11 Şubat 2014 Salı

Dinini öğrenme özgürlüğü



Son bir kaç yıldan beri internetteki google dahil hemen tüm çeviri programlarında Türkçe Arapça çeviri yapmak isterseniz Arap harfleriyle sonuç geliyor.
Örneğin surelerin Arapça metinlerini birbiriyle kıyaslama yapmak üzere, Türkçe bir kelimenin Arapça söylenişini anlamak istiyorum karşıma Arap harfleri ile yazılı bir metin geliyor.
Neden acaba?
Diyelim ki dinini öğrenmek isteyen inançlı bir Müslüman bir duada geçen bir veya birkaç kelimenin ne anlama geldiğini merak eder ve bunu da kaynağından öğrenmek isterse bu mümkün olmuyor.
Ya Arapça öğrenmek zorunda ya da yorumlanmış bilgilere razı olmak zorunda.
Arapçayı Arap harfleri ile okuyup yazmanın ne kadar zor olduğu malum.
Yani başlı başına, uzun erimli, zor bir iş. Bu durumda araya birileri giriyor.
Diyor ki; "Dinini benden öğreneceksin. Yani benim istediğim gibi, benim sana anlattığım gibi..."
Bunca zamandır Mütedeyyin kesimin mağduriyeti edebiyatı yapılırken "dinini özgürce öğrenmek" kavramı çok kullanıldı.
Hala da kullanılmakta... Bu; hükümetin siyasi alt yapısının temel argümanlarından biriydi.
Dini özgürce öğrenmek kavramının gerçek anlamı; isteyen bir kişinin dinini kendi başına da öğrenebilmesidir.
Bu özgürlüğü savunan bir iktidar bunun imkanlarını arttırır.
Oysa Diyanet işlerinin portalına girdiğiniz de bildiğiniz bir surenin bir kısmını Türkçe harflerle yazıp anlamını bulamazsınız.
Örneğin surelerin Arapça metinlerini Türkçe karakterlerle bulamazsınız. Diyanetin bu hizmetinden detaylı bir verim almanız için Arapça bilmeniz gerekiyor.
Eğer Arapça okuyup yazamazsanız bile en azından dua ederken ne dediğinizi bilmek isterseniz bunu Diyanetin portalından öğrenemiyorsunuz.
Neden? Bunun bir nedeni çağdaş yaşamla ve erişilen bilgi ve algı düzeyi ile çelişebilecek bazı zaaflar konusunda duyulan endişe olabilir.
Yani diyanetin bir anlamda kendi kompleksi olabilir. Ancak bu, dinin bir şekilde yeniden yorumlanmasıyla aşılabilir. Çünkü çağdaşlık bilim ve teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin insanların dine olan ihtiyaçları her zaman var oluyor. Bence asıl endişeleri; bu çağdaş yorumun ne yönde olacağı...
İşte asıl sorun burada. Bu yorumların özgürce yapılmasından endişe duyuyorlar. Denetlemek istiyorlar.
Aslında "dinini özgürce öğrenmek" lafına öncelikle bunu en çok söyleyenler inanmıyor.
İstenen; iktidarın işine gelen din anlayışı, daha doğrusu kapitalist sistemin ihtiyaçlarına uygun bir din anlayışının egemen olması.
Dini bunca zamandan bu yana tekellerine alıp işlerine geldiği gibi kullanma imkanını kaybetmek istemiyorlar. O yüzden çağdaş teknolojinin imkanlarını; bunca zamandır dillerinden düşürmedikleri "Herkes dinini 'özgürce' öğrenebilmeli" kavramı doğrultusunda doğru dürüst kullanmıyorlar.
Her zaman olduğu gibi o 'gizem perdesi'nin arkasındaki kontrol localarında kalmak işlerine geliyor.
Örneğin Borsa İstanbul bünyesindeki Dünya Bankası ile ortak kurulan İslam Finans merkezinde; "Faiz" konusunda ve daha birçok konuda "İslami kurallarla, kapitalizmin bugünkü ihtiyaç ve koşullarını nasıl bağdaştırabiliriz" problemini çözmeye çalışıyorlar.
Bu çözümlerin İslami kurallarla çeliştiği durumda İslami kuralları değiştirmek söz konusu olduğunda işte o 'gizem perdesi'ne ihtiyaçları var.
Özgürlüğün her türü bir başkasının özgürlük hakkını kısıtlamadığı sürece gereklidir. Ama özgürlük yalnızca bir kavramdan öte bir şeydir. Maddi bir olaydır.
Eğer bir iktidar olarak bunu maddi olarak sağlamak mümkün olduğu halde sağlamıyorsanız, insanların dinlerini özgürce öğrenmesini kısıtlıyorsunuz demektir.
Aynı şekilde inançlarını yaşamalarını da kısıtlıyorsunuz.
Ne düşünceler ne de inançlar zapturapt altına alınamaz.
Ama egemenlerin bu çabaları hiç bitmeyecek.

Nadi Öztüfekci
11/02/2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.