22 Haziran 2013 Cumartesi

GEZİ DİRENİŞİ SORULARI 1


* Gezi direnişi kendiliğinden gelişen bir isyan mıydı? Yoksa bir kesimin (Örneğin, ülkedeki çözüm sürecine karşı çıkan ulusalcıların), bir çıkar grubunun (Örneğin, Faiz Lobisi, Uluslar arası alkol lobisi vb.) bir manipülasyonu muydu?
Bence:
Henüz hiç bir veriye dayanmadan, bu gibi konularda sıcağı sıcağına kesin konuşmanın bilimsel yanlışlığını kabul ederek ve kişisel yeterliliğim sınırlarındaki gözlemlere dayanarak söylüyorum ki; Bu direniş dağların yüksek eteklerinde yetişen kardelenler kadar organik ve doğaldı.
Hiç kimsenin ya da hiç bir kesimin bu boyutlara erişeceğini önceden hesaplamasına imkan yoktu.
Hiç kimsenin ya da hiç bir kesimin bu denli geniş ve çeşitli grupları kapsayacağını öngörmesi imkansızdı.
* Peki sorunun devamı olarak; Erdoğan'ın dilinden düşürmediği 'Faiz Lobisi'nin gerçekten bir manipülasyonu olabilir mi?
Böylesi bir iddianın ciddiye alınabilmesi için önce somutlaşması lazım. Bakın iddiaların somut veriye dayanması gerekliliğinden söz etmiyorum. İddianın bizzat kendisinin somutlaşması lazım. Çünkü iddia tümüyle havada... Öncelikle Faiz Lobisi  denilen kesim kim?
Bugün "Türkiye'nin istikrarlı(!) Ekonomik yapısının sağladığı güven ortamı" nedeniyle küresel sermayenin Türkiye'ye akmasının anlamı nedir? Son on yılda Gayri Safi Milli hasılanın %88,2 Banka Mevduatı olan ve bunun yabancı sermayeye ait kısmının %61'e ulaşmış  olduğunu düşünürsek bu sorunun cevabı ortaya çıkar.
Peki bu politikanın yürütücüsü kim? AKP hükümeti değil mi? Üstelik tüm açık ve dolaylı yandaşlarca ballandıra ballandıra anlatılan o "başarı" denilen şey, bu faiz lobisiyle can ciğer kuzu sarması halindeki bu ekonomik politika değil mi? O durum da "Faiz Lobisi" denilen kesimin Başbakanın da ifade ettiği gibi hiç bir ülkede etmediği kazancı Türkiye'de elde ettiğini de düşünürsek  kendi ayağına neden kurşun sıksın?
* Bir başka soru... Gezi Parkı'ndaki çadırların gecenin üçünde polisin azgın saldırısı eşliğinde yakılması ve Erdoğan'ın Tunus gezisinin hemen öncesi kışkırtıcı konuşmaları olmasaydı direniş bu boyutlara ulaşır mıydı? Bu durumda Gezi Parkı manipülasyonu(!) kimin tarafından yapılmış oluyor?
Peki bu olayların amacı "Çözüm Sürecini"  engellemek miydi? Olabilir... Ama o durumda da bunu isteyenlerin başında  Başbakan Erdoğan geliyor demektir. Kazlı Çeşme konuşmasında sarf ettiği sözler bu sürece adeta kurşun sıkmak anlamındaydı.
* Peki Gezi direnişi, Arap Baharlarının bir devamı mı? Ya da Gene Sharp'ın ünlü kitabında taktiklerini verdiği turuncu devrimleri serisinin bir devamı mı?
Gezi Direnişi Arap Baharlarının bir devamı mı değil mi bilemem. Yani Tunus ve Mısır'daki özgürlük istemlerinin ve orada kullanılan yöntemlerin etkisi Gezi Direnişine yansımış olabilir. Dünya da özgürlük mücadelesinde kullanılan yöntemler bu bilişim çağında sır değil. Bu yöntemlerin bilgisi ne kimsenin tekelinde ne de telif hakkı sınırları dahilinde.
Ancak Arap coğrafyasındaki küresel sermayenin tetikleyici ve yönlendirici etkisini tartışmadan önce Erdoğan'ın mitinglerde sarf ettiği şu cümleyi irdelemek lazım:  "Türkiye'deki Türk baharı 3 Kasım 2002'de oldu." Bence doğru söylüyor.
Arap Baharı denilen zincirleme kalkışmaları ve o coğrafyadaki şu anki durumu hesaba katar, Suriye'deki gelişmeleri göz önüne alırsak; Küresel Sermayenin önemli bir aktör olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca Mısır'da iktidardaki Müslüman Kardeşlerin, "Kapitalizmle Uyumlu İslam" konusunda AKP ile olan benzerliğini hesaba katarsak Küresel Sermaye gözetim ve desteğindeki "Türk Baharının" Erdoğan'ın dediği gibi 3 Kasım 2002'de olduğu doğru.
Ne yazık ki '28 Şubat'ın arkasındaki birincil önemde olan sınıfsal ve ekonomik etmenler yeterince incelenmedi. Yaygın medyanın ve sonradan yerden biter gibi aniden ortaya çıkan yandaş medyanın yönlendirmeleri sonucunda gerçeğin tam tersi bir "28 Şubat" algısı  oluşturuldu. Yine 28 Şubat'tan sonra kurulan Ecevit Hükümetlerinde manipülasyonlarla yaratılan ekonomik krizin de yeterli önemde incelendiğini söylemek mümkün değil. Bu yazıda bu konuların ayrıntısına girecek değilim. Uzun ve ayrıntılı bir inceleme gerekir. Ama hiç dillendirilmeyen iki gerçeği hatırlamakta yarar var.
1.) 28 Şubat'ın en önemli sonucu AKP'nin ortaya çıkmasıdır.
2.) 2001'de ortaya çıkarılan düzmece ekonomik kriz de Ecevit Hükümetini yıpratmış ve 2002'de yapılacak Seçimlerde AKP'nin tek başına iktidarını getirmiştir.
Şimdi, gerek "milli jöleme" Yiğit Bulut, gerekse bir sonraki seçimde adaylığını garantilemek için yalakalığın en uç örneklerini veren Melih Gökçek'in diline doladığı bu olaylar aslında Gezi direnişin değil, AKP'nin 2002'deki iktidarının bir manipülasyon olduğunun kanıtıdır.
Körling ve 'Gezi' adlı yazımda biraz bahsettiğim gibi Gezi Direnişi elbette bir çok kesimin sofistike yöntemlerle kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışacağı çok önemli tarihsel bir olaydır. 
Bu direniş sonucunda AKP hükümetin yıkılması "dış mihrakların" istediği değil, olsa olsa kerhen rıza gösterdikleri bir sonuç olur.



Daha bir çok soru var sorulması gereken. Ve tartışılması gereken bir çok da yanıt... Görülüyor ki bu direniş burada bitmiyor, kolay kolay da sönümlenmeyecek. Toptan bir değerlendirme için çok erken.
Ama dezenformasyonları da teşhir etmek gerekir.
Ben kendimce bunu yapmaya çalışacağım
Nadi Öztüfekçi
22 Haziran 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.