3 Kasım 2017 Cuma

ERDOĞAN ve ÇEVRESİNİN ATATÜRK SEVGİSİ..!

Erdoğan'ın 2019 seçimleri için edindiği yeni seçim jargonunu izlediniz mi?
Atatürkçü jargonu yani...
Neredeyse mitinglerde Kuvai Milliye kalpağıyla konuşacak.
Yandaş yazarları, Başbakanı, bakanları ve medyada görünen AKP milletvekilleri ve kendisi Atatürk'e  herkesten fazla sahip çıkarak laik kesimin oyunu almayı hedefliyorlar.
Bunun bir seçim taktiği olduğunu kendi seçmeni dahil hemen herkes görüyor aslında.

Peki Hayır Cephesi olarak şimdi ne yapmalıyız?
Erdoğan Atatürk'e sahip çıkıyor diye Kemalizme ve Kemalistlere saldırarak, geniş bir muhalif kitleyi Erdoğan'ın yanına mı itelemeliyiz?
Hani tek adam rejiminin 2019 seçimleriyle daha da pekiştirmesine yardımcı olmak açısından...
Yoksa Erdoğan'ın bu eğreti Atatürkçü maskesini düşürüp, İslamcı despotik yüzünü teşhir mi etmeliyiz?
Bu sorunun yanıtı bir başka sorunun yanıtıyla aynı.
Soru şu: Erdoğan'ın baskıcı yönetiminin güçlenerek devam etmesinden yana mıyız, yoksa karşısında mıyız?

İsterseniz bunun üzerine biraz akıl yürütelim.
Erdoğan ve etrafındakilerin bir anlamda kendilerini komik duruma düşüren bir davranışta bulunmasının nedeni ne olabilir?
Şaşkınlık ya da şartların getirdiği bir zorunluluk mu?
Zorunluluk olabilir belki ama asla şaşkınlık değil.
Erdoğan Refah Partisinden Küresel Sermayenin bir projesi olarak devşirildi.
Proje, çeşitli yöntem değişiklikleriyle devam ediyor. Dolayısıyla Küresel Deneyim desteği de devam ediyor.
Erdoğan'ın bu yeni Atatürkçü kılığının tasarımını bizzat küresel kreatörlerin yapmış olması büyük ihtimal.
İletişim teknolojileri ve algı mühendisliği tekniklerinin bu denli geliştiği günümüzde, düşüncenin yaygınlaşıp yerleşmesi için doğru bilgilere dayanıp tutarlı olmasından daha çok, yeteri kadar sık tekrarlanması daha etkili oluyor.
Bunca zamandır Erdoğan'ın birbirine ters söylem ve davranışlarını geniş kesimlerin gözünde tutarlı ve mantıklı görünmesini başaran medya, Erdoğan'ın bu manevrasını da makul göstermeye çalışacaktır.  Peki, bu zorunluluğun nedeni ne?
16 Nisan referandumunun en çarpıcı sonucu; 67 ilde ortaya çıkan, Hayır blokunun yükselme dinamiğiydi. Erdoğan, 16 Nisan Referandumunda, Atatürkçülük karşıtı politika izlemenin kendisine kendisine oy kaybettirdiğini gördü.
Üstelik bu kayıp kendisine oy veren kesimler içinden de yaşanıyordu.
Erdoğan'ın, üzerine hiç de olmayan, sakil duran bu kılığı giymesinin nedeni, oy kazanmaktan daha çok mevcut oyları kaybetmeme telaşıdır.
16 Nisan referandumunda Barzani'ci aşiretlerinin kendisine verdiği desteğin 2019'da aynıyla tekrarlanacağı garanti değil.
Barzani'nin Kuzey Irak'ta gerçekleştirdiği referanduma karşı aldığı, daha doğrusu almak zorunda kaldığı tutum bu desteği tehlikeye soktu.

Görüldüğü kadarıyla Erdoğan sadece kıyı illerinde değil İç Anadolu illerinde de yükselen dinamiğin önünü kesmeye Güney Anadolu'daki oy potansiyelini korumaktan daha önem veriyor.
Bunu Erdoğan açısından bir handikap olarak değerlendirebilir miyiz bilmiyorum.
Olabilir de...
Ama Erdoğan görünür platformlarda Barzani'ye ve ABD'ye atıp tutarken, kapı arkasında anlaşmış da olabilir.
Barzani ve ABD'den, 2019 seçimleri sonrasına kadar, "bol vaatli bir seçim avansı" istemiş olabilir.
Şöyle bir düşünürsek; Evet cephesi Güneydoğu'da ki 14 ilden,1 Kasım seçimlerinde aldığı oyu alsaydı kazanamazdı.
16 Nisan Referandumunda 'Evet' oyu vermek Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığını desteklemek anlamına geliyordu ve Erdoğan -seçim hilelerini saymazsak- Türkiye KDP'sinin oylarıyla, ucu ucuna %51'i buldu.
O günden bu yana, -Hayır oylarının 67 ildeki yükselme eğilimini de hesaba katarak-  projeksiyon uygularsak o 14 ilden aldığı oyun daha fazlasına ihtiyacı olduğu görülecektir.
Erdoğan bu yeni kılığının kendisi için bu illerde bir handikap olduğunu düşünmediğine göre bu avansı koparmış olması lazım.
Çünkü asıl handikap Zarraf davası...
Orada ortaya dökülen bilgiler 2019 seçim arifesinde Erdoğan'ı sıkıntıya sokabilir.
Eğer böyle bir avans varsa bu avansın faizi yüksek olacaktır.
Ama bütün zorluk Erdoğan'ın tek kişilik hükümet olabileceği 2019 seçimlerine kadar.
16 Nisan'da onaylanan Anayasa eşiliğinde iktidar olduğunda, şu anda dillendirmediği dönüşümleri gerçekleştirmek, yani Küresel Kapitalizmin kendisine yüklediği misyonu yerine getirmek çok daha kolay olacaktır.
Bu avansın faizini de Emekçi Anadolu Ulusu ödeyecektir. 

Sonuç olarak; ben, Erdoğan'ın bu Atatürkçü kılığını hayra yormuyorum.
Yukarıda da sözünü ettiğim gibi bu yeni seçim taktiği Erdoğan ve çevresi açısından bir şaşkınlık göstergesi değil zorunluluktan dolayı başvurduğu kurnaz bir taktiktir.
Öylesine sinsi ve kurnaz bir taktik ki asıl şaşkınlığı muhalif ve kendisini muhalif sanan kesimlerde yaşatacaktır.
Erdoğan'ın zımni partnerleri aldıkları bu pası iyi değerlendirip Kemalizm ile Erdoğan'ı bütünleştirip baş düşman ilan edeceklerdir.
Böylece Erdoğan muhalefetini bölmeyi amaçlayacaklardır.
Korkarım kısmen başarılı da olacaklardır.
Bunu engellemenin yolu Erdoğan'ın bu eğreti Atatürkçü maskesini düşürüp, İslamcı despotik yüzünü teşhir etmekten geçiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.