Yani tam 6 yıl önce.
Birgün önce, tamamlayıcı bir operasyon daha geçİrmiştim.
On ay geçirdiğim asıl operasyonla kıyaslanmayacak kadar basit operasyondu aslında ama, operasyon sonrası tahmin ettiğimiz gibi geçmiyordu.
On ay boyunca hiç çalışmayan kalın bağırsağım işlev kazanınca pek sık görülmeyen bir ameliyat sendromu gelişmiş, sancılı ve zor zamanlar geçiriyordum.
Sevgili eşim hemen her müşkülümde olduğu gibi yine yanı başımdaydı.
Her acımı en az benim kadar yaşadığından emindim.
O gün onun doğum günüydü ve acılarımı omuzluyordu.
Böyle bir duruma neden olmanın bana yaşattığı duyguların etkisiyle, o ameliyat sonrası sendromun verdiği sancılar içinde aşağıdaki şiiri yazmıştım.
Şiirde, birlikteliğimiz boyunca bir çok kez olduğu gibi o yaş gününde de kendisine "acılarımın değmesinden" yakınmıştım.
Çıkmaya başladığımız sıralar, 12 Eylül öncesinin hareketli günleriydi. Bir kısmı da 12 Eylül darbesinin ağır baskısı altında geçti.
Nişanlandıktan hemen sonra kaçak düşmüştüm.
Nikahımız Buca Ceza Evinde kıyılmıştı.
Hülya, mahkumiyetim süresince Çanakkale Ceza Evindeki açık görüşlere geldi.
İçeriden çıkınca evlenmiş ama bir süre sonra asker kaçağı durumuna düşmüştüm.
Her şey hallolduktan sonra yaşamın bize tanıdığı 20 yıllık nefes arasından sonrası benim hastalığımın teşhisi, kemoterapi, asıl operasyon, yine kemoterapi, nihayet o tamamlayıcı ameliyat ve o ameliyatın sendromunun sancıları arasında 26 Aralık 2012 akşamı...
Şiirimde de söylediğim gibi hep acılarım değmişti kendisine.
O günden bu yana tam altı yıl geçti.
Bugün yine 26 Aralık, yani Hülya'nın doğum günü.
Rastlantıya bakın ki ben, -yine bir gün önce- jandarma tarafından ifadeye çağrıldım.
Hakkımda bir soruşturma açıldığını öğrendim.
Lanetli bir rastlantı..!
6 yıldan sonra yine eşimin; 'nice yıllar'ı, 'nasıl oldu kocan'lar arasında ötelendi.
Yine 'acılarım değdi' kendisine.
Aslında benim değil ülkenin acıları diyebiliriz ama yine de benim üzerinden değmişti.
Sevgili eşim, bir tanem.
O şiirin sonunda dediğim gibi; 'Bundan böyle yalnızca sevgimin değmesini" nasıl isterdim bilsen.
Oysa sadece kendimin değil ülkenin acılarını da taşıyorum sana...
Bunun için özür dilerim senden, ama o acıları senin de nasıl derinden bir bilinçle hissettiğini biliyorum.
İşte o da beni affedeceğine dair umudumu oluşturuyor.
Her şeye rağmen nice yıllara bir tanem.
6 yıl sonra bu gün o şiiri tekrar paylaşmak daha bir anlamlı geldi bana.
ACIMDAN ÖTE...
İnan ki yaşadıklarımdan hiç yakınmıyorum.
Ne başıma gelenlerden
ne de yaşadığım yenilgilerden...
Nice insanın yaşadıklarını düşününce
yakınmak ayıp bile geliyor bana.
Çekilmez çileler değildi yani.
'Nicelerini atlattın,
bunu da atlatırsın" diyorlar ya...
Utanıyorum.
Hem yanımda sen vardın.
Senin gibi akıl,
vicdan
ve sevgi dolu bir omuzdaşla
hangi müşkülün altından kalkamaz ki insan?
O yüzden yakınmıyorum.
Hem de hiç...
Yandığım ne biliyor musun?
Hep acım değdi sana bir tanem,
hep acım...
Düşünsene,
26 Aralık senin yaş günün
ve sen benim başımdasın.
Acımı omuzluyorsun.
'Nice yıllar'ın ötelendi
'nasıl oldu kocan'lar arasında.
Nasıl kahroldum bilsen...
Hepsi bu değil elbet...
Değil de,
anlatsam sığmaz ki şiire…
Peki sen?..Diye sorarsan eğer,
ne anlatabilirim ki...
Ben...
Sevdim seni
hilafsız katıksız.
Beynimde bile koklamadım başka gülü
çatallanmadı sevgim yüreğimde.
Gel gelelim o arsız acılarım
öteledi doğum gününü.
Yine acım değdi sana gülüm,
yine acım...
Oysa ne sevgiler var içimde
henüz sana değmemiş...
Dolaşıp durmakta aklımda
kotarılmayı bekleyen kelimeler, söylenmemiş...
Bundan böyle güzelim
yalnızca sevgim değsin sana
Nice yıllarda mutluluklar
hep senden yana
olsun.
Nadi Öztüfekçi
26 12 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen hakaret içeren yorumlar yazmayın.