngörülen, 'kasıtlı' izlenen politikalar nedeniyle oluşmuştur. Daha doğru bir ifadeyle, "oluşturulmuştur".

Ülke giderek dışa bağımlı hale getirilirken bir yandan da Osmanlıcı hayallerin peşinde koşarak kaynaklarını harcamıştır.
Türkiye Küresel Kapitalizmin Suriye yönelik planları uğruna kan kaybı yaşamıştır.
Suriye'deki  emperyalist müdahalede taraf olmuş, gerek muhaliflere, gerek bu müdahalenin bir sonucu olan mültecilere kaynaklarını harcamıştır.
Bir çok defa savaşa bizzat katılarak insan kaynaklarımız da harcanmıştır.
Bu kan kaybı hem şehit kanları şeklinde hem de ekonomik anlamda çalışan ve yoksul kesimlerin yaşamsal kaynaklarını giderek azalması şeklinde gelişmiştir.
Bu sürecin ekonomiye yaşattığı kan kaybı dışarıdan gelen sıcak para akışıyla  adeta damardan serumla kan verilerek karşılanmıştır.
Ne yazık ki serumun ayarı başkasının elinde. Damara giren kan hızı biraz azaltıldığında bugün yaşadığımız durum oluşmaktadır.
Serumun akış hızı azaltıldı, çünkü bizden yapmamızı istedikleri var. Belki de ötanazi anlamına gelecek adımlar atmamızı istiyorlar.

Türkiye ekonomik ve siyasi anlamda öyle bir aşamada ki kan kaybını önlemesi için uzandığı pozisyonu değiştirmesi, toparlanması gerekiyor, pozisyonunu değiştirmeye kalktığında da serumun iğnesinin damardan çıkması söz konusudur.
Türkiye buna rağmen ayağa kalkmak, kan kaybını önlenmek zorundadır.
Kendi ölüm fermanımızı imzalayamayız!
Elbette serumun damardan çıkması ile baş dönmesi yaşanacaktır. Kan kaybının önlenmesi adına bunu göze almak zorundayız.
Ama her şeyden önce hastanın doktoru değişmelidir.
Hastayı komaya sokan doktorla hastayı kurtaramazsınız.
Doktora destek çıkarak, ona akıl vererek bu işi yürütemezsiniz.
Eğer gerçekten sözünüzü dinleyeceğini düşünüyorsanız ona, böyle bir sorunu tek başına çözemeyeceğini anlatın.
Yetkilerini meclise, ulusal iradeye devretmesini tavsiye edin.
Anlamazsa da emekçi ulusa gidin.
O kesik damardan akan kanın kendi kanları, yaşamları, varlıkları ve geleceği olduğunu anlatın, anlatalım.
Masadaki hasta biziz.

Şimdi, İktidar Meclise..! diye haykırmanın tam zamanı!
Bunun olabilirliğinden önce gerekliliği gelmektedir.

Nadi Öztüfekçi
18 Ağustos 2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.